11. Hukuk Dairesi 2018/5569 E. , 2019/6869 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 29/12/2016 tarih ve 2015/33 E- 2016/553 K. sayılı kararın davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi"nce verilen 13/09/2018 tarih ve 2017/1605 E- 2018/878 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı şirketin sahibi olduğu "CEP" esas unsurlu tanınmış markalarına dayalı olarak davalı şirketin 2012/94974 sayılı "CEPMANİ" ibaresinin marka olarak tescili için yaptığı başvuruya itirazının TPMK YİDK tarafından nihai olarak rededildiğini, oysaki başvuru konusu ibarenin davacı markalarına iltibas yaratacak derecede benzer olduğunu, tüketicilerin başvuruyu davacı şirketin seri markalarından birisi olarak algılayacağını, davalı şirketin daha önce aynı mal ve hizmetler için "CEPPARAM” ve "CEP PARAM" ibarelerinin tescili için yaptığı başvuruların davacı itirazları sonucu reddedildiğini, davalı şirket başvurusunun kötü niyetli olduğunu ileri sürerek YİDK"in 2014-M-14470 sayılı kararının iptaline, tescili halinde markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini istemiştir.
Davalı kurum vekili, kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili, başvuru markası ile itiraza mesnet markalar arasında benzerlik bulunmadığını, davalı bankanın başvuru markası ile hedeflediği kitlenin finansal alanda kendisinden hizmet alan müşterileri olduğunu, davacının ise telekomünikasyon/haberleşme alanında faaliyet gösterdiğini, tarafların hizmet sundukları ve hedefledikleri kitlenin sektör itibariyle birbirinden farklı bulunduğunu, "Cep" ibaresinin tek başına ayırt ediciliğinin bulunmadığını, bu ibareyi taşıyan çok sayıda tescilli markanın olduğunu, itiraza mesnet markaların tanınmış olmadıklarını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, başvuru markası ile itiraza mesnet "CEP" esas unsurlu markalar arasında 556 Sayılı KHK 8/1-b maddesi anlamında iltibas tehlikesinin bulunduğu, aynı/benzer mal ve hizmetler üzerinde kullanılması halinde karıştırılma ihtimalinin kaçınılmaz olduğu, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı hususunun sonuca etkili olmadığı, marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru sayılamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne YİDK’in 2014-M-14470 sayılı kararının iptaline, davalı markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekilleri temyiz etmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, davalı şirketin başvurusu kapsamında bulunan 09 ve 36. sınıftaki malların tamamının davacının itirazına mesnet markalar kapsamlarında aynen yer aldığı, "CEP" ibaresinin başvuru kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden ayırt ediciliği zayıf olup ilgili mal ve hizmetlerin ortalama tüketicileri nezdinde bıraktıkları genel izlenim dikkate alındığında dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında 556 sayılı KHK"nın 8/1-b maddesi anlamında ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, işaretler arasında benzerlik bulunmadığından 556 sayılı KHK"nın 8/4. maddesinde öngörülen koşullar gerçekleşmediği, başvurunun kötü niyetli olduğunun ispat edilemediği gerekçesiyle davalı vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK"nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK"nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 8,50 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 06/11/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.