Esas No: 2020/1804
Karar No: 2022/879
Karar Tarihi: 10.05.2022
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/1804 Esas 2022/879 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/1804
KARAR NO: 2022/879
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 15/01/2020
NUMARASI: 2016/633 (E) - 2020/18 (K)
DAVANIN KONUSU: Rücuen tazminat
KARAR TARİHİ: 10/5/2022
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, kasko sigortacısı davacının, gerçekleşen riziko nedeniyle sigortalısına ödediği hasar tazminatını, zarar sorumlusu ve işleteninden rücuen tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince; davanın kabulüne, 15.174,00 TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran, ... Adi Ortaklığı Ticari İşletmesini oluşturan davalılar ... AŞ, ... AŞ, ... Ticaret AŞ, ... Ticaret AŞ, ... Ticaret AŞ vekili dilekçesinde özetle; davanın ihbar edildiği ... Finansal Kiralama AO'ya ait ... Sigorta AŞ tarafından sigortalanan araç nedeniyle müvekkili şirketlerden tazminat istenemeyeceğini, talep edilen hasar bedelinin sigorta poliçesini düzenleyen ... Sigorta AŞ'den istenmesi gerektiğini, davaya konu kasko sigortalı araç sürücüsünün hiçbir kusurunun bulunmadığına dair tespitin hatalı olduğunu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa (KTK) göre takip mesafesini koruma yükümlülüğü bulunan kaskolu araç sürücüsünün bu kurala aykırı davrandığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda maddi zarar yönünden inceleme yapılmaksızın hasar bedelinin hesaplandığını, davaya konu olay bakımından müvekkiline kusur yüklenemeyeceğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355'inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Davalılar ... Ticaret AŞ, ... Ticaret AŞ, ... Ticaret AŞ, ... Ticaret AŞ, ... Ticaret AŞ tarafından oluşturulan ... İnşaatı Adi Ortaklığı Ticari İşletmesi (eski unvanı ... İnşaatı Adi Ortaklığı Ticari İşletmesi) ile davanın ihbar edildiği ... Finansal Kiralama AO arasında 14/4/2014 günü Ankara ... Noterliği'nde ... yevmiye numaralı "Finansal Kiralama Sözleşmesi" ile ... Finansal Kiralama AO tarafından, ... İnşaatı Adi Ortaklığını temsilen davalılar ... Ticaret AŞ, ... Ticaret AŞ, ... Ticaret AŞ, ... Ticaret AŞ, ... Ticaret AŞ'ye kiralanan ... tescil plaka numaralı sürücüsü davalı ...'ün yönetimindeki kaya kamyonunun, yük alma sırasında beklerken geri manevra yaptığı sırada, davacıya kasko poliçesiyle sigortalı sürücüsü dava dışı ...'ın yönetimindeki ticari çekiciye çarparak zarar görmesine neden olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununu (KTK) hükümlerine göre, trafik sicil kaydı "işleteni" kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işleten sıfatının 3'üncü kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir kanun hükmü yoktur. Nitekim aynı Kanunun 3'üncü maddesinde işleten, " ... araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır." biçiminde tanımlanmıştır. Anılan Kanunun 85'inci maddesinde ise, "Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar." hükmüne yer verilmiştir. Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, araç malikleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılması için bir başka kimseye devir edilmesi halinde (kısa bir süre için kiralanmaması kaydıyla) artık üzerindeki fiili hakimiyeti kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o araca kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekir. Bunun sonucu olarak da, araç maliki sorumlu tutulmamalıdır. Gerek öğretide, gerekse Yargıtay'ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. 2918 sayılı KTK'nin 85'inci maddesinin 1'inci fıkrası uyarınca bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. Aynı maddenin son fıkrası gereğince de, işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludurlar. Aynı Kanunun 91'inci maddesine göre, işletenlerin, bu Kanunun 85'inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur. Anılan Kanunun 88'inci maddesine göre de, bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur. Diğer yandan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 66'ncı maddesinin 1'inci fıkrasına göre: "Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür." İkinci fıkraya göre de "adam çalıştıran çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse sorumlu olmaz." Fakat, özeni göstermemede kusuru bulunmaması adam çalıştıranı sorumluluktan kurtarmaz. Zira kusur aranmayan bir sorumluluk söz konusudur. Aynı Kanununun 61'inci maddesi uyarınca birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri ve aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır. Anılan Kanunun 163'üncü maddesinin, 1'inci fıkrası gereğince müteselsil borç ilişkisinde alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. Somut olayda, kazaya neden olan kaya kamyonunu Finansal Kiralama Sözleşmesiyle kiralamasından ötürü işleten sıfatını taşıyan davalılar ... Ticaret AŞ, ... Ticaret AŞ, ... Ticaret AŞ, ... Ticaret AŞ, ... Ticaret AŞ'nin davalı sürücü ... ve kaya kamyonunu sigortaladığı ileri sürülen ... Sigorta AŞ (eski unvanı ... Sigorta AŞ) ile birlikte müteselsil sorumlu oldukları, böylece TBK'nin 162'inci maddesi uyarınca borcun tamamından sorumlu olan adları geçen davalılardan aynı Kanunun 163'üncü maddesinin, 1'inci fıkrası gereğince borcun ifasının da istenebileceğinin anlaşılması karşısında, davalılar ... Ticaret AŞ, ... Ticaret AŞ, ... Ticaret AŞ, ... Ticaret AŞ, ... Ticaret AŞ'nin oluşan zarardan müteselsilen sorumlu tutulmalarında isabetsizlik bulunmamaktadır. Mahkemenin hükmüne esas aldığı bilirkişiler kurulu tarafından tarafından düzenlenen 14/2/2019 tarihli raporda; davacıya sigortalı ... plakalı çekici ile ... Finansal Kiralama AO tarafından kiralanan kaya kamyonunun kaza sırasındaki konumları ve kaya kamyonunun sürücüsü davalı ... ile çekicinin sürücüsü dava dışı ...'ın davranışları irdelenerek, olayın meydana gelmesindeki kusur oranının yasal dayanaklarıyla birlikte, eylemler ile sonuç arasında nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde, dosya kapsamından anlaşılan oluşa, bilimsel ölçütlere, usul ve kanuna uygun olarak saptandığı; rizikonun gerçekleşmesi nedeniyle zarar gören davacıya sigortalı ... plakalı çekicinin onarım maliyetinin, hasara ilişkin fotoğraflar, dosyaya eklenen kasko ekspertiz raporu ve davalı ...'ün imzasını taşıyan "Kaza Beyanı" başlıklı belge dikkate alınarak, somut olgu ve ölçütlere dayalı biçimde belirlendiğinin anlaşılması karşısında, HMK'nin 279'uncu maddesine uygun düzenlenen ve yeterli gerekçeyi de taşıyan bilirkişinin raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalılar ... Adi Ortaklığı Ticari İşletmesini oluşturan ... Ticaret AŞ, ... Ticaret AŞ, ... Ticaret AŞ, ... Ticaret AŞ, ... Ticaret AŞ vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK'nin 353/1-b/1'inci maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.036,54 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan toplam 476,73 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 559,81 TL istinaf karar ve ilam harcının davalılar ... Adi Ortaklığı Ticari İşletmesini oluşturan ... Ticaret AŞ, ... Ticaret AŞ, ... Ticaret AŞ, ... Ticaret AŞ, ... Ticaret AŞ'den müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davalıların istinaf başvurusu nedeniyle sarf ettiği yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK'nin 333'üncü maddesinin, 1'inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK'nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 10/5/2022