Ceza Genel Kurulu 2013/20 E. , 2014/81 K.- ERTELEME
- TAKSİRLE YARALAMA
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 308
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 51
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 53
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 62
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 89
"İçtihat Metni" Taksirle yaralama suçundan sanık M.. G.."nün 5237 sayılı TCK"nun 89/1, 89/2-b, 62 ve 53/6. maddeleri uyarınca 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve ehliyetinin geçici olarak geri alınmasına ilişkin, Isparta 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 05.06.2007 gün ve 532 – 233 sayılı hükmün, sanık müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 25.06.2012 gün ve 22789-15826 sayı ile;
"Geçmişte sabıkası olmayan ve dosyaya yansıyan olumsuz tavrı bulunmadığı için hakkında TCK"nun 62. madde gereğince takdiri indirim uygulanan sanık hakkında "kusurunun yoğunluğu ve yargılama sürecindeki gözlenen tutumu" denilerek yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile TCK"nun 51. maddesinin uygulanmaması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiş,
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 13.09.2012 gün ve 254676 sayı ile;
"Sanık hakkında verilen cezanın TCK"nun 51. maddesi uyarınca ertelenmemesi gerekçesinde ise "sanığın taksirinin yoğunluğu ve yargılama sürecindeki gözlenen tutumu dikkate alınarak, kendisine verilen cezanın ertelendiği takdirde bir daha suç işlemeyeceği yolunda mahkememizde kanaat oluşmadığından, sanığa verilen cezanının takdiren ertelenmesine yer olmadığına" karar verilmiştir.
Sanığı yargılama sırasında gözlemleyen ve yargılama sürecindeki gözlenen tutumunu dikkate alarak, kendisine verilen cezanın ertelendiği takdirde bir daha suç işlemeyeceği yolunda kanaat oluşmaması nedeniyle, sanığa verilen cezanının takdiren ertelenmesine yer olmadığına, karar veren mahkemenin uygulamasının ve TCK"nun 51. maddesinin uygulanmama gerekçesinin yasaya ve olaya uygun ve yeterli olduğundan, anılan mahkeme kararın onanması gerekirken, hükmün bozulmasına karar verilmiş olması yasaya aykırıdır” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 26.11.2012 gün ve 27140-25177 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının ertelenmeme gerekçesinin dosya içeriğine uygun ve yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık M.. G..’nün sevk ve idaresinde bulunan kamyonet ile seyir halindeyken 1505 ve 1589 nolu sokakların kesiştiği kontrolsüz kavşağa geldiğinde R.. B..’in kullandığı motosikletle çarpışması sonucunda motosiklet sürücüsü ve motosiklette bulunan katılan Muhammet’in kemik kırığı oluşacak şekilde yaralandıkları, motosiklet sürücü R.. B..’in sanıktan şikayetçi olmadığı,
Keşfe katılan trafik polisi bilirkişinin raporunda; sanık M.. G..’nün 2918 sayılı Kanunun 57. maddesinin (b) bendinin 3. fıkrasındaki "soldaki sürücüler sağ tarafındaki karayolundan yaklaşan sürücülere ilk geçiş hakkını vermek zorundadırlar" kuralını ihlal ettiği, seyrine göre sağından yani 1505 sokak üzerinde seyredip kavşağa gelen motorlu bisiklet sürücüsüne ilk geçiş hakkını tanımadığı, dikkatsiz ve tedbirsiz araç kullandığı, motosiklet sürücüsü R.. B..’in ise 2918 sayılı Kanunun 52. maddesinde düzenlenen kuralı ihlal ettiği, süratli, dikkatsiz ve tedbirsiz araç kullandığı görüşünü bildirdiği,
Adli sicil kaydı bulunmayan ve davetiye tebliğinden sonra ilk oturuma katılarak ifadesini veren sanık aşamalarda; sevk ve idaresinde bulunan araçla kavşağa girdikten sonra motosiklet sürücüsünün yanlamasına gelerek aracının sağ ön tarafına çarptığını, hızının 70-80 km/saat civarında olduğunu, kazadan sonra motosiklet sürücüsünü alarak hastaneye götürdüğünü, sonra diğer şahsı almak için geldiğini, fakat ambulansın kendisinden önce gelip götürdüğünü, kazanın oluşumunda kusurunun olmadığını beyan ettiği,
Yerel mahkemece sanığın cezasının ertelenmemesine ilişkin olarak; “Sanığın taksirinin yoğunluğu ve yargılama sürecindeki gözlenen tutumu dikkate alınarak kendisine verilen cezanın ertelendiği takdirde bir daha suç işlemeyeceği yolunda mahkememizde kanaat oluşmadığı..." şeklinde gerekçe gösterildiği, sanığın pişmanlık göstermediğine ilişkin bir beyanı ile dosyaya yansıyan olumsuz bir davranışının bulunmadığı,
Anlaşılmaktadır.
