Esas No: 2021/170
Karar No: 2021/1578
Karar Tarihi: 23.09.2021
Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2021/170 Esas 2021/1578 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/170
Karar No : 2021/1578
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ... Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVALI) : ... Bakanlığı
VEKİLİ : ...
DAVALI YANINDA MÜDAHİL : ... Başkanlığı
VEKİLİ : Av. ...
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Altıncı Dairesinin 06/07/2020 tarih ve E:2018/8857, K:2020/6734 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: İstanbul ili, Kadıköy ilçesi, ... Mahallesi, Fenerbahçe Yarımadası II. derece doğal ile III. derece arkeolojik sit alanında kalan Fenerbahçe-Kalamış Yat Limanı 06/11/2017 tarihli 1/5.000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1.000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planının uygun bulunmasına dair İstanbul V Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun ... tarih ve ... sayılı kararının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 06/07/2020 tarih ve E:2018/8857, K:2020/6734 sayılı kararıyla;
Dava konusu edilen Kurul kararı ile uygun bulunan koruma amaçlı imar planlarının iptali istemiyle açılan davalarda, Danıştay Altıncı Dairesinin 12/02/2020 tarih ve:2017/8079, K:2020/1449 - E:2018/937, K:2020/1448 - E:2018/938, K:2020/1451 - E:2018/939, K:2020/1452 ve E:2018/936, K:2020/1450 sayılı kararlarının incelenmesi sonucunda dava konusu imar planlarının;
Dava konusu imar planlarının üst ölçekli planlara uygunluğu yönünden;
Çevre düzeni planında kentin öncelikle kültür ve turizm alanlarındaki üstünlüklerini ön plana çıkarmak amaçlandığından ve yat limanı alanlarında turizm ve ticaretin geliştirilmesine engel bir hüküm bulunmadığından, bu amaç doğrultusunda yat limanı alanlarının sadece yat bağlama yeri olarak değil, aynı zamanda gelen misafirlerin ihtiyacını karşılamaya ve turizm faaliyetlerini geliştirmeye yönelik olarak planlanmasında, dolayısıyla uyuşmazlığa konu planlarda konaklama tesisi öngörülmesinde üst ölçekli plana aykırılık bulunmadığı; öte yandan, Kıyı Kanunu, Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik ve Deniz Turizmi Yönetmeliğinde yat limanı tanımı içinde konaklama tesisi kullanımına yer verildiği, bu durumda Kıyı Kanunu ve yönetmelikler ile 1/100.000 ölçekli imar planı uyarınca konaklama tesisi (turizm tesis alanı) kullanımının dava konusu yat limanı alanına ilişkin imar planlarında öngörülmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı,
Dava konusu imar planlarının koruma ilkelerine uygunluğu yönünden;
Dava konusu planlar, yat limanı alanına ilişkin olup bu alandaki özel kullanımlar ile yapılaşma şartları alanın kendi ihtiyaçları doğrultusunda belirleneceğinden, planın kendi içinde bütünlüğü sağlanarak sadece bu alana özgü ve özel düzenlemeler içermesi gerektiği,
Kendi içinde bir bütün olan planın çevresi ile ilişkisi tamamen gözardı edilmemekle birlikte, yat limanı alanının çevresi ile bir bütün olacak şekilde planlanması da mümkün olmadığından, yat limanına hizmet edecek yapı ve alanlarla birlikte parçacıl olarak planlanmasının tabii olduğu,
Planlama alanında yapılacak olan uygulamalar öncesinde koruma kurulundan gereken izinlerin alınacağı plan notunda belirtildiğinden ve yapılacak tüm işlemler ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde gerçekleştirileceğinden, planın koruma-kullanma ilkelerine ve tarihi mirasın gelecek kuşaklara aktarılabilmesi yolundaki düzenlemelere aykırı olduğundan söz edilemeyeceği,
Öte yandan Deniz Turizmi Yönetmeliğinin 9. maddesinde yat limanlarına ilişkin sınıflandırma kapsamında, limanın beş çıpalı yat limanı kapasitesine sahip şekilde planlandığı dikkate alındığında alanda, bağlama kapasitesinin en az %30’u kadar otopark alanı ayrılmasının zorunlu olduğu,
Bu itibarla, yat limanına gelecek nüfusun otopark ihtiyacının karşılanmasının zorunlu olduğu dikkate alındığında, alan dışında otopark alanı ayrılması mümkün olmadığından (yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sırasında yapılan gözleme dayalı olarak ve dosya kapsamında yer alan fotoğraflardan etrafın tamamen yapılaşmış olduğu ve caddelerde otopark için uygun kısımların olmadığı tespit edildiğinden), koruma ilkeleri açısından gerekli her türlü önlem alınmak kaydıyla, alanda yer altı otoparkı yapılması yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı,
Dava konusu imar planlarında öngörülen yapılaşma koşullarının hukuka uygunluğu yönünden;
Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 4. maddesinde, yat limanında yapılacak yapının yüksekliğinin 6.50 metre (2 kat) olacağının belirtildiği, ancak çatı yüksekliğine ve bu yüksekliğin bina yüksekliğinin belirlenmesinde dikkate alınıp alınmayacağına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği,
