11. Ceza Dairesi 2019/3623 E. , 2019/5282 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 18.04.2019 tarihli ve 2019/5368 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 03.05.2019 tarihli ve KYB-2019/43931 sayılı ihbarname ile;
Mühür bozma suçundan sanık ..."ün, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 203/1, 62/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 3.000,00 Türk Lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Gaziosmanpaşa 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 19/10/2018 tarihli ve 2015/635 esas, 2018/748 sayılı kararının, "Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 04/10/2017 tarihli ve 2017/3655 esas, 2017/9454 karar sayılı ilamında yer alan "somut olayda ... Elektrik Dağıtım A.Ş"nin mühürleme tarihi olan 22/10/2009 tarihinden önce 28/01/2009 tarihinde özelleştirilmiş olması sebebiyle suçun yasal unsurlarının oluşmayacağı gözetilmeden yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur" şeklindeki açıklamalar nazara alındığında, somut olayda ... Elektrik Dağıtım A.Ş"nin mühür bozma eyleminin tarihi olan 18/03/2011 tarihinden önce 28/01/2009 tarihinde özelleştirilmiş olması sebebiyle suçun yasal unsurlarının oluşmayacağı gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden” bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, bozulması istenilmiş olmakla,
Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, mahkûmiyet kararı olmadığı gibi, davayı esastan sonuçlandıran bir hüküm de değildir. Ceza Genel Kurulu’nun 19.02.2008 tarihli ve 346-25 sayılı kararında belirtildiği gibi, bu karar “koşullu bir düşme kararı” niteliğinde olup, CMK’nin 231. maddesinin 10 ve 11. fıkraları uyarınca, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, kamu davası aynı Yasanın 223. maddesi uyarınca düşürülecek, aksi halde ise açıklanması geri bırakılan hüküm açıklanacaktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz vaki olduğunda, merciince ne şekilde inceleme yapılacağı, Yargıtay Ceza Genel Kurulu‘nun 03.02.2009 tarih ve 13-12 sayılı, "İtiraz merciince evrak üzerinde inceleme yapılabildiğinden, itiraza konu karar yönünden yapılacak inceleme de ancak 231. maddenin objektif koşullarının belirlenmesi ile ilgili sınırlı bir inceleme olmalıdır. Duruşmada kanıtlarla doğrudan temas etme olanağı bulunmayan merciin, kanıt değerlendirmesi yaparak yeni bir hüküm tesisi, itiraz kurumunun niteliğine aykırı olacaktır. İtiraz merciince, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının koşullarının bulunup bulunmadığına ilişkin bir değerlendirme yapılmadan, bu karara konu olan ve 231. maddenin 5. fıkrası uyarınca henüz hukuki varlık kazanmamış olan hükmün değerlendirilmesi, 231 ve 271. maddelerdeki düzenlemelere aykırıdır. İtiraz merciince, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar, 231. maddenin 6. fıkrasında yer alan suça ve sanığa ilişkin objektif uygulama koşullarının var olup olmadığı ile sınırlı olarak yapılmalıdır." şeklinde kabul edilmiş ve bu uygulama Özel Dairelerce istikrarlı olarak sürdürülmüştür. Ancak, şeklen yapılacak incelemenin ihtilaf konusu hususlara köklü çözüm sağlamayacağına ve hak arama hürriyetini ihlâl edeceğine yönelik eleştiriler de dikkate alınarak, Ceza Genel Kurulunca 22.01.2013 tarih ve 534-15 sayı ile; “İtiraz mercii, o yer Cumhuriyet savcısının suç vasfına yönelik aleyhe başvurusu üzerine incelemesini sadece şekli olarak değil, hem maddi olay hem de hukuki yönden yapmalı, gerekli gördüğünde cevap vermesi için itirazı sanık müdafiine tebliğ etmeli ve Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafiini dinlemeli, yine ihtiyaç duyduğu konular varsa gerekli araştırma ve incelemeyi yapmalı ya da bunların yapılmasını sağlamalı” şeklinde görüş ve uygulamada değişiklik yoluna gidilmiştir. Böylece hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına yönelik itiraz üzerine, itiraz merciinin işin esasına da girebileceğine karar vermiştir.
5271 sayılı CMK"nin 231/5 fıkrasında, sanığa “yüklenen suçtan” dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise, mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceğinin öngörülmüş olması karşısında; merciin öncelikle, sanığa yüklenen eylemin kanunda suç olarak tanımlanıp tanımlanmadığını incelemesi gerekmektedir. Kanunun lafzında "yüklenen suçtan" dolayı yapılan yargılamadan bahsedilmiş olması nedeniyle sanığa yüklenen eylemin kanunda suç olarak tanımlanması zorunludur. Bunun gibi, kanunda suç olarak tanımlanan eylemin cezası da, hükmün açıklanmasının geri bırakılması sınırları içerisinde kalmalıdır. Vasıflandırmada hata yapılmak suretiyle uygulanma imkanı bulunmayan suçlar için hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi de merciin inceleme kapsamı içinde kabul edilmelidir. Esasen her iki inceleme bir yönüyle esasa müessir olarak kabul edilebilirse de, kanunun lafzı karşısında bu incelemenin aynı zamanda, şekli bir inceleme olduğunu söylemek mümkündür. Aksinin kabulü, kanunda suç olarak tanımlanmayan, tanımlanıp da kapsam dışında kalan eylemler için, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi ve bunun da herhangi bir incelemeye tabi tutulmaması sonucunu doğuracaktır ki, bu kanun koyucunun öngördüğü bir sonuç değildir. Bunun dışında, merciin, suçun sübutu ya da ceza miktarı itibariyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması sınırları içerisinde kalan eylemin vasıflandırması ile ilgili bir değerlendirme yapması mümkün değildir. Zira, bu tür aykırılıklar hükmün açıklanması durumunda temyiz ya da kanun yararına bozma yasa yollarının konusunu oluşturacaktır.
Açıklanan nedenlerle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları yönünden merciince itirazen incelenebilecek aykırılıkların kanun yararına bozma konusu yapılabileceği, itiraz incelemesine konu olamayacak hususların ise, ancak hükmün açıklanmasından sonra yasa yollarına konu edilebileceği kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya içeriğine göre; Dairemizin istikrar kazanmış kararlarında da belirtildiği üzere; elektrik dağıtım ve satışını yapan kurumlar mühürleme tarihinde özelleştirilmiş ise suçun unsurlarının oluşmayacağı, yani kurumun Anayasa ve Kanuna dayalı kamusal yetkiyi kullanarak mühürlemeyi gerçekleştirmesi halinde mühür bozma suçunun gerçekleştiğinden söz edilebileceği, somut olayda mühürleme tarihinin 15.10.2010, mührün bozulduğunun tespit edildiği tarihin ise 18.03.2011 olduğu ve mühürlemeyi gerçekleştiren ... Elektrik Dağıtım A.Ş."nin mühürleme ve mührün bozulduğu tespit edilen tarihlerden sonra 28.05.2013 tarihinde özelleştirildiğinin anlaşılması karşısında, kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarnamedeki istem yerinde görülmediğinden REDDİNE, müteakip işlemlerin mahallinde takdir ve ifasına, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 17.06.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.