13. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/14869 Karar No: 2018/7420 Karar Tarihi: 28.06.2018
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2016/14869 Esas 2018/7420 Karar Sayılı İlamı
13. Hukuk Dairesi 2016/14869 E. , 2018/7420 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü. KARAR
Davacı, davalı müteahhidin inşaa ettiği 53 nolu daireyi 17.6.2008 yılında satın aldığını, ancak 200 açık ve 200 kapalı otopark taahhüdünün yerine getirilmediğini ileri sürerek, aynen teslimine mümkün olmazsa uğradığı zararın tesbiti ile tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davacının dava konusu taşınmazı dava dışı üçüncü kişiden satın aldığından ve taraflar arasında sözleşmesel ilişki bulunmadığından, davalının taraf ehliyeti bulunmadığından pasif husumet yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dava, satış esnasında sunulan projede ve tanıtımlarda belirtilen ancak bunlara uygun olarak yapılmayan veya eksik yapılan işler nedeni ile davacının satın aldığı dairede oluşan değer kaybının ödetilmesi istemine ilişkindir. Davacının dava konusu daireyi davalı şirketten satın aldığı ve dava tarihinden önce 27.8.2013 tarihinde dava dışı Kadir Akın"a tapuda devir ettiği dosyadaki tapu kayıt örneğinden anlaşılmaktadır. Davacı , dava tarihinden sonra dava konusu taşınmazı tekrar kendisinin devir aldığını açıklamıştır. İmalatçı-üretici kavram ve sorumluluğu 4077 sayılı yasanın 3 ve 4.maddelerinde düzenlenmiştir. TKHK nun 4/3 maddesine göre; İmalatçı-üretici, satıcı, bayi, acente, ithalatçı ve 10.maddenin 5.fıkrasına veya 10/B maddesinin 9.fıkrasına göre kredi veren, ayıplı maldan ve tüketicinin bu maddede yer alan seçimlik haklarından dolayı müteselsilen sorumludur. Hal böyle olunca, imalatçı-üretici durumunda bulunan davalıya husumet yöneltilebilir. Kaldı ki, davacının dava konusu daireyi davalı şirketten satın aldığı yani taraflar arasında sözleşme ilişkisinin bulunduğu da anlaşılmaktadır. Mahkemece, bu nedenle davalı yönünden yukarıda açıklanan şekilde işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın husumetten reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz edilen kararın davacı yararına BOZULMASINA, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/06/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.