Esas No: 2020/1168
Karar No: 2021/1251
Karar Tarihi: 22.09.2021
Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 2020/1168 Esas 2021/1251 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/1168
Karar No : 2021/1251
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ... Odası
VEKİLLERİ : Av. ..., Av. ...
KARŞI TARAF (DAVALI) : ... Bakanlığı
VEKİLİ : Av. ...
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Dördüncü Dairesinin 30/06/2020 tarih ve E:2020/2056, K:2020/2460 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 24/03/2020 tarih ve 31078 (mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 518 Sıra No'lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 17/03/2020 tarih ve VUK-125/2020-4 sayılı Sirkülerin "2. Yıllık Gelir Vergisi Beyannamelerinin Verilme ve Ödeme Sürelerinin Uzatılması" başlıklı kısmının, 23/03/2020 tarih ve VUK-126/2020-5 sayılı Sirkülerin "2. Katma Değer Vergisi Beyannamelerinin Verilme ve Ödeme Sürelerinin Uzatılması", "3. Bildirim Formlarının Verilme Süresinin Uzatılması", "4. Elektronik Defterlerin Oluşturulma ve İmzalanma Süresi ile Elektronik Defter Beratlarının Yüklenme Süresinin Uzatılması" başlıklı kısımlarının, 17/04/2020 tarih ve VUK-127/2020-6 sayılı Sirkülerin "2. Kurumlar Vergisi Beyannamelerinin Verilme ve Ödeme Sürelerinin Uzatılması" başlıklı kısmının, 20/04/2020 tarihli ve VUK-128/2020-7 sayılı Sirkülerin "3. Ticari Kazançları Basit Usulde Tespit Edilen Mükelleflerin Defter-Beyan Sistemine Yapılması Gereken Kayıt Süresinin Uzatılması" başlıklı kısmının, 21/04/2020 tarih ve VUK-129/2020-8 sayılı Sirkülerin "2. Katma Değer Vergisi Beyannamelerinin Verilme ve Ödeme Sürelerinin Uzatılması" başlıklı kısmının ve 12/05/2020 tarih ve VUK-130/2020-9 sayılı Sirkülerin "2. Gelir ve Kurum Geçici Vergi Beyannamelerinin Verilme ve Ödeme Sürelerinin Uzatılması" başlıklı kısmının iptali istemiyle dava açılmıştır.
Danıştay Dördüncü Dairesinin 30/06/2020 tarih ve E:2020/2056, K:2020/2460 sayılı kararı:
Anayasa'nın "Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları" başlıklı 135. maddesinde; kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşlarının, belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzel kişilikleri olduğu, bu meslek kuruluşlarının, kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamayacakları, amaçları dışında faaliyet gösteren meslek kuruluşlarının sorumlu organlarının görevine, kanunun belirlediği merciin veya Cumhuriyet savcısının istemi üzerine mahkeme kararıyla son verileceği ve yerlerine yenilerinin seçtirileceği kurala bağlanmıştır.
3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu'nun "Odalar, nitelikleri ve faaliyet sınırı" başlıklı 14. maddesinde ise serbest muhasebeci mali müşavirler ve yeminli mali müşavirler odalarının, bu Kanun'da yazılı esaslar uyarınca meslek mensuplarının ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, bu mesleklerin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlâkını korumak maksadıyla kurulan, tüzelkişiliğe sahip, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları oldukları ve odaların, kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamayacakları düzenlenmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) işaretli bendinde; idari davaların idari işlemler hakkında yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacağı belirtildikten sonra, Kanun'un 14. maddesinin (3) numaralı fıkrasında dilekçelerin; a) görev ve yetki, b) idari merci tecavüzü, c) ehliyet, d) idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, e) süre aşımı, f) husumet, g) 3 ve 5. maddelere uygun olup olmadıkları yönlerinden sırasıyla inceleneceği; 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) işaretli bendinde de dilekçelerde 14. maddenin 3/c, 3/d ve 3/e bentlerinde yazılı hallerin bulunması halinde davanın reddine karar verileceğine yer verilmiştir.
İdari yargıda dava açabilmek için objektif ehliyet olarak kabul edilen hak ve fiil ehliyetine sahip olmanın yanı sıra sübjektif ehliyet olarak kabul edilen ve İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinde belirtilen ''menfaat ihlali'' koşulunun da gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Menfaat ihlâli için ise meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ile ciddi ve makûl bir ilginin varlığı şarttır.
Yukarıda yer verilen Anayasa ve ilgili Kanun maddelerinden, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olan serbest muhasebeci mali müşavir odalarının faaliyet alanı sınırının, meslek mensuplarının müşterek ihtiyaçlarını karşılamak ve mesleki faaliyetler olduğu anlaşılmakla birlikte bu odaların, kuruluşlarını ilgilendiren veya tüzel kişiliklerinin menfaatlerini ihlâl eden genel nitelikteki düzenleyici işlemlere karşı sadece kuruluş kanunlarında gösterilen amaçları doğrultusunda dava açma ehliyetinin bulunduğu tartışmasızdır.
