Esas No: 2020/4842
Karar No: 2021/10070
Karar Tarihi: 24.09.2021
Danıştay 6. Daire 2020/4842 Esas 2021/10070 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2020/4842
Karar No : 2021/10070
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Büyükşehir Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : … Adına … Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN ÖZETİ : … İdare Mahkemesince verilen … tarihli, E:… , K:… sayılı kararın, usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: İstanbul İli, Fatih İlçesi, … Mahallesi, … pafta, … ada, … parsel sayılı taşınmazın kısmen park, dinlenme alanı ile kısmen konut alanı olarak belirlenmesine ilişkin 30.12.2011 tarihli 1/5000 ölçekli Tarihi Yarımada (Fatih) Koruma Amaçlı Nazım İmar Planının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 28/02/2017 tarih ve E:2015/6623, K:2017/1299 sayılı bozma kararına uyularak yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde tanzim edilen bilirkişi raporu ve dosyadaki bilgi ve belgeler birlikte ele alındığında planlama esasları arasında bulunan plan pafta, rapor ve plan notlarının bütün olma şartının yerine getirildiği ve bu unsurların birbirini tamamladığı, planda belirtilen amaç ve hedeflerin çözümüne yönelik müdahalelerin şehre ve yaşayanlara olumlu yansıyacağı, parsel özelinde yapılan değerlendirmede ise, mazbut vakıf taşınmazlarına imar planlarında yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil alan... gibi kamusal nitelikte akar niteliği olmayan fonksiyonlar verilemeyeceğinden dava konusu taşınmazın planda ''park ve dinlenme alanı'' olarak belirlenemeyeceği, öte yandan dava konusu sayılı 301 sayılı parsele komşu parseller ile tevhid şartı getirilerek akar niteliğinin sağlanabileceğinin anlaşıldığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Mahkeme kararının usul ve hukuka aykırı olduğu, bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
SAVUNMANIN ÖZETİ : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ … 'IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Dava, İstanbul İli, Fatih İlçesi, Ali Fatih Mahallesi, … pafta, … ada, … parsel sayılı taşınmazın kısmen park, dinlenme alanı ile kısmen konut alanı olarak belirlenmesine ilişkin 30.12.2011 tarihli 1/5000 ölçekli Tarihi Yarımada (Fatih) Koruma Amaçlı Nazım İmar Planının iptali istemiyle açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
3194 sayılı İmar Kanunun 5. maddesinin dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan halinde, nazım imar planı; varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plan olarak, uygulama imar planı ise; tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plan olarak tanımlanmıştır.
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde ise, "Koruma amaçlı imar planı; bu Kanun uyarınca belirlenen sit alanlarında, alanın etkileşim-geçiş sahasını da göz önünde bulundurarak, kültür ve tabiat varlıklarının sürdürülebilirlik ilkesi doğrultusunda korunması amacıyla arkeolojik, tarihi, doğal, mimarî, demografik, kültürel, sosyo-ekonomik, mülkiyet ve yapılaşma verilerini içeren alan araştırmasına dayalı olarak; hali hazır haritalar üzerine, koruma alanı içinde yaşayan hane halkları ve faaliyet gösteren iş yerlerinin sosyal ve ekonomik yapılarını iyileştiren, istihdam ve katma değer yaratan stratejileri, koruma esasları ve kullanma şartları ile yapılaşma sınırlamalarını, sağlıklaştırma, yenileme alan ve projelerini, uygulama etap ve programlarını, açık alan sistemini, yaya dolaşımı ve taşıt ulaşımını, alt yapı tesislerinin tasarım esasları, yoğunluklar ve parsel tasarımlarını, yerel sahiplilik, uygulamanın finansmanı ilkeleri uyarınca katılımcı alan yönetimi modellerini de içerecek şekilde hazırlanan, hedefler, araçlar, stratejiler ile plânlama kararları, tutumları, plân notları ve açıklama raporu ile bir bütün olan nazım ve uygulama imar plânlarının gerektirdiği ölçekteki plânlardır.” şeklinde belirtilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun "Vakıf senedi" başlıklı 106. maddesinde, "Vakıf senedinde vakfın adı, amacı, bu amaca özgülenen mal ve haklar, vakfın örgütlenme ve yönetim şekli ile yerleşim yeri gösterilir.", 5737 sayılı Vakıflar Kanununun "Tanımlar" başlıklı 3. maddesinde ise, mazbut vakıf; "Bu Kanun uyarınca Genel Müdürlükçe yönetilecek ve temsil edilecek vakıflar ile mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin yürürlük tarihinden önce kurulmuş ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilen vakıflar" olarak tanımlanmış, aynı Kanunun "Vakıf kültür varlıklarının korunması ve imar uygulamalarının bildirilmesi" başlıklı 22. maddesinde de, "Kamu kurum ve kuruluşları, koruma imar planlarını düzenlerken vakıf kültür varlıklarıyla ilgili hususlarda Genel Müdürlüğün görüşünü almak zorundadırlar. Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait taşınmaz mallarla ilgili olarak belediyeler ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan uygulama imar ve parselasyon planlarının, askıya çıkarılmadan önce ilgili idareler tarafından Genel Müdürlüğe bildirilmesi zorunludur. Mazbut vakıf taşınmazlarında akar niteliğini koruyacak şekilde imar düzenlemesi yapılır. Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait olup uygulama imar planlarında okul, hastane veya spor alanlarında kalan taşınmazlar; ilgili kurumlar tarafından, imar planının tasdik tarihinden itibaren iki yıl içerisinde kamulaştırılmadığı takdirde ilgili bakanlığın görüşü alınarak Genel Müdürlükçe özel okul, özel hastane veya özel spor tesisi olarak değerlendirilebilir." hükümlerine yer verilmiştir.
