1. Hukuk Dairesi 2016/492 E. , 2019/1537 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-BEDEL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, bedel davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 05.03.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat Özkan Koca geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... vekili Avukat, davalı ... gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, tapu iptal tescil olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.
Davacı, 1344 parsel sayılı taşınmazdaki 14 nolu bağımsız bölümün kiraya verilmesi ve alıcı çıktığında satılması için davalılardan ..."a vekaletname verdiğini ancak davalının haber vermeden ve onayını almadan 32.000-TL bedelle taşınmazı değerinin çok altında diğer davalı ..."a temlik ettiğini, davalı ..."in de taşınmazı aynı gün Türk Ekonomi Bankası lehine ipotek tesis ettirdiğini, davalılardan vekil ...’nin davalı ...’in akrabası olan dava dışı ..."ın iş yerinde çalıştığını, kendisine satış bedelinin de ödenmediğini ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde taşınmazın bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., davacının dava konusu taşınmazın satışı için yurt dışından geldiğini ancak kredi temini suretiyle taşınmazı satın alacak olması nedeniyle diğer davalı ... ...’ye vekaletname vererek tekrar yurt dışına gittiğini, taşınmazı 124.800,00 TL bedelle satın aldığını belirtmiş, davalı ... ... de savunmasında, dava dışı Ercüment ile davacının bir dönem birlikte yaşadıklarını, davalı ...’in Ercüment’in kardeşi olduğunu ve taşınmazı davacıdan almak için aralarında anlaştıklarını, davalı ...’e göstermelik satış yapıldığını, kendisine satış bedeli ödenmediğini, ipoteğin de davacının taşınmazını tekrar almasını engellemek amacıyla tesis edildiğini, ipotek bedelini de ...’in aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine, bedel istemi bakımında dosyanın ayrı bir esasa tefrikine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının 25.02.2011 tarihinde davalı ... ...’yi dava konusu 1344 parseldeki 14 nolu bağımsız bölüm ile sınırlı olmak üzere satış yetkisi içeren bir vekaletname ile vekil tayin ettiği, aynı tarihte davacının bizzat tapu sicil müdürlüğüne taşınmazın satışı için başvuruda bulunduğu ve taşınmazın 01.04.2011 tarihinde davalı ... ... tarafından vekaleten 33.200-TL bedelle davalı ...’e devredildiği, aynı gün taşınmaza davalı ... tarafından çekilen konut kredisi nedeniyle dava dışı bir banka lehine 176.000-TL bedelle ipotek tesis edildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; maddi vakıayı bildirmek taraflara, hukuki nitelendirme yaparak olayı çözümlemek hakime aittir. İddianın içeriğinden ve ileri sürülüş biçiminden davada vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır.
Bilindiği üzere, Türk Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanununun m. 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Ne var ki, mahkemece vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiası konusunda hükme yeterli araştırma ve inceleme yapılmadan sonuca gidildiği görülmektedir.
Öte yandan, eldeki dava tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde bedel istekli olarak açılmış olup mahkemece terditli olarak istenen bedel yönünden dosya tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmişse de HMK’nın ‘’Davaların Birleştirilmesi’’ başlıklı 166/4. maddesinde yer alan, “Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır.” düzenlemesi göz önüne alındığında tarafların hem eldeki hem de tefirik edilen dosyadaki iddia ve savunmaları ile toplanan delillerin birlikte değerlendirilmesi sonucunda bir karar verilmesi gerektiği açıktır.
Hal böyle olunca; öncelikle tefrik edilerek mahkemenin ayrı bir esasına kaydedilen bedel istekli dosya ile eldeki dosyanın birleştirilmesi, davacının vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayandığı gözetilerek yukarıda açıklanan ilke ve olgular uyarınca araştırma ve inceleme yapılması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken hukuki nitelendirmede hata yapılarak noksan soruşturma ile yazılı biçimde hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacı yanın yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimlik yer olmadığına, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.03.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
-