Erteleme 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 51. maddesinde;
“İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir, bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır, ancak erteleme kararının verilebilmesi için kişinin;
a) Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
b) Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması, gerekir...” şeklinde düzenlenmiştir.
Buna göre, iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilenlerin cezasının ertelenebileceği, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olanlar bakımından ise bu sürenin üst sınırının üç yıl olduğu belirtilmiş, ancak erteleme kararının verilebilmesi,
1- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
2- Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması,
Şartlarına bağlanmıştır.
Bu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmekle birlikte, daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûmiyet, hapis cezasının ertelenmesine kanuni engel oluşturmaktadır. Bu durumda ayrıca kişinin suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması şartının değerlendirilmesine gerek olmayacaktır. Birinci şartın gerçekleştiği hallerde ise, cezanın ertelenmesine karar verilebilmesi için kişinin suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması gerekmektedir. Anılan kanun maddesi uyarınca, yalnızca hapis cezalarının ertelenmesi mümkün olup, hapis cezasından çevrilen veya doğrudan verilen adli para cezalarının ertelenmesi imkanı bulunmamaktadır.
07.06.1976 gün ve 4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile bu karara uyum gösteren Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında belirtildiği üzere, “erteleme” cezanın doğrudan doğruya sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören bir şahsileştirme kurumudur. Cezanın ertelenmesine veya ertelenmesine yer olmadığına karar verilirken mahkemece gerekçe gösterilmeli ve bu gerekçe dosyada bulunan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olmalıdır. Gerekçenin bu niteliği keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek özelliklerini de taşır.
Zira kanuni, yeterli ve dosya kapsamıyla uyumlu bulunmayan bir gerekçeye dayanılarak erteleme talebinin reddine karar verilmesi kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, cezanın kişiselleştirilmesi ilkesine de aykırı olup, uygulamada keyfiliğe yol açabilecektir.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sabıkası olmayan ve davetiye tebliğinden sonra ilk oturuma katılan sanığın, pişmanlık göstermediğine ilişkin bir beyanının ya da dosyaya yansıyan olumsuz bir davranışının bulunmadığı anlaşılmakla, yerel mahkemece sanığın kişiliği ile ilgili bilgi ve belgeler isabetle değerlendirilmeden, 7 ay 15 gün hapis cezasının ertelenmemesine ilişkin olarak; “sanığın taksirinin yoğunluğu ve yargılama sürecindeki gözlenen tutumu dikkate alınarak kendisine verilen cezanın ertelendiği takdirde bir daha suç işlemeyeceği yolunda mahkememizde kanaat oluşmadığı...” şeklinde kanun maddelerinde yer alan ifadelerin tekrarlanması suretiyle gösterilen gerekçenin yeterli olmadığı ve dosya kapsamı ile örtüşmediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla; yerel mahkeme hükmünün bozulmasına ilişkin Özel Daire kararı isabetli olduğundan, itirazın reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Genel Kurul Üyesi; "sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının ertelenmemesine ilişkin olarak gösterilen gerekçenin yeterli ve dosya kapsamıyla uyumlu olduğundan itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.02.2014 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.