Dava konusu imar planlarının plan notları hükümlerinde maksimum bina yüksekliği 6,50 metre (Yençok=6,50), çatı dahil 7,50 metre olarak belirlendiğinden, anılan Yönetmelikte belirtilen 6.50 metre yükseklik sınırının aşılmadığı,
Alandaki yapı yoğunluğuna ilişkin olarak; Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 4. maddesinde yat limanında yapılacak alanlarda konaklama tesisi yapılması halinde bu tesisin emsalinin toplam emsalin %20'sini geçemeceğinin belirlendiği,
Anılan Yönetmelikte %20 emsal hesabında dikkate alınan yapının konaklama tesisi olduğu, bu anlamda imar planlarına bakıldığında, konaklama tesisinin emsal oranının maksimum %20 ile sınırlanması ve yüzen iskele alanının emsal hesabı dışında tutulması açılarından mevzuata aykırılık bulunmadığı tespitleri neticesinde, dava konusu edilen imar planlarının şehircilik ve koruma ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olduğu,
Bu itibarla, yukarıda yer verilen gerekçeler doğrultusunda 06/11/2017 tarihinde onaylanan koruma amaçlı imar planlarında, hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı, anılan imar planlarının uygun bulunmasına dair dava konusu işlem yönünden hem imar planları açısından, hem de kararın tesisine ilişkin ilgili mevzuat yönünden başka bir hukuka aykırılık da bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, 06/11/2017 tarihli plan değişikliklerine ilişkin işbu davanın halen derdest olduğu, bu sebeple söz konusu kararlar hakkında verilmiş bir yargı kararı varmış gibi gerekçeye yer verilmesinin hatalı olduğu, ayrıca davalı idare tarafından doğal ve arkeolojik sit alanı barındıran alanın kendi mevzuatı çerçevesinde bu yönden değerlendirilmeden planın uygun bulunduğu, koruma ilkeleri yönünden yapılacak incelemenin doğrudan ve bilimsel olarak ÇED raporuna dayanması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuş olup, davalı idare yanında müdahil tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...'İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemine konu karara ilişkin dosyanın incelenmesinden; Özelleştirme Yüksek Kurulunun ... tarih ve ... sayılı kararı ile onaylanan ve dava konusu imar planlarının esasını teşkil eden Kalamış-Fenerbahçe Yat Limanı 1/5000 ve 1/1000 ölçekli koruma amaçlı nazım ve uygulama imar planlarının; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun E:2018/4574, K:2019/1550 sayılı kararı ile iptaline karar verilmiş olduğu görülmekle, aynı alana ilişkin ana planlama kararı korunarak revize edilen dava konusu imar planlarında da aynı gerekçe ile hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu itibarla anılan imar planlarının uygun bulunmasına ilişkin dava konusu işlemde de hukuka uyarlık bulunmadığından anılan işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu 06/07/2020 tarih ve E:2018/8857, K:2020/6734 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 23/09/2021 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
X- 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun (Değişik: 26/4/2006 – 5491/7 md.) 10. maddesinde; "Gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler.
Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez.
(İptal üçüncü fıkra: Anayasa Mahkemesi’nin 15/1/2009 tarihli ve E.:2006/99, K.:2009/9 sayılı Kararı ile.)
Çevresel Etki Değerlendirmesine tâbi projeler ve Stratejik Çevresel Değerlendirmeye tâbi plân ve programlar ve konuya ilişkin usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir." hükmüne yer verilmiştir.
25/11/2014 tarih ve 29186 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği'nin, Çevresel Etki Değerlendirmesi Uygulanacak Projelere ilişkin EK-1. listesinin: "Su yolları, limanlar ve tersaneler" başlıklı 9. maddesinin (e) bendinde, "yat limanları" belirtilmiş ve aynı Yönetmeliğin 6. maddesinin 3. fıkrasında, "Bu Yönetmeliğe tabi projeler için "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" kararı veya "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili teşvik, onay, izin, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez, proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez." hükmü yer almıştır.
3194 sayılı İmar Kanunu'nun “Planlama Kademeleri” başlıklı 6. maddesinde, ''Planlar, kapsadıkları alan ve amaçları açısından; 'Bölge Planları' ve 'İmar Planları', imar planları ise, 'Nazım İmar Planları' ve 'Uygulama İmar Planları' olarak hazırlanır. Uygulama imar planları, gerektiğinde etaplar halinde de yapılabilir." hükmü, “Planların Hazırlanması ve Yürürlüğe Konulması” başlıklı 8. maddesinin (b) bendinde; “İmar planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir.” hükmü yer almaktadır.