Bu durumda, Anayasa ve kuruluş kanunları gereğince, sadece meslek mensuplarının müşterek ihtiyaçları ve mesleki faaliyetleri çerçevesinde iş ve işlemler yapma yetkisine haiz olan davacının, dava konusu işlemlerle ihlâl edilen "kişisel, meşru ve güncel" bir menfaati olmadığından, dava açma ehliyetinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Daire, yukarıdaki gerekçe ile davayı ehliyet yönünden reddetmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Birçok mükellefin bildirim ve beyannamelerini serbest muhasebeci mali müşavirler aracılığıyla gönderdiği, meslek mensuplarının görevlerini yerine getirmemeleri halinde hukuki ve cezai anlamda sorumluluğunun bulunduğunun dikkate alınması gerektiği, bu anlamda Anayasa ve kuruluş kanunu gereğince meslek mensuplarının müşterek ihtiyaçları ve mesleki faaliyetleri çerçevesinde iş ve işlem yapma yetkisini haiz olan Odanın dava açmada menfaatinin bulunduğu belirtilerek aksi yöndeki gerekçeyle verilen temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Temyiz istemine konu kararın hukuka uygun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği ileri sürülmektedir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...'NİN DÜŞÜNCESİ: Dava konusu işlem ile davacı arasında kişisel ve güncel bir menfaat ilişkisi bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa'nın "Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları" başlıklı 135. maddesinin birinci fıkrasında, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşlarının, belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlâkını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzelkişilikleri olduğu; üçüncü fıkrasında ise bu meslek kuruluşlarının, kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamayacakları düzenlenmiştir.
3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu'nun "Odalar, nitelikleri ve faaliyet sınırı" başlıklı 14. maddesinde, serbest muhasebeci mali müşavirler ve yeminli mali müşavirler odalarının, bu Kanun'da yazılı esaslar uyarınca meslek mensuplarının ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, bu mesleklerin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlâkını korumak maksadıyla kurulan, tüzelkişiliğe sahip, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları oldukları ve odaların, kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamayacakları belirtilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" başlıklı 2. maddesinde iptal davası, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmış; ayrıca idari yargı yetkisinin, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu belirtilmiştir.
2577 sayılı Kanun'un "Dilekçeler üzerine ilk inceleme" başlıklı 14. maddesinin (3) numaralı fıkrasında dilekçelerin; a) görev ve yetki, b) idari merci tecavüzü, c) ehliyet, d) idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, e) süre aşımı, f) husumet, g) 3 ve 5. maddelere uygun olup olmadıkları yönlerinden sırasıyla inceleneceği; "İlk inceleme üzerine verilecek kararlar" başlıklı 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) işaretli bendinde de dilekçelerde 14. maddenin 3/c, 3/d ve 3/e bentlerinde yazılı hallerin bulunması halinde davanın reddine karar verileceği düzenlenmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Vergi Usul Kanunu'nun uygulanacağı haller" başlıklı 31. maddesinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na yaptığı atıf dolayısıyla taraf ehliyeti ve dava ehliyeti bakımından idari yargılama usulünde medeni usul hukukundan ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmamaktadır. Ancak, idari yargılama hukuku yönünden iptal davalarında genel dava ehliyeti yanında "menfaat ihlali" şartı da aranmaktadır. Nitekim bu husus İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinde açıkça belirtilmiştir.
İptal davası için aranan "menfaat ihlali" şartı doktrinde ve içtihatlarda "sübjektif ehliyet" kavramıyla açıklanmaktadır. Buna göre dava konusu edilen işlem ile ciddi ve makul ilişkisi olan herkesin anılan işlemin iptal edilmesinde menfaati bulunmaktadır. Ayrıca dava konusu işlem ile davacı arasında kurulan menfaat ilişkisinin kişisel, güncel ve meşru nitelikte olması gerekmektedir.
Anayasa'nın 135. maddesi ile kuruluş kanununda sayılan amaçları arasında meslek mensuplarının mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak da olan davacının dava konusu edilen düzenleyici işlemlerin iptali istemiyle açtığı davada sübjektif ehliyet koşulu yönünden menfaatinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1- Davacının temyiz isteminin KABULÜNE,
2- Danıştay Dördücü Dairesinin 30/06/2020 tarih ve E:2020/2056, K:2020/2460 sayılı kararının BOZULMASINA,
3- Yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına,
22/09/2021 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.
X - KARŞI OY:
Kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olan davacı tarafından, COVID-19 salgınından ve bu kapsamda alınan tedbirlerden doğrudan etkilenen mükelleflerin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun mücbir sebep hükümlerinden faydalandırılması hakkında açıklamalar içeren 518 Sıra No'lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile vergi ödevlerine ilişkin sürelerin uzatılmasına ilişkin bir kısım sirkülerin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İdari yargılama hukuku yönünden iptal davalarında genel dava ehliyeti yanında "menfaat ihlali" şartı da aranmaktadır. Nitekim bu husus İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinde açıkça belirtilmiştir.
İptal davası için aranan "menfaat ihlali" şartı doktrinde ve içtihatlarda "sübjektif ehliyet" kavramıyla açıklanmaktadır. Buna göre dava konusu edilen işlem ile ciddi ve makul ilişkisi olan herkesin anılan işlemin iptal edilmesinde menfaati bulunmaktadır. Ayrıca dava konusu işlem ile davacı arasında kurulan menfaat ilişkisinin kişisel, güncel ve meşru nitelikte olması gerekmektedir.
Anayasa'nın 135. maddesinde kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının amaçları arasında belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak ve mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak da sayılmış ve aynı husus davacı Odanın kuruluş kanununda da belirtilmiştir. Ancak anılan husus, dava konusu işlemler ile davacı arasında menfaat ilişkisi kurulması bakımından yeterli görülmediğinden, davacının sübjektif ehliyet koşulu yönünden dava açma ehliyetinin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan hukuksal nedenler ve gerekçeyle temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle karara katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.