Esas No: 2017/19099
Karar No: 2017/28176
Karar Tarihi: 15.12.2017
un işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın - aynen iade - suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi - - Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2017/19099 Esas 2017/28176 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Nitelikli tehdit suçundan sanıklar ... ile ...’in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/2-c ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, sanık ... hakkında hükmün 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi uyarınca açıklanmasının geri bırakılmasına, diğer sanık ... hakkında verilen hapis cezasının aynı Kanun’un 51. maddesi gereğince ertelenmesine dair, Germencik Asliye Ceza Mahkemesinin 12/02/2016 tarihli ve 2015/471 esas, 2016/177 sayılı kararı Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"nün 26/09/2017 gün ve 94660652-105-09-3144-2017-Kyb sayılı yazılı istemi ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 06/10/2017 tarih ve 2017/55957 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
1- Dosya kapsamına göre, sanık ...’in adli sicil kaydında daha önce işlemiş olduğu suçlar nedeniyle verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair mahkumiyet kayıtları bulunduğu, işbu yargılamaya konu suçun ise anılan kararların denetim süresinde işlediği cihetle, 5271 sayılı Kanun’un 231/8. maddesindeki “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. (Ek cümle: 18/06/2014-6545 S.K./72. md) Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” şeklindeki hükme nazaran sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemeyeceği gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesinde,
2- 5271 sayılı Kanun"un 195. maddesindeki istisnai durumlar dışında sanığın savunması alınmadan mahkûmiyet hükmü kurulmasının mümkün olmadığı gözetilmeden, sanık ...’in usulüne uygun savunması tespit edilmeden, savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmesinde,
3- Dosya kapsamına göre, sanık ... hakkında daha önce işlediği kasıtlı suçlardan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verildiği, yargılama konusu suçun denetim süresinde işlemiş olduğundan bahisle sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmemiş ise de, dosyada mevcut adli sicil kaydına göre herhangi bir suçtan mahkumiyet kaydı bulunmayan ve yeniden suç işlemeyeceği kanaatine varılarak cezası ertelenen sanık hakkında şartları oluştuğu halde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmemesinde,
4- Sanıklar haklarında düzenlenen iddianamede, sanıkların 5237 sayılı Kanun"un 106/1-2 cümle gereğince basit tehdit suçundan cezalandırılmaları için kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda eylemin aynı Kanun"un 106/2-c madde kapsamında kabul edildiği halde, CMK"nın 226. maddesi hükmüne aykırı olarak sanıklara ek savunma hakkı tanınmadan bu madde gereğince hüküm kurulmasında,
isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Nitelikli tehdit suçundan sanıklar ... ile ...’in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/2-c ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, sanık ... hakkında hükmün 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi uyarınca açıklanmasının geri bırakılmasına, diğer sanık ... hakkında verilen hapis cezasının aynı Kanun’un 51. maddesi gereğince ertelenmesine dair, Germencik Asliye Ceza Mahkemesinin 12/02/2016 tarihli ve 2015/471 esas, 2016/177 sayılı kararının,
1- Dosya kapsamına göre, sanık ...’in adli sicil kaydında daha önce işlemiş olduğu suçlar nedeniyle verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair mahkumiyet kayıtları bulunduğu, işbu yargılamaya konu suçun ise anılan kararların denetim süresinde işlediği cihetle, 5271 sayılı Kanun’un 231/8.maddesindeki “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. (Ek cümle: 18/06/2014-6545 S.K./72. md) Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” şeklindeki hükme nazaran sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemeyeceği gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesinde,
2- 5271 sayılı Kanun"un 195. maddesindeki istisnai durumlar dışında sanığın savunması alınmadan mahkûmiyet hükmü kurulmasının mümkün olmadığı gözetilmeden, sanık ...’in usulüne uygun savunması tespit edilmeden, savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmesinde,
3- Dosya kapsamına göre, sanık ... hakkında daha önce işlediği kasıtlı suçlardan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verildiği, yargılama konusu suçun denetim süresinde işlemiş olduğundan bahisle sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmemiş ise de, dosyada mevcut adli sicil kaydına göre herhangi bir suçtan mahkumiyet kaydı bulunmayan ve yeniden suç işlemeyeceği kanaatine varılarak cezası ertelenen sanık hakkında şartları oluştuğu halde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmemesinde,
4- Sanıklar haklarında düzenlenen iddianamede, sanıkların 5237 sayılı Kanun"un 106/1-2 cümle gereğince basit tehdit suçundan cezalandırılmaları için kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda eylemin aynı Kanun"un 106/2-c madde kapsamında kabul edildiği halde, CMK"nın 226. maddesi hükmüne aykırı olarak sanıklara ek savunma hakkı tanınmadan bu madde gereğince hüküm kurulmasında,
isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Adli sicil kaydında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair iki adet karar bulunan sanık ... hakkında, denetim süresi içerisinde işlediği yeni suç nedeniyle tekrar kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilip verilemeyeceğinin, savunması alınmayan sanık ... hakkında mahkumiyet kararı kurulup, hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılamayacağının, adli sicil kaydında
herhangi bir hükümlülüğü bulunmayan sanık ... hakkında kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına dair kararın yerinde olup olmadığının ve sanıklara CMK"nın 226. maddesi uyarınca ek savunma verilmesinin gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez 15.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunun 23. maddesi ile çocuklar hakkında, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 231. maddesine eklenen 5-14. fıkralar ile de büyükler için kabul edilmiş, aynı Kanunun 40. maddesiyle 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle denetim süresindeki farklılık hariç olmak kaydıyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı koşullara tâbi kılınmıştır.