14/06/2014 tarih ve 29030 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği'nin "Genel Planlama Esasları" başlıklı 7. maddesinin planlama sürecini düzenleyen (i) bendinde; "Planlama süreci; araştırmaların yapılması, sorunların ortaya konulması, veri ve bilgi toplama ile ilgili analiz aşaması; bilgilerin biraraya getirilmesi, birleştirilmesi ve sonuçların değerlendirilmesi ile ilgili sentez aşaması ve plan kararlarının oluşturulması aşamalarından oluşur." kuralına yer verilerek, yapılan inceleme ve araştırma sonuçları ile plana altlık teşkil edecek diğer hususların bir bütünlük içinde ele alınıp değerlendirilmesi sonucunda plan kararlarının oluşturulacağı hüküm altına alınmıştır.
Yukarıda belirtilen 2872 sayılı Çevre Kanunu ve bu Kanun'a istinaden çıkarılan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği'nin yukarıda belirtilen hükümlerinde "çevresel etki değerlendirmesi olumlu" kararı veya "çevresel etki değerlendirmesi gerekli değildir" kararının planlama aşamasından önce alınması gerektiği yönünde açık bir hükme yer verilmemiş ise de; uyuşmazlık konusu yat limanı projesinin ÇED sürecine tabi olduğu hususunun taraflar arasında ihtilafsız olduğu, bu çerçevede proje hakkında ÇED sürecinin işletilmesi sırasında değerlendirilmesi gereken, deniz ve kıyı ekosisteminin maruz kalacağı muhtemel etkilerin, niteliği gereği imar planlarının yapımı sırasında da altlık olarak kullanılması gereken olmazsa olmaz argümanlar olduğu, ÇED sürecinin sonunda "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumsuz" kararı verilmesi halinde, bölgenin bu doğrultuda planlanmasının anlamsızlaşacağı, "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" kararı verilmesi halinde ise proje tanıtım dosyasında önemsenen çevresel etkilerin en aza indirilmesinin ancak üretilen plan kararları ile sağlanabileceği açıktır.
Ayrıca, anılan Yönetmeliğin 6. maddesinde sayılan "yapı ve kullanım ruhsatı, proje" vb. işlemlerin dayanağını da, usulüne uygun bir biçimde kabul edilen imar planı kararlarının ve notlarının oluşturduğu nazara alındığında, ÇED sürecinin planlama işleminin kabulünden önce tekemmül ettirilmesinin zorunluluk arzettiği, aksi yorumla ÇED sürecinin geleceğe bırakılması halinde ise, yeterli bilimsel ve teknik veriden yoksun bir şekilde hazırlanan plan açıklama raporu esas alınarak kabul edilen imar planlarından, beklenen faydanın sağlanamayacağı ve kamu yararına hizmet edemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
Öte yandan, çevresel etki değerlendirilmesine ilişkin kararların imar planlarının onayından sonra alınacağı, mevzuatta bu yönde bir şart aranmadığı ileri sürülmekte ise de; herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkının bulunduğu, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevrenin kirlenmesini önlemenin Devletin ve vatandaşların ödevi olduğu, bu ödevin Anayasa‘da belirtildiği ve Çevre Kanunu'nda bu konudaki gerekli düzenlemelere yer verildiği temel gerekçesinden hareket eden ve detayları yukarıda açıklanan içtihat, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun yerleşik içtihatlarındandır.
Nitekim aynı temel gerekçeden hareket eden ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu (14/03/2013 tarih ve 6446 sayılı Kanun ile bu Kanun'un ismi Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun olarak değiştirilmiştir.) çerçevesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumuna yapılacak lisans başvuruları için projenin "çevreye uyumlu" olup olmadığının, çevre mevzuatı açısından zorunlu olan "ÇED Olumlu Kararı" veya "ÇED Gerekli Değildir Kararı" alınmasına ilişkin yasal sürecin tamamlanmasının, üretim lisansı verilmeden önce bir "ön şart" olarak kabul edilmesi ve bu ön şartın lisans verilmeden önce aranması gerekliliğine işaret eden Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararları doğrultusunda; elektrik piyasası mevzuatında değişikliğe gidilmiş ve çevresel etki değerlendirilmesine ilişkin kararın alınmış olması lisans başvuru şartı haline getirilmiştir.
Bu durumda, dava konusu alanın fonksiyonu ÇED raporu gerektirmesine karşın ÇED raporu düzenlenmeden tesis edilen dava konusu imar planlarında hukuka uyarlık bulunmadığından, anılan planların uygun bulunmasına ilişkin dava konusu işlemde de hukuka uyarlık aksi yöndeki Daire kararında ise hukuki isabet bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği oyuyla karara katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.