11. Hukuk Dairesi 2018/789 E. , 2019/6921 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL (KAPATILAN) 3. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul (Kapatılan) 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi"nce verilen 29/12/2015 gün ve 2012/196 - 2015/271 sayılı kararı bozan Daire"nin 30/10/2017 gün ve 2016/3606 - 2017/5841 sayılı kararı aleyhinde davalı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği de anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin dünya çapında tanınmış “HYUNDAI+şekil” ibareli markanın sahibi olduğunu, müvekkilinin Türkiye distribütörü Hyundai-ASSAN ile davalı arasında imzalanan yetkili servis ve satıcılık sözleşmesinin 10.04.2012 tarihli, 7924 ve 7926 yevmiye sayılı Noter ihtarnameleri ile feshedildiğini, bu ihtarnamelerin 18.04.2012 tarihinde davalı tarafa tebliğine ve Sözleşmenin 30.04.20012 tarihinden itibaren sona erdirildiğinin belirtilmesine rağmen, davalının tabela ve sair tanıtım unsurlarında "HYUNDAI" markasını kullanmaya devam etmesi üzerine, kullanımın sonlandırılması istemiyle müvekkilinin 04.06.2012 tarihinde, Hyundai- Assan’ın da 05.06.2012 tarihinde yeni bir ihtarname göndermesi üzerine bir kısım tabelaları söktü ise de, halen işyeri tabelalarında, kartvizitte ve fatura üzerinde markanın kullanımının devam ettiğinin Fethiye Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 23.07.2012 tarih ve 2012/23 D.İş sayılı delil tespit dosyası ile tespit edildiğini, ileri sürerek marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ile önlenmesi ve ref’i, 556 sayılı KHK"nin 66/b maddesi uyarınca şimdilik 1.000.- TL maddi, 1.000.- TL manevi ve 1.000.- TL itibar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 07.07.2015 tarihli dilekçesi ile maddi tazminat talebini 23.372,99 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasındaki 01.01.2007 tarihli sözleşme öncesinde, davacının müvekkiline gönderdiği 07.12.2006 tarihli niyet mektubundaki bütün gerekliliklerin müvekkili tarafından yerine getirildiğini, yetkili servis olarak büyük yatırım yaptığını, cevabi ihtarnamede feshin usulsüz ve haksız olduğunu beyan ettiklerini, müvekkilinin feshe rıza göstermemesine rağmen, müvekkilinin bilgisayar erişiminin haksız olarak sonlandırıldığını, bayilik sözleşmesinin feshinin haksız olduğunun tespitine ilişkin İstanbul 24. Asliye Ticaret Mahkemesi"nde açılan davanın devam ettiğini, bu davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, müvekkilinin eyleminin marka hakkına tecavüz olmadığını savunarak, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce tazminat hesap yöntemi itibariyle bozulmuştur.
Davalı vekili, bu kez karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Olaya uygulanacak mülga 556 sayılı KHK’nın 15 ve 20. (6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 23) maddeleri uyarınca tescilli bir markanın kullanım hakkı kısmen veya tamamen lisans yoluyla başkalarına verilebilir.
Öğretide belirtildiği üzere (Cevdet Yavuz, Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, s. 22) 6098 sayılı TBK ve mülga 818 sayılı BK"da düzenlenmemiş olan lisans sözleşmeleri bu özellikleri itibariyle, sözleşme özgürlüğü çerçevesinde yapılan atipik sözleşmelerdendir. Bununla birlikte lisans sözleşmelerini, “gayri maddi nitelikteki mülkiyet hakları sahiplerinde kalmak koşuluyla fikri ve sınai hakların başkalarınca kullanımına izin verilmesi” olarak tanımlamak mümkündür. Söz konusu kullanımın, miktar ve süresinin taraflar arasındaki sözleşme koşullarına göre belirlenmesi gerekir. Lisans sözleşmeleri sahiplerine, sözleşmede yer alan koşullarda nispi şahsi haklar sağladığı kabul edilmektedir. 556 sayılı KHK’da ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununda yer alan kısmi düzenlemeler, sözleşmenin kurulmasına ve tarafların birbirlerine olan hak ve yükümlülüklerine ilişkin doğrudan hükümler içermemesi nedeniyle lisans sözleşmelerini Kanunda düzenlenmiş bir sözleşme türü olarak değerlendirilmesine imkan vermez. Lisans sözleşmesinin gerek kuruluş, gerek hak ve yükümlülükler ile sona erme açısından hangi kanun hükümlerine tabi olacağını tespit etmek için hangi tür sözleşmelere daha çok benzediğinin tespiti ve imkan verdiği ölçüde bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerinin uygulanması gerekir.
