1. Hukuk Dairesi 2016/6512 E. , 2019/1494 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece temlikin muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı, ortak mirasbırakanları ... adına kayıtlı 1344 parsel sayılı taşınmazı davalının, mirasbırakanın yaşlılığından faydalanarak ve kandırarak satış suretiyle devraldığını, yapılan temlik nedeniyle miras hakkından mahrum edildiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile mirasbırakan adına tescilini istemiş, aşamada ... Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2014/938 E. ve 2015/571 K. Sayılı ilamı ile davacı ... tereke temsilcisi olarak atanmıştır.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, muvazaa olgusunun ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden;1926 doğumlu mirasbırakan ...’ın 06.11.2007 tarihinde ölümü ile geriye davacı kızı ... ile, dava dışı çocukları... ve davalı kızı ...’nin mirasçı olarak kaldıkları,...’nin yargılama sırasında ölümü ile de eşi ... ile çocukları ... ve...’in mirasçı olarak kaldıkları, mirasbırakanın dava konusu 1344 parsel sayılı taşınmazını 05.08.2005 tarihinde davalı ...’ye satış suretiyle temlik ettiği, davada terekeye iade istendiğinden davanın tereke temsilcisi ile sürdürüldüğü anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, maddi vakıayı bildirmek taraflara hukuki nitelendirmeyi yapıp uygulanacak kanun maddelerini tespit etmek hakime aittir. Somut olayda iddianın içeriğinden ve ileriye sürülüş biçiminden davanın "hile" hukuksal nedeninden kaynaklandığı; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı bir iddiada bulunulmadığı açıkça anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, "hile"(aldatma); genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun(TBK) 36/1. (818 sayılı Borçlar Kanunu"nun(BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı gibi; taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse, yanılma(hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf bu hakkını kullanarak hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Somut olayda, "hile" hukuksal nedeni yönünden herhangi bir araştırma ve değerlendirme yapılmış değildir.
Hâl böyle olunca; hile iddiası yönünden öncelikle davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı yönünde tarafların bildirecekleri tüm delillerin toplanması, süresinde açıldığının anlaşılması halinde işin esasına girilerek yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda değerlendirme yapılarak varılacak sonuç çerçevesinden bir karar verilmesi gerekirken hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının bu yöne ilişkin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.03.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.