Abaküs Yazılım
4. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/1615
Karar No: 2019/4705
Karar Tarihi: 17.10.2019

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2019/1615 Esas 2019/4705 Karar Sayılı İlamı

4. Hukuk Dairesi         2019/1615 E.  ,  2019/4705 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Davacı ... vekili Avukat ....tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 21/05/2013 gününde verilen dilekçe ile haksız fiil nedeniyle kurum zararının tazmini istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 25/03/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
    Dava, kurum zararının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Davacı vekili, 75. Yıl ... Devlet Hastanesi Başhekimliği tarafından "Hastane ve Bağlı Birimlerde Bulunan Her Türlü Tesisatın ve Ekipmanın Onarılması ve İşletilmesi İş Hizmet Alımı" ihalesinin 2005-2006, 2010-2011 yıllarında personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı işi olarak yapılmasına rağmen, 2008-2009 yıllarında aynı mahiyetteki işin bakım-onarım ihalesi şeklinde yapılması nedeniyle iki ihale arasındaki fiyat farkından oluşan kamu zararının davalılardan tahsilini talep etmiştir.
    Davalılar, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
    Mahkemece, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, müfettiş raporundaki iddianın varsayımlara dayandığı, kıyaslama yapılan ihalelerin birbirine emsal teşkil etmeyeceğinden ihalenin usulüne uygun olarak yapılmış olması sebebiyle kamu zararının bulunmadığının kabulüyle açılan davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya kapsamından, davacı kurumda Sayıştay tarafından yapılan sorgu neticesinde kurum zararının meydana geldiğinin tespit edildiği ve Sayıştay 4. Dairesinin 1582 sayılı ek ilamı ile 165.557,42 TL kamu zararının davalılara ortaklaşa ve zincirleme olarak ödetilmesine karar verildiği, bu kararı bir kısım davalının temyizi üzerine Sayıştay Temyiz Kurulunun 24/04/2013 tarih ve 37026 nolu ilamı ile sorumluluğu genişletici gerekçelerle bozma kararı verildiği anlaşılmıştır.
    Anayasa Mahkemesinin 27/12/2012 gün 2012/102 esas, 2012/207 karar ve 28/02/2013 gün 2011/21 esas, 2013/36 karar sayılı kararlarında açıklandığı üzere; Sayıştay, sorumluların hesap ve işlemlerinin hukuka uygun olup olmadığı, hukuka aykırı ise kamu zararı doğurup doğurmadığı ve hukuka aykırı mali işlem ile kamu zararı arasında illiyet bağı
    bulunup bulunmadığı yolunda 6085 sayılı Sayıştay Kanunu"nda öngörülen yargılama usullerini izleyerek bir inceleme yaptıktan sonra, her üç koşulunda gerçekleşmesi durumunda kamu zararının hesap sorumlusundan tazminine karar vermektedir. Anayasa"nın 160. maddesinin 1. fıkrasında Sayıştayın bu kararının kesin hüküm niteliğinde olduğunun açıkça belirtilmesi ve bu karara karşı herhangi bir hukuksal yola başvurma imkanının öngörülmemiş olması, Sayıştay kararının yargısal anlamda kesin hüküm niteliğinde olduğunu göstermektedir.
    Yargıtay HGK"nın 2017/8-1877 esas 2017/1729 karar sayılı kararında da özetle "eda hükmü içeren ve kesinleşen Sayıştay kararlarına karşı ilamların icrası yolu ile takip yapılabilir" denilmekle Sayıştay kararlarının kesin hüküm niteliğinde olduğu benimsenmiştir.
    Bu bağlamda, Sayıştayın sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlama görevi yönünden yargısal bir faaliyet icra ettiği ve bu çerçevede verilen kararların maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden yargı kararı niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
    6085 sayılı Sayıştay Kanunu"nun ilamların infazı başlıklı 53. maddesi ile düzenlenen; "1) Sayıştay ilamları kesinleştikten sonra doksan gün içerisinde yerine getirilir. İlam hükümlerinin yerine getirilmesinden, ilamların gönderildiği kamu idarelerinin üst yöneticileri sorumludur.
    (2) İlamlarda gösterilen tazmin miktarı hüküm tarihinden itibaren kanuni faize tabi tutularak, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre tahsil olunur" şeklindeki hükmü gereğince, eda hükmü içeren ve kesinleşen Sayıştay kararlarına karşı ilamların icrası yolu ile takip yapabilme imkanı bulunmaktadır.
    Şu halde, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda Sayıştay tarafından düzenlenen rapor ve buna göre verilen kararın içeriği dikkate alınmadan, davacı idarede görevli olan davalıların zarardan sorumlu olmadıkları gerekçesiyle ret kararı verilmiş olması doğru görülmemiş, eksik incelemeye dayalı kararın bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 17/10/2019 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

