10. Hukuk Dairesi 2013/18912 E. , 2014/14134 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Bakırköy 30. İş Mahkemesi
Tarihi : 09.07.2013
No : 2013/315-2013/4
Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı avukatının temyiz etmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki belgeler okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-)Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-)Davacının temsil ve ilzama yetkili ortağı olduğu .. Gıda San. Tic. Ltd. Şti’ne karşı, davadışı sigortalı F.. U..un açtığı hizmet tespiti davasında kısmen kabul kararı verilmesi nedeniyle kabule konu dönemler bakımından kurumca belirlenen prim borçları nedeniyle ve davacının ortağı olduğu şirketten alacağın tahsilinin mümkün olmadığı, davacının da müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu gerekçesi ile davacıya gönderilen 4 adet ödeme emrinde, 2001 yılının 4’üncü ayından 2005 yılının 2. Ayına kadar tahakkuk ettirilen prim ve ferilerine ilişkin borcun konu edildiği, davacının yasal süresi içerisinde açtığı bu dava ile usulüne uygun düzenlemeyen ödeme emri nedeniyle iptalini ve ödeme emirlerine konu borçların zamanaşımına uğradığını ve aslen tasfiyesi kapanan şirketin borçlarından ötürü sorumlu olmadığı gerekçeleri ile ödeme emirlerinin iptalini istediği anlaşılmakta olup, mahkemece, davacının 506 sayılı Yasanın 80’inci maddesi anlamında temsil ve ilzama yetkili olması nedeniyle müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş ise de verilen kararın yanılgılı değerlendirmeye tabi olduğu anlaşılmaktadır.
Öncelikle, davalı Kurumca düzenlenen ödeme emirleri davacı adına düzenlenmemiş ise de, ödeme emrine ilişkin tebligatın davacıya hitaben düzenlendiği ve davacının ev mernis adresine 506 sayılı Yasanın 80. Maddesi kapsamında şirket yetkilisi olarak gönderildiği anlaşılmaktadır. Bu duruma göre, davacının artık menfi tespit davası açmakta hukuki yararı mevcuttur ve dava açabilmelidir. Mahkemece davanın menfi tespit davası olarak görülmesi gerekir.
3- Ayrıntıları Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06.12.2013 gün ve 2013/10-433–1649 sayılı Kararında belirtildiği üzere, bu tür davalarda zamanaşımı hususu belirlenirken 08.12.1993 günü öncesine ve 06.07.2004 sonrasına ilişkin prim ve diğer alacaklar yönünden Kurumun alacak hakkı, Borçlar Kanunu"nun 125.
maddesinde öngörülen (10) yıllık zamanaşımı süresine tabi olup, zamanaşımının başlangıç tarihi, anılan Kanun"un 128. maddesi gereğince alacağın muaccel olduğu tarihtir ve zamanaşımının kesilmesi ile durmasına ilişkin 132. ve ardından gelen maddelerindeki düzenlemeler de uygulama alanı bulmaktadır. 08.12.1993 – 05.07.2004 dönemine ait prim ve diğer alacaklar yönünden ise, 6183 sayılı Kanun"un “Tahsil zamanaşımı” başlığını taşıyan 102. ve ardından gelen maddeleri uygulanmakta, anılan madde hükmüne göre (5) yıl olan zamanaşımı süresinin başlangıcı da, alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yılbaşı olarak kabul edilmelidir.
5510 sayılı Yasanın 5754 sayılı Kanun’un 56 maddesi ile değişik “Devir, temlik, haciz ve Kurum alacaklarında zamanaşımı” başlıklı 93. maddesinin ikinci fıkrası,
“…(Değişik ikinci fıkra: 17/4/2008-5754/56 md.) Kurumun prim ve diğer alacakları ödeme süresinin dolduğu tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak on yıllık zamanaşımına tâbidir. Kurumun prim ve diğer alacakları; mahkeme kararı sonucunda doğmuş ise mahkeme kararının kesinleşme tarihinden, Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitlerden doğmuş ise rapor tarihinden, kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelerden doğmuş ise bu soruşturma, denetim ve inceleme sonuçlarının Kuruma intikal ettiği tarihten veya bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulmuş kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden doğmuş ise bilgi ve belgenin Kuruma intikal ettiği tarihten itibaren, zamanaşımı on yıl olarak uygulanır…” şeklinde düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere 5510 sayılı Kanun"un 93. maddesi ile zamanaşımı süresi ile ilgili olarak özel bir düzenleme getirilmiş, Kurumun prim ve diğer alacaklarının on yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, sürenin başlangıcının ödeme süresinin dolduğu tarihi takip eden takvim yılı başı olduğu belirtilmiştir.
