![Abaküs Yazılım](/3.png)
Esas No: 2016/7253
Karar No: 2019/1651
Karar Tarihi: 25.02.2019
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/7253 Esas 2019/1651 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 17.04.2015 gününde verilen dilekçe ile inançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın tapu iptali ve tescil talebi yönünden reddine, tazminat talebi yönünden kabulüne dair verilen 29.12.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademede tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalının müvekkilinin kardeşi olduğunu, davalı adına kayıtlı 10 ada, 773 sayılı parsel üzerinde bulunan 350/14810 payı müvekkilinin satın aldığını, ancak müvekkilinin o dönem eşi ile arasının bozuk olması ve boşanma aşamasında olması nedeniyle taşınmaz kaydının davalı üzerine yapıldığını, taşınmaz bedelini müvekkilinin ödediğini ve tapuda devrin yapıldığı gün müvekkilinin 15 bin TL"yi banka hesabından çektiğine dair makbuz sunduklarını, dava konusu taşınmazın davalı adına kayıtlı tapusunun iptali ile müvekkili adına tapuya tesciline, olmadığı takdirde taşınmazın rayiç bedelinin yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin, davacıdan belirtilen tarihlerde 15.000,00TL borç aldığını, davacının taşınmazda pay sahibi olacağı yönünde bir anlaşma bulunmadığını; davacı ve eşinin kendisine para verilirken birlikte hareket ettiklerini, inançlı temlik yolundaki iddiaların asılsız olduğunu, paranın geri istenirken bir yıl sonra yüzde yüz faizle 30.000,00TL olarak istendiğini, bunun üzerine kavga ve şikayetlerin başladığını, tapu iptali ve tescil talebinin haksız olduğunu, para borç olarak alındığından taşınmazın rayiç değeri üzerinden bedel istenemeyeceğini bildirip tapu iptali ve tescil talebinin reddi ile bedel yönünden 15.000,00TL"nin kabul edilmesine göre karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davacının tapu iptali ve tescili talebinin reddine, bedele yönelik davasının kabulü ile 15.000,00TL"nin 18.04.2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-)Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-) Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolayı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delil ile kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı yoksa inanç sözleşmesinin ikrar, yemin gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince;
Dava konusu 10 ada, 773 parsel sayılı taşınmazın 350/14810 hissesi 18.04.2005 tarihinde 3899 yevmiye No"lu resmi senet ile dava dışı satıcı ... adına kayıtlıyken 22.000,00 TL bedel ile davalı adına satış yoluyla intikal etmiştir. Davalı, tapu devrinin yapıldığı gün davacıdan borç olarak 15.000,00TL aldığını savunmuştur. Dosyada bulunan 18.04.2005 tarihli dekonttan anlaşıldığı üzere davacının kendi hesabından 15.000,00TL çekip davalıya verdiği hususunda yanlar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Ancak davacının eşi ... tarafından, davalıya verilen söz konusu bedelin ödenmesine yönelik gönderilen 01.02.2013 tarih ve 3149 yevmiye numaralı ihtarnamenin davalıya tebliği ile davalı temerrüde düşmüş sayılacağından ve ihtarnamenin tebliğ edildiği tarihe kadar temerrüde düşülmediği hususunda davalı vekilinin cevap dilekçesindeki kabulü de göz önüne alınarak mahkemece; söz konusu ihtarnamenin davalıya tebliğ tarihinin ilgili noterlikten araştırılarak tespiti ile 15.000,00TL"nin bu tarihten itibaren faiziyle tahsiline karar verilmesi gerekirken yürütülecek faizin ödeme gününden başlayacak şekilde fazla hesabı ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bent uyarınca davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.02.2019 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
(Muhalif)
KARŞI OY
Davacı vekili dava dilekçesinde, ... İli, Bornova İlçesi, Doğanlar Köyü, 1 ada, 773 parsel sayılı, 14 numaralı bağımsız bölümün parasının müvekkili tarafından verilerek 2005 yılında satın alındığını, eşi ile yaşadığı sorunlar nedeniyle tapusunun davalı kardeşi adına tescil edildiğini, davalının taşınmazın tapusunu müvekkiline devretmeye yanaşmadığını belirterek, öncelikle tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tescilini; mümkün olmaması durumunda, terditli olarak taşınmazın rayiç değerinin tespiti ile tazminat olarak verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, dava konusu taşınmazın müvekkili tarafından tarafından satın alındığını, davacıdan sadece borç para aldığını kabul ederek tapu iptal tescil talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın inançlı işlemden kaynaklanan tapu iptal ve tescil davası olduğu, inanç sözleşmesinin yazılı bir belgeyle ispat edilebileceği, davalı adına kayıtlı bulunan taşınmazın davacı tarafından inanç sözleşmesine dayalı olarak emaneten davalıya verildiği ileri sürülmüş ise de resmi senedin aksine dosyaya herhangi bir kayıt ve belge ibraz edilemediği, davacının yemin teklif etmediği de belirterek inançlı işleme dayalı tapu iptal tescil talebi yönünden davanın reddine, davalının aldığı borç para yönünden ise davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davacı vekili tarafından tapu iptal tescile karar verilmediği gerekçesiyle; davalı tarafından ise hükmedilen tazminata faiz işletilmesi ve faizin başlatıldığı tarihin doğru olmadığı gerekçesiyle temyiz edilmiştir.