    KARŞI OY

    Dava, haksız eylem nedeniyle uğranılan kurum zararının ödetilmesi istemine ilişkindir.
    Değerli çoğunluk ile aramdaki uyuşmazlık, Sayıştayın verdiği kararların mahkeme ilamı olarak kabul edilip edilmeyeceği, dolayısıyla eldeki davada Türk Borçlar Kanunu"nun 49. Maddesindeki unsurların gerçekleşip gerçekleşmediğinin incelenip incelenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29/06/2011 gün ve 2011/4-206 esas, 2011/461 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere;
    Bu noktada, öncelikle konuyla ilgisi bakımından Sayıştayın ve kararlarının niteliği konusunda genel bir açıklama yapılmasında yarar görmekteyim.
    1924, 1961 ve 1982 Anayasaları, Sayıştayı anayasal bir kurum olarak düzenlemişlerdir. Anayasa ve yasalardaki Sayıştayla ilgili hükümler, belirli bir gelişme süreci içinde kararlılık göstermektedir. 1961 Anayasası’nın Sayıştayla ilgili hükümleri, 1982 Anayasası’nın 160. maddesinde bazı eklemelerle temelde korunmuştur.
    1982 Anayasası’nın Sayıştay konusunda getirdiği yenilik, Sayıştayın yargı bölümünde düzenlenmesi ve Sayıştayca verilen kesin hükümler hakkında idari yargı yoluna başvurulamamasıdır.
    Sayıştay, 1982 Anayasası’nın “Yargı” başlıklı üçüncü bölümünde yer almaktadır.
    Ne var ki, Sayıştaya Anayasa’nın “Yargı” bölümünde yer veren yeni düzenleniş biçimi Sayıştayın yüksek yargı yeri olarak nitelendirilmesi için yeterli değildir.
    Anayasa’nın “yargı” başlıklı üçüncü bölümünün “Genel Hükümler” başlığını taşıyan I. ayrımı; mahkemelerin bağımsızlığını, hâkimlik ve savcılık güvencesini, hâkimlik ve savcılık mesleğini, mahkemelerin kuruluşunu ve türlerini, “Yüksek Mahkemeler” başlığını taşıyan II. ayrımı da; Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Uyuşmazlık Mahkemesini düzenlemektedir. Anayasa’da yüksek yargı organları ve yargı düzenleri tek tek sayılmıştır. Sayıştay, yüksek yargı organları ve herhangi bir yargı düzeni arasında gösterilmemiştir.
    Nitekim Sayıştay, yargı bölümünün genel hükümleri ile hâkim ve savcıları ve yüksek mahkemeleri düzenleyen ayrımında değil; idari bir kuruluş olan Hâkimler ve Savcılar Kurulundan sonra gelen diğer bir ayrımda yer almaktadır. Sayıştay, Hâkimler ve Savcılar Kurulu gibi yargı bölümünde yer almasına karşın, Anayasa’nın 138-158. maddelerinde belirlenen ve düzenlenen yargı organlarından değildir.
    Anayasa’nın 160. maddesinin üçüncü fıkrasında, Sayıştayın işleyişinin yasayla düzenleneceği öngörülmüştür.
    Sayıştay, genel ve katma bütçeli idarelerin gelir ve giderlerini ve mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) adına denetlemek ve mali yönetimin belirli görevlilerinin hesaplarını yasasında gösterilen kendine özgü yöntemlerle incelenmekle görevlidir. Denetleme ve sorumluların hesaplarını kesin hükme bağlama TBMM adına yapılmaktadır. Bu denetim, yargısal değil özel yöntemler kullanılarak yapılan ve özü itibariyle idari nitelikte bir tür denetimdir.
    Yargı organlarının inceleme, araştırma ve hüküm verme yollarını düzenleyen yargılama yöntemleri ise, yalnızca yargı organlarında ve hâkimlerce kullanılan yargılama yöntemlerini içerirler.
    Sayıştayın gerek iç düzenlemesinde gerekse çalışma yöntemlerinde yüksek yargı organlarına benzer düzenlemeler gözlenmektedir. Bu düzenlemeler Anayasa koyucunun değil, Yasa koyucunun tercihinin sonucudur.
    Sayıştay Yasası’nda, inceleme ve karar yolları için yargı organlarında kullanılan “yargılama”, “hüküm”, “temyiz”, “içtihadı birleştirme” ve “ilam” gibi terimlerin kullanılmış olması Sayıştayın işlevinin yargısal nitelikte olduğunu göstermez. Bu isimler altında ve çeşitli aşamalar durumunda yapılan çalışmalar, denetim işlevi olup hâkimler tarafından yargı gücü kullanılarak yapılan bir uyuşmazlığın çözümü niteliğindeki işlerden değildir.
    Bu nedenlerle Sayıştayın yargı organı olarak nitelendirilmesi olanaksızdır.
    Anayasa’nın Sayıştaya ilişkin 160. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde; “Sayıştay, genel ve katma bütçeli dairelerin bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlanma işlerini yapmakla görevlidir.” denilmektedir. Anayasa, Sayıştaya mali denetim yapabilmesi için kamu yönetimine ilişkin hesapları inceleyerek sonuçlandırılması görevini vermiştir.