Yetişkin sanıklar yönünden başlangıçta şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 5728 sayılı Kanunla 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklik ile, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılâp Kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
5271 sayılı CMK"nın 231. maddesinin aşağıdaki fıkraları
"(6) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
gerekir. (Ek cümle: 22/7/2010 - 6008/7 md.) Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.
...
(8) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. (Ek cümle: 18/6/2014-6545/72 md.) Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. "
biçimindedir.
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanabilmesi için, anılan maddenin 6. fıkrasında belirtilen objektif ve subjektif koşulların bulunması ve öncelikle sanığın isnad edilen suçu işlediğinin yapılan yargılama sonucu belirlenmesi gerekmektedir.
CMK’nın 231. maddesinin 12. fıkrasına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz yoluna başvurulabilecektir.
Olağan kanun yollarından olan itiraz, 5271 sayılı CMK’nun 267 ila 271. maddeleri, arasında düzenlenmiş olup "İtiraz olunabilecek kararlar" başlıklı 267. maddesinde; "Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir" şeklindeki düzenlemeye göre, kural olarak sadece hakim kararlarına karşı gidilebilecek olan itiraz yoluna, kanunlarda açıkça gösterilmiş olunması kaydıyla mahkeme kararlarına karşı da başvurulması mümkündür.
CMK’nın 270 ve 271. maddelerine göre, itiraz incelemesi kural olarak duruşmasız ve dosya üzerinden yapılacak, merci gerekli görürse Cumhuriyet savcısı, müdafii veya vekili de dinleyebilecektir. Bunun yanında merci, yazı ile cevap verebilmesi için itiraz istemini Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilecek, kendisi de inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılması konusunda emir de verebilecektir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16/02/2010 tarih ve 4/253-28 sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Koşullu bir düşme nedeni oluşturan “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesi, objektif koşulların (mahkûmiyet, suç niteliği ve ceza miktarı, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmama, sanığın kabulü, zararın giderilmesi) varlığı halinde mahkemece, diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce ve re’sen değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde, hiçbir isteme bağlı olmaksızın öncelikle uygulanmalıdır. Gerek koşulları oluştuğu halde bu konuda hiçbir değerlendirme yapılmaması, gerekse hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin objektif koşulların gerçekleşmiş olmasına karşın bu koşulların oluşmadığından bahisle bu kurumun uygulanmamasına ilişkin hukuka aykırılıkların, hâkimin takdir hakkına taalluk eden bir husus olmaması nedeniyle bu hususların yasa yararına bozma konusu yapılabileceği yönünde de bir kuşku bulunmamaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 11.03.2014 tarih ve 2013/14-102 esas, 2014/128 sayılı kararında belirtildiği üzere; kurulan hükmün sanık hakkında hukuksal bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, davayı sonuçlandıran ve uyuşmazlığı çözen bir “hüküm” değildir. Bunun sonucu olarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar, 5271 sayılı CMK’nun 223. maddesinde sayılan hükümlerden olmadığından, bu tür kararların kanun yararına bozulması durumunda yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararlarda lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir. Bu nedenlerle de hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın kesinleşmesi koşuluyla kanun yararına bozmaya konu edilebileceği hususunda tereddüt bulunmamaktadır.
