13. Hukuk Dairesi 2019/1998 E. , 2020/2354 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın davacı ... yönünden aktif dava ehliyeti yokluğu nedeni ile usulden reddine, davacı ... yönünden kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı ... ve davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı; davalı tarafından aleyhine ... 22. İcra Müdürlüğü"nün 2007/1283 Esas sayılı dosyası üzerinden 119.000,00 TL asıl alacak ve 315.700,00 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 434.700,00 TL alacak talebiyle icra takibi başlatıldığını, icra takibinin kesinleştiğini, davalı ile akdedilen kredi sözleşmelerinde kararlaştırılan faiz oranlarının fahiş olduğunu, davalıdan sadece 29.000,00 TL borç aldığını ve karşılığında evini ipotek ettirdiğini, anılan miktar dışında davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığını ileri sürerek, davalıya borçlu olmadığının tespiti ile davalı aleyhine alacağın %40’ı oranında kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiş, yargılama esnasında davacı ...’in vefatı nedeni ile mirasçılarının davaya dahili sağlanarak yargılamaya devam olunmuştur.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, işin esasına girilerek genel mahkeme sıfatı ile davanın davacı ... yönünden aktif dava ehliyeti yokluğu nedeni ile usulden reddine, davacı ... yönünden kısmen kabulü ile dava tarihi itibariyle davalıya 257.217,34 TL borçlu bulunmadığının tespitine, dava açıldıktan sonra 21.11.2008 tarihinde ipotekli taşınmazın satışından tahsil edilen 85.284,61 TL"nin infaz sırasında alacaktan mahsubuna, kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ... ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 4822 sayılı Yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. Yine anılan yasanın 3/d maddesinde, “hizmet; bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyet” olarak tanımlanmıştır.
Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 4077 sayılı Yasanın 23. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.
Somut olayda taraflar arasındaki uyuşmazlık kredi sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, davacı gerçek kişi tüketici konumundadır. Bu halde taraflar arasındaki temel ilişkinin 4077 sayılı Yasa kapsamında kaldığı ve eldeki davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesine ait olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemenin görevi hususu kamu düzenine ilişkin olup, bunun mahkemece resen nazara alınması gerekir. O halde mahkemece, müstakil Tüketici Mahkemesi var ise davaya bakmakla Tüketici Mahkemeleri görevli olduğundan görevsizlik kararı verilmesi, müstakil Tüketici Mahkemesi yok ise ara kararı ile uyuşmazlığa Tüketici Mahkemesi sıfatı ile bakılmasına karar verilmek suretiyle uyuşmazlığın çözülmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın Asliye Hukuk Mahkemesi olarak görülmüş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davacı ... ve davalının temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacı ... ve davalının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 29,20 TL. harcın istek halinde temyiz eden davacı ..."e, peşin alınan 4.393,00 TL. harcın davalıya iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.