Lisans sözleşmelerinin sözleşme içeriğine göre, adi ortaklık, hasılat kirası ve satım sözleşmelerine benzeyen yönleri bulunmaktadır. 5846 sayılı FSEK’nın 56/3.maddesinde ise, lisans sözcüğü yerine “ruhsat” tabiri kullanıp, “Basit ruhsatlar hakkında hasılat kirasına, tam ruhsatlar hakkında intifa hakkına dair hükümler uygulanır” şeklindeki düzenleme ile lisans sözleşmeleri hakkında, sözleşmenin düzenleniş amacına göre, 6098 sayılı TBK ve mülga 818 sayılı BK’da düzenlenmiş bir sözleşme türü olan hasılat kirası ve intifa sözleşmesine ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmiştir. Gerek intifa sözleşmeleri, gerekse hasılat kirası sözleşmelerine ilişin, 4721 sayılı TMK (796), 6098 sayılı TBK (367 vd.) ve mülga 818 sayılı BK’daki (285 vd.) düzenlemelerde, sözleşmelerin sona erdirilmesinin belirli koşullara bağlandığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda, “HYUNDAI+şekil” unsurlu marka davacı Hyundai Motor Company adına tescilli ise de, davacının Türkiye ana distribütörü olan Hyundai-Assan A.Ş. tarafından markayı münhasır lisansla kullanma ve bayilik ilişkisi çerçevesinde markanın kullanımını alt lisans olarak başkalarına verebilme hakkı tanındığı, bu çerçevede Hyundai- Assan ile davalı arasında 01.01.2007 tarihinde ve bir yıl süre ile bayilik ve yetkili servis sözleşmesi imzalandığı, ancak sözleşmenin her yıl tekrarlandığı, her ne kadar Hyundai Assan tarafından 10.04.2012 tarihli Noter ihtarı ile sözleşmenin sonlandırıldığı bildirilmiş ise de, davalının feshe rıza göstermediği, keza feshin geçersizliği için İstanbul ve Fethiye mahkemelerinde davalar açtığını ileri sürdüğüne göre, feshin haklı sebeple fesih olup olmadığı, sözleşmenin belirli mi belirsiz mi olduğu, belirsiz süreli sözleşmeye dönüşüp dönüşmediği ve Hyundai Assan’ın fesih bildiriminin geçerli olup olmadığı, geçerli ise fesih bildiriminin hangi tarihten itibaren etki ve sonuç doğuracağına ilişkin anılan mahkemelerce verilecek karar sonuçlarının bu dosya sonucunu da etkileyebileceği, zira fesih bildiriminin daha ileri tarihten itibaren etki ve sonuç doğuracağının kabulü halinde davalının sözleşmenin sona ermesine kadar ki dönemdeki marka kullanımlarının sözleşme kapsamında alt lisansa dayalı ve hukuka uygun kullanım olarak değerlendirilmesinin mümkün olduğu gözetilerek davalı tarafından İstanbul 9. Asliye Ticacert Mahkemesi ve Fethiye 3. Asliye Hukuk Mahkemesi"nde açılan davaların sonucu beklenerek neticesine göre hüküm kurulması gerekirken yazılı gerekçeyle işin esasına girilerek karar verilmesi doğru görülmemiş ve bu nedenle davalı vekilinin karar düzeltme istemlerinin kabulü ile hükmün tazminat yönünden bozulmasına dair Dairemizin 30.10.2017 tarih ve 2016/3606 – 2017/5841 sayılı ilamının (1) ve (2) numaralı bentlerinin kaldırılarak yukarıda anılan nedenlerle mahkeme kararının bozulmasına, bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 30.10.2017 tarih ve 2016/3606 – 2017/5841 sayılı kararının (1) ve (2) numaralı bentlerinin kaldırılmasına, yukarıdaki bozma gerekçesinin (1) numaralı bent olarak eklenmesine, (2) numaralı bent olarak da “Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin esasa yönelik sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.” ibarelerinin eklenmesine ayrıca ilamın sonuç kısmının da “ Yukarıda (1) numaralı bentte yer alan gerekçelerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte yer alan gerekçelerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına” şeklinde düzeltilmesine, ödediği karar düzeltme harcının isteği halinde karar düzeltme isteyen davalıya iadesine, 06/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.