22. Hukuk Dairesi 2014/19329 E. , 2015/31033 K.
"İçtihat Metni"
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : Ankara 16. İş Mahkemesi
TARİHİ : 21/04/2014
NUMARASI : 2010/866-2014/548
DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla mesai, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; davalı şirketin yurtiçi ve yurtdışı şantiyelerinde boru test formeni olarak çalışan müvekkilinin iş sözleşmesinin işverence feshedildiğini, davacının haftanın altı günü 06:00-19:00 arası ve ayda iki hafta sonu çalıştığını, dini bayramların ilk günü hariç bayram ve genel tatil günlerinde de çalıştığını, davacının aylık ücretinin 8.030 Katar Riyali olduğunu, davacının yıllık izinlerini de kullanmadığını belirterek, kıdem ve ihbar tazminatları ile bir kısım işçilik alacağının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili; husumet itirazında bulunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı taraflar vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacıya dava konusu alacaklar ile ilgili ödeme yapılıp yapılmadığı ve davacının aralıklı önceki dönem çalışmalarının kıdem ve ihbar tazminatlarına esas sürenin tesbitinde nazara alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 120. maddesi uyarınca halen yürürlüğü devam eden mülga 1475 sayılı İş Kanunu"nun 14/2. maddesi, işçinin aynı işverene bağlı olarak bir ya da değişik işyerlerinde çalıştığı sürelerin kıdem hesabı yönünden birleştirileceğini hükme bağlamıştır. O halde kıdem tazminatına hak kazanmaya dair bir yıllık sürenin hesabında, işçinin daha önceki fasılalı çalışmaları dikkate alınır. Bununla birlikte, her bir fesih şeklinin kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde gerçekleşmesi, hizmet birleştirmesi için şarttır. İşçinin önceki çalışmaları sebebiyle kıdem tazminatı ödenmişse, aynı dönem için iki defa kıdem tazminatı ödenemeyeceğinden, tasfiye edilen dönemin kıdem tazminatı hesabında dikkate alınması mümkün olmaz. Yine, istifa etmek suretiyle işyerinden ayrılan işçi kıdem tazminatına hak kazanmayacağından, istifa yoluyla sona eren önceki dönem çalışmaları kıdem tazminatı hesabında dikkate alınmaz. Ancak aynı işverene ait bir ya da değişik işyerlerinde çalışılan süre için kıdem tazminatı ödenmemişse, bu süre aynı işverende geçen sonraki hizmet süresine eklenerek son ücret üzerinden kıdem tazminatı hesaplanmalıdır. Zamanaşımı def"inin ileri sürülmesi halinde, önceki çalışma sonrasında ara verilen dönem on yılı aşmışsa önceki hizmet bakımından kıdem tazminatı hesaplanması mümkün olmaz.
İşçinin iş sözleşmesi feshedilmediği halde çeşitli sebeplerle kıdem tazminatı adı altında yapılan ödemeler avans niteliğinde sayılmalıdır. İşçinin iş sözleşmesinin feshinde kıdem tazminatına hak kazanılması durumunda, işyeri ya da işyerlerinde geçen tüm hizmet sürelerine göre kıdem tazminatı hesaplanmalı, daha önce avans olarak ödenen miktar kanuni faiziyle birlikte mahsup edilmelidir.
Davacının aralıklı çalışmalarının her birinin iş sözleşmesinin feshi ile sonlanıp sonlanmadığı belirlenmeli ve bu feshe göre işçiye kanuni haklarının ödenip ödenmediği tespit olunmalıdır. Feshe göre kıdem ve ihbar tazminatı olmak üzere işçilik haklarının ödendiği belirlendiğinde, önceki çalışmalarının tasfiye edildiği kabul edilmeli ve tazminat hesabı açısından daha sonraki çalışma süresine eklenmemelidir. Ancak yapılan ödemelerin kanuni hakların altında kaldığının anlaşılması halinde yine tasfiye esası benimsenmekle birlikte zamanaşımı def"i sebebiyle zamanaşımına uğramamış dönem için belirlenen fark alacaklar, her bir dönem ücretine göre belirlenmeli ve istekler yönünden karar verilmelidir.
İşçinin iş sözleşmesinin feshinde işçilik alacaklarının hiç ödenmediği anlaşıldığında bu defa aralıklı çalışma süreleri birleştirilmeli ve en son tazminata hak kazanacak şekilde gerçekleşen feshe göre son ücret üzerinden hesaplama yapılarak sonuca gidilmelidir.
