
Esas No: 2018/1694
Karar No: 2019/1558
Karar Tarihi: 06.03.2019
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2018/1694 Esas 2019/1558 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın muvazaa iddiasının ispatlandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, verilen karara karşı davalı vekilinin istinaf talebinde bulunması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesinin 19.02.2018 tarihli ilamı ile istinaf talebinin HMK"nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları Şanser’in 1628 parsel (kadastro ile 110 ada 25 parsel) sayılı taşınmazını davalı oğluna satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek miras payları oranında tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlar, davacılardan ... aşamada davasından feragat etmiştir.
Davalı, muvazaanın olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa iddiasının ispatlandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, verilen karara karşı davalı vekilinin istinaf talebinde bulunması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesinin 19.02.2018 tarihli ilamı ile istinaf talebinin HMK"nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’un 07.12.2007 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak çocukları davacılar ... ve dava dışı oğlu ..., eşi ... ile birlikte davalı ...’nın kaldığı, mirasbırakanın 1628 parsel (kadastro ile 110 ada 25 parsel) sayılı taşınmazını davalı oğluna satış suretiyle 30.04.2002’de 800.000.000 ETL bedel ile temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır.
Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda HMK 190 ve TMK 6. maddeleri uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir.
Somut olaya gelince, dinlenen tanık beyanlarından mirasbırakanın çeşitli borçlarının olduğu ve bu borçların davalı tarafından ödendiğinin, aksine temliğin muvazaalı olduğu yönünde bir beyanda bulunmadıkları anlaşılmaktadır.
O halde, yukarıda değinilen somut olgular açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, mirasbırakan tarafından yapılan temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçılardan mal kaçırmak olmadığı ve bu amaçla temlikin gerçekleştirilmediği, devrin minnet duygusuyla yapıldığının kabulü gerekmektedir.
Hal böyle olunca açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi gereğince ... Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK"nun 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.03.2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
- KARŞI OY-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davalının yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle hükmün onanması gerektiğini düşündüğümden çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.