Yine Ceza Genel Kurulu"nun 22.05.2012 tarih ve 2011/8-498 esas, 2012/211 sayılı kararında; "sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması, esas itibarıyla bünyesinde iki karar barındıran bir kurumdur. İlk karar teknik anlamda hüküm sayılan, ancak açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi nedeniyle hukuken varlık kazanamayan bu nedenle hüküm ifade etmeyen, koşullara uyulması halinde düşme hükmüne dönüşecek, koşullara uyulmaması halinde ise varlık kazanacak olan mahkûmiyet hükmü, ikinci karar ise, bu ön hükmün üzerine inşa edilen ve önceki hükmün varlık kazanmasını engelleyen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararıdır. Bu ikinci kararın en temel ve belirgin özelliği, varlığı devam ettiği sürece, ön hükmün hukuken sonuç doğurma özelliği kazanamamasıdır... Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının üzerine inşa edildiği hüküm bilahare davanın düşmesi kararı verildiğinde veya hükmün açıklanması ya da yeni bir hüküm kurulması halinde varlık kazanacağından ve ancak bu halde 1412 sayılı CYUY’nın 305 ve 5271 sayılı CYY’nın 223. maddeleri uyarınca temyiz edilebilme olanağına kavuşabileceğinden, bu aşamadan önce henüz hukuken varlık kazanmamış bulunan bu hükmün temyiz merciince denetlenebilme olanağı bulunmamaktadır... Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının dayanağını oluşturan mahkumiyet hükmü ise; hükmün açıklanması, düşme kararının verilmesi veya yeni bir mahkûmiyet hükmünün tesisinden sonra temyiz incelemesine konu olabilecek ve ancak bu aşamadan sonra temyiz yasa yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde, koşulları bulunduğu takdirde yasa yararına bozma yasa yolu ile denetlenebilecektir. Görüldüğü gibi, hükmün içeriğindeki hukuka aykırılıklar ancak hükmün hukuken varlık kazanması halinde olağan ve olağanüstü yasa yolları denetimine konu olabileceğinden, henüz hukuken varlık kazanmayan bir hükmün ne olağan ne de olağanüstü yasa yolu denetimine konu edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verildiği ahvalde hükmün içeriğine dahil bulunan hukuka aykırılıkların, yasa yararına bozma yasa yoluyla denetlenmesi olanağı bulunmamaktadır. Yasa koyucu, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının üzerine inşa edildiği mahkûmiyet hükmünün olağan yasayolu olan temyizen incelenmesini dahi yasaklamışken, henüz hukuken varlık kazanmamış bu hükümdeki hukuka aykırılıkların olağan denetim süreci sonlanmadan, olağanüstü bir yasa yolu olan “yasa yararına bozma” yasa yoluyla denetlenebileceğini kabul etmek, yasa yollarında hakim olan temel ilkelere açıkça aykırılık oluşturacağı gibi, temyiz ve yasa yararına bozma yasa yolunun gerek başvuru koşulları, gerekse sonuçlarındaki farklılıklar ile olağanüstü bir yasayolu olan yasa yararına bozma kurumunun konuluş amacı nazara alındığında ileride telafisi mümkün olmayan sorunlara da yol açabilecektir.
Diğer taraftan henüz hukuki varlık kazanmayan bir hükmü, ancak kesinleşmiş hükümlere karşı son yasal çare olarak başvurulabilecek bir yasa yolu denetimine tabi kılmak, 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 5. fıkrasının; “…Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder”,
11. fıkrasının; “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar”,
10. fıkrasının; “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir”,
8. fıkrasının; “Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur”,
Şeklindeki düzenlemelerine açıkça aykırı olduğu gibi, bir kararın olağan denetim yolları ile incelenmeksizin doğrudan olağanüstü yasayoluna tabi kılınması sonucunu doğuracağından, yasa yollarındaki sisteme de aykırılık oluşturur. Ayrıca, bir kararın biri olağanüstü diğeri olağan olmak üzere iki kez aynı temyiz merciince farklı yöntemlerle incelenmesi usul karmaşasına yol açacak ve böyle bir uygulama yasa yollarının konuluş amacına da aykırılık teşkil edecektir." denilmiştir.
5271 sayılı CMK’nın 191. maddesinde duruşmaya başlanmasına ilişkin kurallar ile sanığın sorgusunun nasıl icra edileceğine ilişkin hükümlere yer verilmiş, anılan Kanunun 193/1. maddesinde ise, kanunun ayrık tuttuğu haller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılamayacağı belirtilmiştir. Kanunun ayrık tuttuğu hallere ise 5271 sayılı Kanun’un 193/2 ve 195. maddelerinde yer verilmiştir.