Sayın çoğunluk, davacı tarafın temyiz itirazlarını reddetmiş; davalının faizin başlangıcına ilişkin temyiz itirazlarını haklı bularak hükmün bozulmasına karar vermiştir.
I- Kanunlarımızda, gerek inançlı işlemi gerekse inanç sözleşmesini doğrudan düzenleyen bir hüküm bulunmamaktadır.
05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında, mülkiyet hakkına dayanan tapu iptal ve tescil davalarında inançlı işlemin ispatı için yazılı delil aranmış olup, inançlı işlemin geçerliliği için şekil şartı aranmamıştır.
II- 12.01.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun;
1) "İspat hakkı" kenar başlıklı 189. maddesinin üçüncü fıkrasında, "(3) Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususlar, başka delillerle ispat olunamaz.",
2) "Kanunda düzenlenmemiş deliller" kenar başlıklı 192. maddesinde, "(1) Kanunun belirli bir delille ispat zorunluluğunu öngörmediği hâllerde, Kanunda düzenlenmemiş olan diğer delillere de başvurulabilir.",
3) "Senetle ispat zorunluluğu" kenar başlıklı 200. maddesinde, "(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.
(2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.",
4) "Senede karşı tanıkla ispat yasağı" kenar başlıklı 201. maddesinde, "(1) Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.",
5) "Delil başlangıcı" kenar başlıklı 202. maddesinde, "(1) Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.
(2) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.",
6) "Senetle ispat zorunluluğunun istisnaları" kenar başlıklı 203. maddesinin birinci fıkrasının "a" bendinde "(1) Aşağıdaki hâllerde tanık dinlenebilir:
a) Altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler.",
Hükümlerine yer verilmiştir.
6100 sayılı Kanunun 189. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, bir hususun belirli delillerle ispatını ancak kanun emredebilir.
Bu hüküm uyarınca, içtihadı birleştirme kararı ile dahi bir hususun belirli bir delille ispatı şart koşulamaz, yargılama ispat konusundaki kanun hükümlerine göre yapılmalıdır.
“Mülkiyet hakkına” dayanarak, inançlı işlem iddiasıyla açılan tapu iptal davası ile “şahsi hakka” dayanarak inançlı işlem iddiasıyla açılan tapu iptali davası arasında farklılık bulunmaktadır. Şöyle ki, mülkiyet hakkına dayalı tapu iptal davasında, davaya konu taşınmazın mülkiyetinin önceden davacıda bulunduğu, teminat amacıyla veya başka bir sebeple davalıya devredildiği ve yapılan inanç sözleşmesi gereğince taşınmazın mülkiyetinin davacıya iadesi gerekirken, davalı tarafın bu inanç sözleşmesine aykırı davranması nedeniyle iadeye yanaşmadığından tapunun iptali ile davacı adına tescili talep edilmektedir. Mülkiyet hakkına dayanan tapu iptali davasında, davacı taraf mülkiyetinde bulunan taşınmazı resmi akit ile davalıya devrettiğinden senede karşı tanıkla ispat yasağını düzenleyen HMK"nin 201. maddesi nazara alınarak, taraflar kardeş olsalar bile resmi sözleşmenin aksi tanıkla ispat edilemez.
Ancak, resmi sözleşmeye konu olan olayların gerçekte farklı olduğu veya resmi sözleşme dışında, taraflar arasında yapılmış gizli bir inanç sözleşmesi bulunduğu iddia edilir ise bu durumun mevcudiyetini aynı kuvvetteki bir delille, yani resmi bir sözleşmeyle ispat edilmesini beklemek hayatın olağan akışına ters düştüğünden, 1947 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararıyla, hiç olmazsa bu durumun yazılı delille ispatlanabilmesine imkân tanınmıştır. Böylece, resmi sözleşmenin aksini ispat yükü zorlaştırılmamış, aksine kolaylaştırılmıştır.
III- Dava konusu olaya gelince; davacı ile davalı arasındaki akrabalık ilişkisi “kardeş” yakınlığındadır. Davaya konu olay, “mülkiyet hakkına” dayanmayıp, “şahsi hakka” dayalı tapu iptal ve tescil davasıdır. Tapu iptal davasının şahsi hakka dayanması halinde, davalı tarafın iddianın aksini ispat amacıyla senet ileri sürmemesi halinde, HMK"nin 201. maddesi uyarınca bir senedin varlığından ve senede karşı tanıkla ispat yasağından söz edilemeyecektir.
Mahkemece, şahsi hakka dayalı inançlı işlem gerekçe gösterilerek açılan bu davada, davacı ve davalı tarafın tanıkları dinlenmeden, davacının yazılı belgesi bulunmadığı ve tanık dinlenemeyeceği gerekçesiyle tapu iptal ve tescil talebi yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, şahsi hakka dayanan ve kardeşler arasında yapılan inanç sözleşmesi şahitlerle de ispat edilebilir. Mahkemece, her iki tarafın tanıkları dinlenmek suretiyle, tanık beyanları esas alınarak tapu iptal ve tescil talebi yönünden olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, açıklanan nedenlerle tanık beyanları alınmaksızın tapu iptal tescil talebi yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru olmayıp, hükmün bu nedenlerle bozulması görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun kararına katılamıyorum.