16. Hukuk Dairesi 2016/5647 E. , 2019/3286 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : KADASTRO TESPİTİNE İTİRAZ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında ... İlçesi/... Mahallesi çalışma alanında bulunan yüzölçümleri kadastro tutanaklarında yazılı 161 ada 13, 17, 23 ve 234 ada 6 parsel sayılı taşınmazlar ... ve ..., 161 ada 11, 22, 234 ada 4 ve 229 ada 3 parsel sayılı taşınmazlar ..., ..., ... ve ..., 161 ada 18, 229 ada 4 ve 234 ada 5 parsel sayılı taşınmaz ... ve ..., 161 ada 16 ve 234 ada 7 parsel sayılı taşınmaz ise ... ve ... adlarına ayrı ayrı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak tespit edilmiştir. Davacı ... ve arkadaşları tapu kaydı ve irsen intikale dayanarak dava açmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine, çekişmeli 161 ada 11, 13, 16, 17, 18, 22, 23, 229 ada 3, 4, 234 ada 4, 5, 6 ve 7 parsel sayılı taşınmazların tespit gibi tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı ... ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı taraf tapu kayıtlarına dayanmış ve taşınmazların, murisleri ...’ın tapu kaydındaki hissesi oranında adlarına tescilini istemiştir. Davalı taraf ise, davacı tarafın 1950’li yıllarda taşınmazlarını satıp ...’e göç ettiklerinden hakları bulunmadığını savunmuştur. Mahkemece, her ne kadar çekişmeli taşınmazların davalılara ait olduğu, davacının ve mirasçılarının taşınmazlarda hakkı bulunmadığı, davacı tarafın dayandığı tapu kayıtlarının dava konusu taşınmazlara uymadığı kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Mahkemece, davacının tutunduğu tapu kayıtları tesisinden itibaren getirtilmemiş, revizyon durumu sorulmamış ve yöntemine uygun şekilde mahalline uygulanıp komşu taşınmazlara ait kadastro tutanakları, dayanak kayıtları ve kadastro sonucu oluşan tapu kayıtları getirtilmek suretiyle yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmemiş olması nedeniyle tapu kayıt uygulaması da yeterli bulunmamaktadır. Öte yandan hangi tapu kaydının hangi taşınmaza ilişkin olarak sunulduğu davacı tarafa açıklattırılmadığı gibi, tapu kayıtlarının hukuki değerlerini kaybedip kaybetmediği hususu da karar yerinde tartışılmamıştır.
Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için öncelikle, davacının tutunduğu tapu kayıtlarının tesislerinden itibaren tüm tedavülleri, revizyon gördüğü taşınmazların tutanak örnekleri ile dava konusu taşınmazlara komşu taşınmazların tutanak örnekleri ve varsa oluşumlarından başlanarak dayanakları olan kayıtlar ve kadastro sonucu oluşan tapu kayıtları getirtilip, dosya tamamlanmalı, davacı tarafa hangi tapu kaydının hangi taşınmaza ilişkin olduğu sorulmalı, bundan sonra yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları ve fen bilirkişinin katılımı ile yapılacak keşifte; davacının dayandığı tapu kayıtları yöntemince uygulanmalı, hudutlarının yerel bilirkişilerce zeminde tek tek gösterilmesi istenilmeli, bilirkişilerin gösteremediği hudutların tespiti için davacı tarafa tanık dinletme imkanı sağlanmalı, tapu kayıtları dava dışı taşınmazlara revizyon görmüş ise, kaydın kapsamının belirlenmesinde tüm taşınmazlar bir arada değerlendirilmeli, yerel bilirkişi ve tanıkların iddia ve savunmaya ilişkin ayrıntılı beyanları alınmalı, tapu kayıtlarının taşınmazlara uyup uymadığı komşu parsel tutanak ve dayanaklarıyla da denetlenmeli, fen bilirkişiye tapu kayıtlarında tarif edilen sınır yerleri, düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, taşınmazların tapu kaydı kapsamında kalması halinde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 13/B-c maddesi anlamında, kaydın hukuki değerini koruyup korumadığı değerlendirilmeli, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek tapu kayıtlarının kapsamı ve hukuki değerleri hususunda bir karar verilmelidir. Mahkemece açıklanan hususlar göz önüne alınmaksızın eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.05.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.