21. Hukuk Dairesi 2016/18931 E. , 2018/5364 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Asıl ve birleşen davalar bakımından davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
1- Dava, sigortalının 22.07.2003 tarihli iş kazası sonucu sürekli iş göremezliği nedeniyle maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davacı lehine 9.000 TL maddi ve 7.500 TL manevi kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; davacının davalı şirkette makine bakım ve onarım ustası olarak çalışırken, işyerinde çalışan başka bir işçiden yardım alarak tamirini yapmakta olduğu makinenin hareketli aksamını elle çevirmesini istediği bu sırada kendi elinin makine içerisinde sıkışması neticesinde iş kazası geçirdiği, ... ve ... tarafından maluliyet oranı %8 olarak tespit edilmişken, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu ile Genel Kuruldan alınan raporlarda %10 oranında malul kaldığının tespit edildiği, mahkemece hükme esas alınan kusur raporunda davalı işveren şirkete %25 kusur verilirken, davacıya %75 oranında müterafik kusur verildiği, 18/03/2015 tarihli hesap raporunda da %10 maluliyet oranı dikkate alınarak hesap yapılmışken bu oran üzerinden bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri ile geçici iş göremezlik ödeneğinin rücuya kabil kısmının tenzil edilmediği anlaşılmıştır.
İş kazalarında olay, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik İlkeleri çerçevesinde değerlendirilmeye tabi tutulmalıdır. İşverenin iş kazası sonucu meydana gelen zarar nedeniyle hukuki sorumluluğu yasa ve içtihatlarla belirlenmiş olan ayrık haller dışında ilke olarak iş aktinden doğan işçiyi gözetme ( koruma ) borcuna aykırılıktan kaynaklanan kusura dayalı sorumluluktur. İnsan yaşamının kutsallığı çerçevesinde işverenin işçilerin sağlığını ve güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu İş Kanunu"nun 77. maddesinin açık buyruğudur.
İş kazasından doğan tazminat davalarının özelliği gereği, İş Kanunu"nun 77. maddesinin öngördüğü koşulları göz önünde tutarak ve özellikle işverenin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü"nün ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin işyerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelenmek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirlenmelidir. (Hukuk Genel Kurulunun 16.06.2004 gün ve 2004/21-365 E.-369 K.sayılı kararı da aynı yöndedir )
Somut olayda, zararlandırıcı olay tarihinde yürürlükte bulunan İş Kanunu"nun 77. maddesinin öngördüğü koşullar göz önünde tutularak, özellikle iş sağlığı ve güvenliği eğitiminin usulüne uygun verilip verilmediği, iş sağlığı ve güveliği için işçinin işin yapılması sırasında kullanması gereken koruyucu malzemelerin usule uygun teslim edilip edilmediği ile işin denetim ve gözetim altında yapılması için iş organizasyonunun usulüne uygun teşkil edilip edilmediği hususlarının bir bütün olarak irdelenmek suretiyle davalının sorumluluğunun tartışılması gerekirken, davacının ağır kusurlu olduğunun kabulü ile olayın oluşuna aykırı belirlenen kusur oranlarına itibarla karar verilmesi hatalı olmuştur.
Mahkemece yapılacak iş 4857 sayılı Kanunun 77.maddesi kapsamında tarafların iş güvenliği konusunda sorumluluklarının tespiti açısından dosyanın alanında uzman iş güvenliği uzmanlarından oluşturulacak üç kişilik bilirkişi heyetine incelettirilerek, tarafların kusur ve sorumluluklarını belirlemek suretiyle, sonuca gidilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporuna itibar edilerek karar verimesi doğru olmamıştır.
2- Öte yandan maddi tazminatın hesabında kurumca bağlanacak gelirin önemi bulunmaktadır. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 55. maddesinde, “ Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” hükmüne yer verilmiştir.
Adalet Komisyonu"nun 55. madde gerekçesine göre; “sosyal güvenlik ödemelerinin, denkleştirme (indirim) işlevi görebilmesi, onun sorumluluğu doğuran olaya sebebiyet verenlere rücu edilebilmesine bağlıdır. Bu kural gereği, rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri; teknik arıza, tam kaçınılmazlık hallerindeki ödemeler, bu tazminatlardan indirilemez. Bağlanan gelirlerin, işçinin kusuru ve kaçınılmazlık gibi nedenlerle rücu edilemeyen kısmı da indirilemez. Bir kısmı rücu edilemeyen miktar dahi denkleştirilemeyeceği gibi, zarar görenin kusuruna (müterafik kusura) yansıyan sosyal güvenlik ödemeleri, tahsis tarihinden sonra meydana gelen sosyal güvenlik ödemelerindeki artışlar, kısmi kaçınılmazlık ve teknik arıza halindeki ödemeler ve benzerleri rücu edilemediğinden bu miktarlar dahi denkleştirilemez.”
Öte yandan, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun 2. maddesine göre “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları, gerçekleştirildikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanır” Dairemizin ve giderek Yargıtay"ın yerleşmiş görüşleri, Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin ve geçici iş göremezlik ödeneklerinin hesaplanan zarardan indirilmesi, Kurumun rücu hakkının korunması ve mükerrer ödemeyi önleme ilkesine dayandığından, kamu düzenine ilişkin olarak kabul edilmiştir. Kaldı ki, 6098 sayılı Kanunun 55. maddesi de emredici bir hükme yer verdiğinden gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın tüm fiil ve işlemlere uygulanmalıdır.
Bu açıklamalar doğrultusunda, olayın oluşuna uygun kusur oranının tespitinden sonra, davacının maluliyet oranının %10 olarak kesinleştiği gözetilerek bu oran üzerinden davacıya bağlanması muhtemel gelirin ilk peşin sermaye değerinin kurumdan sorularak, geçici iş göremezlik ödeneği ile beraber rücuya kabil kısımının usuli kazanılmış haklar çerçevesinde hesaplanacak tazminat alacağından tenzil ederek sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve taraf vekillerinin sair temyiz itirazları bu aşamada incelenmeksizin hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA, 05.06.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.