5510 sayılı Kanun’un 93. maddesi muacceliyet tarihinin belirlenmesinde, dolayısıyla zamanaşımı süresinin başlangıcının tesbitinde, Borçlar Kanunu"nun uygulanmasına son vermiştir. Maddenin yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden sonraki primler için zamanaşımı başlangıcı ödeme dönemini takip eden yılbaşından itibaren başlayacaktır.
5510 sayılı Kanun"un yürürlüğe girmesinden önceki yasal mevzuatımızda, 506 sayılı Kanun"un 80. maddesinde ve 6183 sayılı Kanun"da prim ve diğer alacakların doğmasındaki farklı durumlara göre zamanaşımı başlangıcı yönünden özel bir düzenlemenin yer almadığı, 5510 sayılı Kanun"un 93. maddesinin ikinci fıkrasıyla, 506 sayılı Kanun"da öngörülmeyen yeni bir düzenleme getirilerek, prim ve diğer alacakların doğmasındaki özel durumlarda zamanaşımının hangi tarihten başlayacağı belirlenmiş bulunmakla, genel olarak kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı ve zamanaşımına ilişkin olarak 5510 sayılı Kanun"da 93. maddenin geriye yürüyeceğine olanak veren bir düzenlemenin bulunmaması/bulunmadığı gözetildiğinde, zamanaşımı hükmü içeren anılan maddenin geçmişe yönelik uygulanamayacağı benimsenmelidir.
Kurumun süresi içerisinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsil zamanaşımı, diğer bir ifade ile zamanaşımının süresi ve başlangıç tarihi; alacağın doğduğu, tahakkuk ettirildiği (muaccel olduğu) tarihte yürürlükte bulunan kurallara göre belirlenir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 20.09.2006 gün ve 2006/21-546 E. 2006/565 K. ile 20.12.2006 gün ve 2006/21-806 E. 2006/814 K. sayılı kararları).
Açıklanan ilkeler, hizmet tespiti davası ile tespitine karar verilen hizmet sürelerine ilişkin Kurumun prim alacaklarının tabi olduğu zamanaşımı süresinin belirlenmesinde de aynen geçerlidir.
Mahkemece, davacının dava açmakta hukuki yararının olduğu kabul edildikten sonra, davanın esasına girerek, hizmet tespiti davası sonucunda Kurumca tahakkuk ettirilen prim borçlarının; tespitine karar verilen hizmetin geçtiği tarihte doğmuş olması, mahkeme kararının prim borcunun doğumuna değil, varlığının tespitine yönelik olması, prim borcunun tespit kararına konu devrelere tahakkuk ettirilmesi ve gecikme zammının tespitine karar verilen tarihler itibariyle başlatılması ile 5510 sayılı Kanun’un 93/2. maddesinde yer alan zamanaşımı başlangıcının hizmet tespiti davasının kesinleştiği tarih olduğuna ilişkin özel nitelikli düzenlemenin anılan Kanun’un yürürlük tarihinden öncesine uygulanmasının mümkün olmaması hususları da gözetildiğinde, hizmet tespiti davası ile tespitine karar verilen hizmet sürelerine ilişkin Kurumun prim alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı hususu, alacağın doğduğu, tahakkuk ettirildiği (muaccel olduğu) tarihte yürürlükte bulunan kurallara göre belirlenmeli ve sonucuna göre davacının sorumlu olduğu borçlardan zamanaşımına uğrayan dönemlerin olup olmadığı belirlenmelidir.
Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde karar verilmek gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 09.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.