Dosya içindeki bilgi ve belgelere göre davacı işçi, davalı işverenin değişik şantiyelerinde aralıklarla çalışmıştır. Davalı işveren, iş ilişkisinin her defasında sona erdirildiğini ve davacıya kanuni haklarının ödendiğini savunmuştur.
Somut olayda, davacının davalı işverene ait işyerlerinde aralıklarla çalıştığı dosya kapsamı itibariyle sabittir. Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, 27.08.2006- 29.04.2007 tarihleri arasındaki çalışma süresinin, davacıya ihbar tazminatı ödemesi yapılarak tasfiye edildiği gerekçesiyle tazminata esas sürenin tespitinde nazara alınmadığı anlaşılmaktadır. Ancak “leave payment” olarak belirtilen 7300 QAR miktarlı ödemenin, İngilizce metin olarak düzenlenmiş ve davacının ihtirazi kayıtsız imzasını taşıyan 2007 yılı Nisan ayı bordrosu ile ödendiği görülmektedir. İşverenlikçe bordroların yabancı dilde düzenlenmiş olması göz önüne alınarak mahkeme tarafından 27.08.2006- 29.04.2007 tarihleri arasındaki dönemin tasfiye niteliğinde olup olmadığının belirlenmesi amacıyla, davacının banka hesabına USD para birimi ile yapılan ödemelerin ne amaçla yapıldığı mahkemece araştırmalıdır. Söz konusu dönemin tasfiye niteliğinde olduğunun tespiti halinde mülga 1475 sayılı Kanun"un 14. maddesi gereği, tasfiye edilen çalışma dönemi, kıdem tazminatı hesabında dikkate alınmamalı; olmadığının tespiti halinde ise, yukarıdaki ilkeler ışığında toplam üç yıl sekiz ay onüç günlük üzerinden kıdem tazminatı hesaplanmalıdır. İhbar tazminatı yönünden ise; mülga 1475 sayılı Kanun"da kıdem tazminatı öngörülen düzenlemenin ihbar tazminatı için söz konusu olmaması ve davacının çalışmalarının aralıklı olması karşısında, 20.09.2007- 08.03.2010 tarihleri arasındaki son dönem çalışmasının ihbar tazminatı açısından nazara alınması, varsa yapılan ödemelerin hesaplamalardan mahsup edilmesi gerekir.
Öte yandan, 27.08.2006 - 29.04.2007 ve 20.09.2007 - 08.03.2010 tarihleri arasındaki dönemlere ilişkin davalı tarafça dosyaya, miktar yer alan kısmı yabancı dilde hazırlanmış ibranameler sunulmuş, ibranamelerin üzerinde yazılı miktarlarda ödeme yapıldığı savunulmuştur. Bu halde mahkemece, davacı asil isticvap olunmaksızın ve davacıya USD olarak ödemelerin yapıldığı görülen hesap ekstreleri incelenmeksizin sonuca gidilmesi hatalı olmuştur. Belirtili rakamlarda ödemelerin yapılıp yapılmadığına dair, davacı asil 6100 sayılı Kanun"un 169. ve devamı maddeleri uyarınca isticvap olunmalıdır. Neticeye göre, dosya kapsamı bir değerlendirmeye tabi tutularak, gerekirse ek bilirkişi raporu alınmasıyla sonuca gidilmelidir. Yazılı şekilde eksik inceleme ve araştırmayla karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
3-Davacının fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil alacakları bulunup bulunmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Fazla çalışma yaptığını, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen söz konusu alacaklara ilişkin tahakkukların ödendiği varsayılır.
Alacakların ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında söz konusu alacakların ücretinin ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin söz konusu kalemlere ilişkin alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, bu çalışmalara ilişkin ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda da ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
Somut olayda, anılan işçilik alacakları yönünden dosya kapsamındaki banka kayıtları ile yapılan ödemelerin olup olmadığı, var ise yapılan ödemelerin ne amaçla yapıldığı araştırılmalı, toplu ödeme belgeleri değerlendirmeye tabi tutularak, yabancı dilde düzenlenmiş belgelerde yer alan tahakkukların hangi alacağa yönelik olduğu tercüme yoluyla tespit edilip belirtili rakamlarda ödemelerin yapılıp yapılmadığına dair, davacı asil 6100 sayılı Kanun"un 169. ve devamı maddeleri uyarınca isticvap olunmalıdır. Ayrıca, fazla çalışma alacağı yönünden tanık beyanı göz önüne alınarak değerlendirme yapılmak üzere yeni bir bilirkişiden denetime elverişli rapor alınmalıdır. Yanıltıcı bilirkişi raporu ile karar verilmesi hatalıdır. Yazılı şekilde eksik inceleme ve araştırmayla karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.