2. Hukuk Dairesi 2012/14758 E. , 2012/31440 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sarayköy Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
TARİHİ :23.11.2011
NUMARASI :Esas no:2010/390 Karar no:2011/368
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı-davalı kadın tarafından, kocanın kabul edilen boşanma davası ve fer"ileri ile kendi nafaka davası yönünden; davalı-davacı koca tarafından ise nafakalar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Davalı-davacı kocanın harcı ve kaydı bulunmayan temyiz talebinin incelenmesine yer olmadığına,
2-Davacı-davalı kadının temyizinin incelenmesine gelince;
Toplanan delillerden davalı-davacı kocanın birlik görevlerini yerine getirmediği, boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusurlu olduğu, buna karşılık davacı-davalı kadından kaynaklanan boşanmayı gerektirir maddi bir hadisenin varlığı kanıtlanamamıştır. Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir.Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.(TMK.md.166/2)
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
3-Davacı-davalı kadının davası Türk Medeni Kanununun 197. maddesinden kaynaklanan tedbir nafakası istemine ilişkindir. Kadının ayrı yaşamakta haklılığı kanıtlanmıştır. Mahkemece nafakanın süresiz olarak takdiri gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
4-Davalı-davacı kadının nafaka davası kısmen kabul, kısmen reddedilmiş ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 9/son maddesi gözardı edilerek reddedilen kısım için davalı-davalı koca lehine vekalet ücreti takdir edilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda 2, 3 ve 4. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, davalı-davacı kocanın temyizinin yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatıran T. geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 24.12.2012(Pzt.)