    Böyle bir yapı, yargının temeli olan sav, savunma ve karar sürecine aykırıdır. Ayrıca, bu tür başvuru yolları uyuşmazlığın temel çözüm yolu olan ve tarafların varlığına dayanan “dava” gibi değerlendirilemez.
    Öte yandan, Sayıştay incelemelerinin son ve kesin nitelikte olduğunu göstermek üzere “kesin hüküm” terimi kullanılmıştır. Bu kararlar yargı yerlerince verilmiş ya da yargısal nitelikte hükümlerden değildir. Buradaki “kesinlik” yargısal anlamda değil, başka bir organca yeniden incelenememe ve değiştirilememe anlamındadır.
    Bütün bunlar, Sayıştay’ın uyuşmazlıkları çözümle görevli bir yargı yeri olmadığını göstermektedir.
    Anayasa’nın 160. maddesine göre Sayıştay, TBMM adına denetleme yapmak ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamakla görevlidir. Anayasa’nın 9. maddesine göre yargı yetkisi, Türk Ulusu adına bağımsız mahkemelerce kullanılır. Mahkemeler, yargı gücünü kullanarak yargılama yolları ile yasa kurallarını somut olaylara uygularlar ve taraflar arasındaki uyuşmazlıkları ve anlaşmazlıkları çözümlerler.
    Bu nedenle, TBMM adına denetim görevi yapan bir kuruluş, anayasal bir kuruluş olsa bile yargı organı olarak nitelendirilemez.
    Uyuşmazlık Mahkemesinin bir kararında ayrıca, Sayıştayın, Anayasa"nın 158. ve 2247 sayılı Yasa"nın 1. maddesinde sayılan yargı yerleri kapsamına girmediğinden Sayıştay"ca verilen karar ile adli yargı kararı arasında oluştuğu ileri sürülen hüküm uyuşmazlığının incelenmesinin, Uyuşmazlık Mahkemesinin görevi dışında kaldığı da belirtilmiştir.
    Görüldüğü üzere, bir yargı yeri olarak kabul edilmeyen Sayıştayın verdiği kararın da, "mahkeme ilamı" niteliğinde olduğu söylenemez.
    Öte yandan, sorumluluk hukukumuzda ilke olarak borcun kaynakları 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)"nda "Borç İlişkisinin Kaynakları" başlığı altında, sözleşmeden doğan borç ilişkileri (md.1–48) ile haksız fiilden doğan borç ilişkileri (md. 49–76) düzenlenmiş; yine aynı başlık altında, borçların üçüncü genel kaynağı olarak, sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkilerine (md. 77–82) yer verilmiştir.
    TBK"nun 49. maddesinde haksız fiil, kusurlu ve hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar verilmesi olarak ifade edilmiştir. Haksız fiilden söz edilebilmesi için, şu dört unsurun birlikte bulunması zorunludur: Öncelikle ortada hukuka aykırı bir fiil bulunmalıdır. İkinci unsur, fiili işleyenin kusurudur. Üçüncü olarak, kusurlu şekilde işlenen ve hukuka aykırı olan bu fiil nedeniyle bir zarar doğmalıdır. Nihayet, doğan zarar ile hukuka aykırı fiil arasında uygun nedensellik bağı bulunmalıdır. Bu unsurların tümünün bir arada bulunmadığı, bir veya birkaç unsurun eksik olduğu durumlarda, haksız fiilin varlığından söz edilemez.
    Türk Borçlar Kanunu"nun 49. maddesine göre, kusurlu ve hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar veren kimse bu zararı tazmine mecburdur. Böylece haksız fiilden sorumluluk, tazminatın borcunun kaynağını oluşturmaktadır. Özel bir sorumluluk hükmüyle düzenlenmemiş bütün hallerde bir kimse için haksız fiil sorumluluğunun söz konusu olması,
    TBK"nın 49. maddesindeki şartların gerçekleşmesine bağlıdır. Öteki deyişle, ayrık bir düzenleme bulunmayan kusur sorumluluğu hallerinde, TBK"nın 49 ve devamında yer alan esaslar uygulanır.
    Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
    Sayıştayın verdiği karar mahkeme ilamı niteliğinde bulunmadığından, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının olduğu kabul edilerek, TBK"nın 49. Maddesinde öngörülen unsurlar incelenip varılacak sonuca göre karar verilmesinin gerektiği görüş ve kanaatiyle davacının diğer temyiz nedenlerine ilişkin düşüncelerim saklı kalmak üzere saygıdeğer çoğunluğun aksi yöndeki bozma kararına katılamıyorum. 17/10/2019




















    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi