1. Hukuk Dairesi 2016/5087 E. , 2019/1613 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, çekişme konusu 73, 83, 113, 144, 292, 310, 375, 462, 594, 707 parsel sayılı taşınmazların mirasbırakan babaları Maksut Sayçiçek adına kayıtlı iken, 21.09.1980 tarihinde ölümü üzerine davalının babalarından kalan taşınmazlarda intikal yaptırmak üzere kardeşleri ..."e vekalet verilmesini istediğini, kardeşlerine duydukları güvenle vekaletnameleri düzenleyerek verdiklerini, davalının, vekil ..."ün bilgisizliğinden ve tecrübesizliğinden faydalanıp kendisine duyulan güveni suistimal ederek hileli yollarla taşınmazları kendi adına tescil ettirdiğini, adlarına intikal yapıldığı düşüncesiyle ve davalı kardeşlerine duyulan güven sebebiyle tapu kayıtlarını sorgulamadıklarını, tüm kardeşlerin 29.12.2010 tarihinde bir araya gelmeleri üzerine durumu öğrendiklerini, hileli yollarla iradelerinin fesada uğratıldığını, kendilerine bedel ödenmediğini ileri sürerek, payları oranında tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, zamanşımı ve hak düşürücü süre itirazında bulunup, 594 parsel sayılı taşınmazı dava dışı 3. kişiden satın aldığını, davacılarla bir ilgisinin bulunmadığını, diğer taşınmazları da bedeli karşılığında satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davanın kabulüne ilişkin verilen karar Dairece; “...Bilindiği üzere; hak düşürücü süre kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan mahkemece, davanın her aşamasında tarafların ileri sürmesine gerek kalmadan resen gözetilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Ne var ki, mahkemece bu yönde araştırma ve inceleme yapılmamıştır.
Diğer taraftan çekişmeli 594 parsel sayılı taşınmazın kadastro yoluyla Hazine adına tesbit ve tescil edildiği, satış yoluyla dava dışı ..."e geçtiği, Zahir"in 06.06.2005 tarihinde 90/287 payını davalıya, geri kalan payını ise dava dışı ..."a satış yoluyla devrettiği, davacıların ve miras bırakanlarının 594 parselde paylarının hiç olmadığı görülmektedir. Bu durumda, 594 parsel sayılı taşınmaza ilişkin açılan davanın reddine, diğer taşınmazlar yönünden ise öncelikle davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığının belirlenmesi, süresinde açılması halinde işin esasının incelenerek neticeye gidilmesi gerekirken doğrudan işin esası hakkında hüküm tesisi doğru değildir...” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 73, 83, 113, 144, 292, 310, 462 ve 707 parsel sayılı taşınmazlarda tarafların babaları olan ... adına kadastro yoluyla tescil edilen ¼ payın bulunduğu,... "in 21.09.1980 tarihinde öldüğü, geride 15.06.1989 tarihinde ölen eşi ... ile çocukları olan davanın tarafları ve dava dışı oğlu ..."in kaldıkları, davacılardan ..."ın kendi adına asaleten diğer davacılar adına vekaleten , dava dışı ... ile davalının ise bizzat 21.02.2001 tarihinde anılan taşınmazlardaki ¼ payı adlarına intikal yaptırdıkları, aynı akitle davacılar ile ..."in babalarından intikal eden paylarını toplam 2.000,00.-TL bedelle davalıya satış yoluyla temlik ettikleri, yine 375 parsel sayılı taşınmazın 1/5 payı tarafların annesi ... (Yardım) adına kayıtlı olduğu, ..."ye ait payında diğer parsellerde olduğu gibi aynı şekilde 21.02.2001 tarihinde ancak farklı yevmiye numaralı akitle davalıya satış yoluyla temlik edildiği, çekişmeli 594 parsel sayılı taşınmazın ise kadastro yoluyla Hazine adına tesbit ve tescil edildikten sonra satış suretiyle dava dışı ..."e, ... "in tarafından da 06.06.2005 tarihinde 90/287 payını davalıya, geri kalan payını ise dava dışı ..."a satış yoluyla devrettiği, davacıların ve miras bırakanlarının 594 parselde paylarının hiç olmadığı, temyize konu davanın ise temlikten 10 yıl sonra açıldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Bunun yanında Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesinde düzenlendiği üzere “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” Yine 6100 sayılı HMK’nun 190/1. maddesi gereğince “ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
Somut olayda; dinlenen davacı tanıkları davalının, davacı kardeşlerinden vekaletname alıp taşınmazları kendi adına tescil ettiğini belirtmiş ise de çekişmeli taşınmazlardaki mirasbırakana ait payları, davacılardan ...’ün kendi adına asaleten, diğer davacılar adına vekaleten davalıya satış suretiyle devrettiği, davalı tanığı ...’in ise, tarafların kardeşi olduğunu, taşınmazların satışı hususunda davacılardan vekaletname istediğini ancak kendisine vekaletname vermediklerini, dükkanında davalının davacılardan vekil ...’e babalarından kalan miras payları karşılığında toplu para verdiğini, para almasalardı davacıların imza atmayacaklarını, davacıların imza atmaları nedeniyle tek kaldığını, evin en küçüğü olduğundan en son imzayı kendisinin attığını, hatta o tarihte bu sebeple davalı abisi ile tartıştığını belirttiği, toplanan deliller nazara alındığında temlikin iradi olduğu, davacıların iddiasını kanıtlayamadığı anlaşılmaktadır.
Hâl böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz eden davalıya geri verilmesine 07.03.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.