CMK’nın 195. maddesinde, suçun yalnız veya birlikte adli para cezasını veya müsadereyi gerektirmesi halinde, sanık gelmese de duruşma yapılabilecektir, ancak maddenin uygulanabilmesi için iki koşulun bir arada bulunması gerekmektedir. Bunlardan ilki, suçun yaptırımın adli para cezası veya müsadereden ibaret bulunması, ikinci koşul ise, sanığa gönderilecek davetiyeye gelmese de duruşmanın yapılacağı ihtarının yazılmış olmasıdır.
193. maddenin 2. fıkrasında ise, “Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümler yüz yüze yargılama ilkesinin istisnasını oluşturmakta ise de, somut olayda uygulanma imkanı bulunmamaktadır.
5271 sayılı CMK"nın 226. Maddesinde "(1) Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez. (2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır. (3) Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir. (4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır." biçiminde düzenleme yapılmıştır.
İncelenen dosyada;
Sanıklar ... ve ... hakkında, Germencik Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 03/06/2015 tarihinde Türk Ceza Kanunu 37/1. maddesi yollaması ile 116/1, 119/1.c, 53/1-2, 86/2, 53/1-2, 106/1-1. cümle,-2.c, 53/1-2. maddeleri gereğince cezalandırılmaları için kamu davası açıldığı, yargılama sırasında mağdurun şikayetinden vazgeçtiği, sanık ..."ın savunmasının alındığı, sanık ..."in ise CMK"da öngörülen biçimde savunmasının alınmadığı, sanıklar hakkında kasten yaralama ve konut dokunulmazlığının ihlali suçlarından şikayet yokluğu nedeniyle kamu davalarının düşmesine, sanık ..."in; TCK"nın 106/2-c, 62, 53 maddeleri uyarınca cezalandırılmasına, hükmedilen hapis cezasının iki yılın altında olması, sanığın adli sicil kaydı itibarıyle daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkum edilmemiş olması, kişilik özellikleri itibariyle yeniden suç işlemeyeceği kanaatine varıldığından ve giderilmesi gerekli doğrudan ve somut bir zararın bulunmadığı anlaşıldığından 5271 sayılı CMK’nın 231/5 maddesi gereğince sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, sanık ..."in ise; TCK.nın 106/2-c, 62. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına, hakkında Germencik Asliye Ceza Mahkemesi"nin 14/10/2014 tarih, 2011/155 esas, 2014/314 karar sayılı kararı ve Germencik Asliye Ceza Mahkemesi"nin 31/01/2014 tarih, 2013/232 E, 2014/36 K sayılı kararı ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanığın denetim süresi içerisinde işbu davaya konu suçu işlemiş olduğu anlaşıldığından 6545 sayılı yasanın 72. maddesiyle değişik CMK.nın 231/8. maddesi gereği sanık lehine CMK"nın 231/5. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı 3 aydan fazla hapis cezasına mahkum edilmemiş olması ve suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkememizde olumlu kanaat oluşması nedeniyle sanığa verilen 1 yıl 8 ay hapis cezasının TCK"nın 51/1 md. gereğince ertelenmesine, cezasının ertelenmesinin herhangi bir koşula bağlı tutulmasına yer olmadığına, sanığın TCK"nın 51/3 md. gereğince 1 yıl 8 ay süre ile denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiği,
Sanık ..."in adli sicil kaydının incelenmesinde, Germencik Asliye Ceza Mahkemesi"nin 14/10/2014 tarih, 2011/155 esas, 2014/314 karar sayılı kararı ve Germencik Asliye Ceza Mahkemesi"nin 31/01/2014 tarih, 2013/232 esas ve 2014/36 karar sayılı kararı ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanık ..."in adli sicil kaydının incelenmesinde ise sabıkasız olduğu,
Sanık ..."in ceza verilmesi durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul ettiğini beyan ettiği,
Sanık ..."in ise usulünce savunmasının alınmadığı ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul edip etmediğinin sorulmadığı,
Sanıklara isnat edilen birden fazla kişi tarafından birlikte tehdit suçu nedeniyle dosyaya yansıyan ve talep edilen somut maddi bir zararın bulunmadığı, manevi zararın ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına engel oluşturmadığı,
anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Sanık ..."e isnat edilen birden fazla kişi tarafından birlikte tehdit suçu nedeniyle dosyaya yansıyan ve talep edilen somut maddi bir zarar bulunmamakta, manevi zarar ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına engel oluşturmamaktadır. Sanığın sabıkasız olmasına, hüküm kurulurken yargılama sürecindeki tavır ve davranışları olumlu değerlendirilerek takdiri indirim uygulanmasına, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan ötürü sabıkasının bulunmaması ve suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık nazara alınıp yeniden suç işlemeyeceği kanaatine varılarak hükmolunan hapis cezalarının ertelenmesine karşın, "hakkında Germencik Asliye Ceza Mahkemesi"nin 14/10/2014 tarih, 2011/155 E, 2014/314 K sayılı kararı ve Germencik Asliye Ceza Mahkemesi"nin 31/01/2014 tarih, 2013/232 E, 2014/36 K sayılı kararı ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanığın denetim süresi içerisinde işbu davaya konu suçu işlemiş olduğu anlaşıldığından" biçimindeki gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
Oysa ki; sanığın adli sicil kaydı incelendiğinde sabıkasız olduğu anlaşılmış, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına dair gerekçenin yukarıda açıklanan nedenlerle hukuka aykırı olduğu belirlenmiştir.