Anılan mevzuat hükümlerine göre koruma amaçlı imar planları yapılırken vakıf kültür varlıklarıyla ilgili hususlarda Vakıflar Genel Müdürlüğün görüşü alınmalı ve mazbut vakıf taşınmazlarında akar niteliğini koruyacak şekilde düzenleme yapılmalıdır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İmar düzenlemelerinde, mazbut vakıf taşınmazlarının akar niteliği değerlendirilirken taşınmazların vakıf senedindeki özgülenme amacından yola çıkarak ve fiili kullanım durumu dikkate alınarak inceleme yapılması gerekmektedir. Vakfın vakfiyesinde (vakıf senedinde); taşınmazın niteliğine, kullanım biçimine ve akar niteliğinin nasıl sağlanacağı hususuna açıkça yer verilmesi halinde, bu hususa riayet edilmesi gerekmekte ise de, vakfa ait taşınmazın bu nitelikleri taşıyıp taşımadıklarına bakılmaksızın, fiilen kullanıldıkları şekilde kalmaları gerektiğini ileri sürmek mümkün değildir.
Fatih Tarihi Yarımada Nazım ve Uygulama İmar Planına karşı açılan davalar birlikte değerlendirildiğinde,
- Planlama sürecinde 28/07/2009 tarihli kurum görüşü talebi yazısına istinaden Vakıflar Genel Müdürlüğü İstanbul 1. Bölge Müdürlüğünün … gün ve … sayılı cevabı yazısı ile vakıf taşınmazlarına yönelik sunulan taleplerin tarafınızca değerlendirilmesi denilerek görüş belirtildiği hususu davalı idarece savunulmuş davacı tarafın da aksi bir iddia ve ispatı olmadığı ve dosyanın incelenmesinden de söz konusu belgelerin olduğu görüldüğünden öncelikle görüş alındığı, yine 1/5000 ölçekli plan yapım çalışmaları sırasında sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, üniversiteler, muhtarlıklar ve Fatih Belediye Başkanlığının davetli olduğu toplantılara Vakıflar Genel Müdürlüğü adına I. Bölge Müdürlüğünden temsilcilerinde katıldığı anlaşılmaktadır.
- Bununla birlikte davacının vakıf taşınmazlarının akar niteliğinin korunması gerektiği yönündeki iddiasına ilişkin olarak ise ; dava konusu plana ait plan notlarında eğitim, sağlık, sosyal kültürel ve spor tesisleri vb. işlev verilen vakıf mülkiyetinde olan taşınmazların vakıflar tarafından kullanılabilmesinin ve söz konusu taşınmazlardan vakıfların gelir elde etmesinin sağlanması amacıyla ilgili koruma kurulu uygun kararı alınmak şartı ile sosyal-kültürel tesis ve günübirlik amaçlarla kullanılabileceğine dair düzenlemeler getirildiğinden bu bakımdan vakıf taşınmazının akar niteliğinin korunduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Uyuşmazlığa konu parsel 15.06.2009 tarihli 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planında "geleneksel merkez" ve "meskun alan" içerisinde, 30.12.2011 tarihli 1/5000 ölçekli Tarihi Yarımada (Fatih) Koruma Amaçlı Nazım İmar Planında "konut alanı" ile "parklar ve dinlenme alanları" lejantında kalmaktadır.
Dünya kültür mirası olarak tescil edilen bir taşınmazın yanında ve yine bu sınırlar içinde kalan taşınmaz ile ilgili yapılacak olan planlama çalışmalarında, bireysel yarardan çok kamu yararının ön plana çıkması gerektiği de açıktır.
Bu durumda, uyuşmazlığa konu taşınmaza verilen fonksiyonun planlama tekniklerine, şehircilik ilkelerine ve kamu yararına uygun olduğu ve usuli prosedürün davalı idarelerce tamamlandığı, davacı taşınmazlarının akar niteliğini korumaya yönelik plan notlarının yer aldığı anlaşılmakla 30.12.2011 tasdik tarihli 1/5000 ölçekli Tarihi Yarımada (Fatih) Koruma Amaçlı Nazım İmar Planında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Diğer taraftan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 31. maddesiyle "bilirkişi" konusunda atıfta bulunulan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 450. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve aynı Kanun'un 447. maddesinin 2. fıkrası ile mevzuatta 1086 sayılı Kanuna yapılan atıfların, 6100 sayılı Kanunun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı hüküm altına alınmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 31. maddesinin göndermede bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun "Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller" başlıklı 266. maddesinde, "Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez.", 279.maddenin 4.fıkrasında ise "Bilirkişi, raporunda ve sözlü açıklamaları sırasında, hukuki değerlendirmelerde bulunmaz". hükmüne yer verilmiştir.
Bu durumda, bilirkişi heyetinin hukuki değerlendirmeler yaparak düzenlediği bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında da uyarlık bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.2577 sayılı Kanun'un 49. maddesine uygun bulunan davalıların temyiz isteminin kabulüne,
2. … İdare Mahkemesince verilen … tarihli, E:… , K:… sayılı kararın BOZULMASINA,
3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 24/09/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.