Sanık ... yönünden ise; sanığın adli sicil kaydında iki adet hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar bulunması ve 5271 sayılı CMK"nın 231/8. maddesindeki "(Ek cümle: 18/6/2014-6545/72 md.) Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. " biçimindeki düzenleme karşısında, denetim süresi içerisinde işlenen incelemeye konu suç yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği gözetilmeden, yazılı biçimde hüküm kurulması hukuka aykırıdır.
İddianamede, sanıkların TCK"nın 106/1-2 cümlesi geriğince basit tehdit suçundan cezalandırılmaları için kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda eylemin aynı Kanunun 106/2-c madde kapsamında kabul edildiği halde, CMK"nın 226. maddesi hükmüne aykırı olarak sanıklara ek savunma hakkı tanınmadan bu madde gereğince hüküm kurulmak suretiyle usul ve kanuna aykırı davranıldığı anlaşılmıştır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının dayanağını oluşturan mahkumiyet hükmü; hükmün açıklanması, düşme kararının verilmesi veya yeni bir mahkûmiyet hükmünün tesisinden sonra temyiz incelemesine konu olabilecek ve ancak bu aşamadan sonra temyiz yasa yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde, koşulları bulunduğu takdirde yasa yararına bozma yasa yolu ile denetlenebilecektir. Hükmün içeriğindeki hukuka aykırılıklar ancak hükmün hukuken varlık kazanması halinde olağan ve olağanüstü yasa yolları denetimine konu olabileceğinden, henüz hukuken varlık kazanmayan bir hükmün ne olağan ne de olağanüstü yasa yolu denetimine konu edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verildiği ahvalde hükmün içeriğine dahil bulunan hukuka aykırılıkların, kanun yararına bozma yasa yoluyla denetlenmesi olanağı
bulunmamaktadır. Sanık ..."in yöntemince savunması alınmadan ve TCK"nın 106/1-2 cümlesi gereğince basit tehdit suçundan cezalandırılmaları için kamu davası açılmasına karşın ek savunma hakkı tanınmadan aynı Kanunun 106/2-c maddesi gereğince mahkumiyet hükmü kurulmuş ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ise de, açıklanan nedenlerle bu aykırılıklar kanun yararına bozmaya konu edilemeyecek ancak, hükmün açıklanması sırasında mahkeme tarafından bu aykırılıklar giderilebilecektir.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Kanun yararına bozma istemine ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarname içeriğinde yer alan ve sanık ... hakkında kurulan karara yönelik olan 2(iki) no"lu bozma nedeni ve yine aynı sanık yönünden 3(üç) no"lu bozma nedenleri yerinde görülmediğinden bozma isteminin, CMK"nın 309. maddesi gereğince REDDİNE,
2-Kanun yararına bozma istemine ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarname içeriğinde yer alan sanık ... hakkında kurulan karar yönünden 1(bir) no"lu bozma nedeni, sanık ... hakkında kurulan hüküm yönünden 3(üç) ve 4(dört) no"lu bozma nedenleri yerinde görüldüğünden Germencik Asliye Ceza Mahkemesinin 12/02/2016 tarihli ve 2015/471 esas, 2016/177 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre, sonraki işlemlerin, CMK"nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 15/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.