11. Hukuk Dairesi 2018/5574 E. , 2019/6826 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ20. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 15/11/2017 tarih ve 2016/24 E. - 2017/422 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi"nce verilen 27/09/2018 tarih ve 2018/240 E. - 2018/969 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin “PRAKTİKER” markasının her türlü kullanım haklarını Alman menşeli Baumarkt Praktiker Deutschland Gmbh şirketinden devir aldığını, ayrıca müvekkilinin “PRAKTİKER” markasının TPMK nezdinde 94/000968 numarası ile 27/01/2014 tarihinden itibaren tescilli marka sahibi olduğunu, davalının ilk önce doğrudan daha sonra ise ayırt edilemeyecek benzer bir marka ve konsept oluşturarak kullanmaya başladığını, davalının bu kullanımının müvekkilinin tescilli marka kullanım haklarına aykırı olduğunu, bu konuda davalıya ihtarname gönderildiğini, davalının cevabi ihrarname ile tecavüz işlemini kabul edip bu işlemlerin durdurulacağını taahhüt ettiğini, ancak kabul ve taahhüde rağmen davalının tecavüz eylemlerine devam ettiğini, davalıya marka ile ilgili herhangi bir hak devrinin yapılmadığını ve kullanım izni verilmediğini, davalının kendisini “PRAKTİKER” bayii olarak tanıtıp haksız kazanç elde ettiğini, davalının kullandığı “PRATİK” konseptinin de müvekkiline ait olduğunu, davalının kullandığı “PRAKTİKER PRATİK” ibaresinin de müvekkilinin ana markasına ek uzantılı markalardan biri olduğunu, bu markanın 2015/06265 numarası ile 21/01/2016 tarihinde müvekkili adına tescil edildiğini, davalının uyarılara rağmen uzun süre “http://www.praktikergolbasi.com” internet sitesini de kapatmadığını, davalının mağazasında üzerinde “PRAKTİKER” etiketi bulunan ürünler sattığının tespit edildiğini, Gölbaşı Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/33 D.İş sayılı dosyası üzerinden yapılan tespit ile ilgili bilirkişi raporunda davalı şirketin Praktiker ve Pratik markalarını kullandığının, davalının müvekkilinin markalarına tecavüz ettiği ve haksız rekabete yol açtığının tespit edildiğini, davalı ile dava dışı müflis Praktiker Yapı Marketleri A.Ş. arasında sözleşme imzalanmış olsa da markaların kullanım haklarının Praktiker Yapı Marketleri A.Ş.’ye ait olmaması sebebiyle davalıya devredilemeyeceğini, davalının fiillerinin müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğrattığını ileri sürerek, marka hakkına tecavüzün tespitine ve önlenmesine, HMK 107 maddesi kapsamında şimdilik 1.000,00 TL maddi ve 25.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, markanın haksız olarak kullanıldığı ürünlere el konulmasına karar verilmesini talep etmiş, 15/11/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 53.549,72 TL ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davacının markayı değil markanın kullanım hakkını devir aldığını, 556 sayılı KHK 9. maddesi gereğince markanın korunması hakkının bizzat marka sahibine ait olması, Almanya’da faaliyetine başlayan Praktiker şirketler grubunun 2013 yılında iflas etmesi, Türkiye’deki faaliyet gösteren firmanın da iflasına karar verilmesi ve İstanbul Anadolu 3. İflas Müdürlüğü’nün 2013/49 E. sayılı dosyadan tasfiye işlemlerine devam edilmesi, bu durumdaki bir şirketin itibari ve parasal değer ifade eden ve iflas masasına tabi olan marka kullanım hakkının iflas masasından ayrı olarak nasıl ve ne şekilde davacı tarafından satın alındığının belli olmaması sebepleriyle davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, markaya tecavüz aynı zamanda haksız fiil teşkil ettiğinden zamanaşımı süresinin dolduğunu, müvekkilinin davacının marka haklarını devralıp, TPMK’da kendi adına tescil ettirmesinden önce müflis Praktiker Yapı Marketleri A.Ş. ile 06/02/2013 tarihinde bayilik (tek satıcılık) sözleşmesi yaptığını ve sözleşme konusu ürünlerin satış ve pazarlama izni ve yetkisini aldığını, iflas halinde sözleşmenin sona ereceğine dair hüküm ve uygulama olmadığından sözleşmenin halen yürürlükte olduğunu, müvekkilinin yaptığı işlemlerin sözleşmeye dayandığını, olayın 556 sayılı KHK kapsmı dışında olduğunu, eylemlerin marka hakkına tecavüz teşkil etmediğini, davacının bu konuda Gölbaşı CBS’na yaptığı suç duyurusu ile ilgili olarak kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi sebebiyle suç teşkil etmeyen bir hususun marka kullanım hakkına tecavüz olarak nitelendirilemeyeceğini, sözleşme yapılan firmanın iflas etmesi ve ürün garantisinin ortadan kalkması sebebiyle ürünlerin satılamadığını, eldeki ve mahkemece tespiti yapılan ürünlerin de bu ürünler olduğunu, sözleşme ile iflasdan önce satın alınıp parası ödenen ürünlere ürünler elden çıkarılıncaya kadar davacının müdahale hakkının bulunmadığını, davacının maddi ve manevi zararının bulunmadığını, “PRATİK” ibaresinin ise renk, yazı ve konseptinin davacı ile benzerliği bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının “PRAKTİKER” ibareli markasının yapı marketi olarak fiilen ve yaygın olarak kullanılan tanınmış bir marka olduğu, davalıya lisans veren Praktiker Yapı Marketleri A.Ş."nin davacının dayandığı markaların sahibi olmadığı, davacının Praktiker Yapı Marketleri A.Ş.’ye marka lisansı verme konusunda yetki vermediği, davalının kullanımının sözleşme kapsamında hukuka uygun olmadığı, davalının iş yerinde, tabelasında, kendisine ait alan ve web sayfasında, bir kısım iş ve tanıtım evraklarında “PRAKTİKER” tanıtım işaretini asli tanıtım işareti olarak kullandığı, davalının özellikle fiziki ve elektronik ortamdaki tanıtım materyallerindeki kullanımlarının hukuka uygun olmadığı, davalının kullanımlarının markasal nitelikte ve davacının marka tescilinden doğan haklarına tecavüz yaratacak nitelikte olduğu, davalının sunumunu yaptığı ürün ve hizmetlerin davacı markası kapsamındaki ürün ve hizmetlerle aynı tür sayılmaları gerektiği, davacı markasında bulunan ve onu benzerlerinden tefrikine yarayan esaslı unsur konumundaki “PRAKTİKER” ve “PRATİK” ibareli markanın biçim ve renk unsurları ile birlikte davalının işletmesinin sunuş ve tanıtımında ayırt edilemeyecek derecede benzerlerinin kullanıldığı, ortalama alıcı kitlesinde büyük bir kısmının, ürün ve hizmetlerin ekonomik önemine göre ayırabileceği alım süresi içerisinde, davacı markasıyla sunulan ürün ve hizmetlerden satın almak veya yararlanmak isterken, davalının işaretiyle sunulan ürünleri ve hizmetleri satın alma olasılığının yüksek olduğu, davalının tacir olması sebebiyle eylemleri gerçekleştirmede kusurlu bulunduğu, davalının davacı adına tescilli ve fiilen de kullanılan “PRAKTİKER” ve “PRATİK” ibareli markayla ürün ve hizmet sunulduğunu bilmemesinin mümkün olmadığı, davacının fiili zarar ispatında bulunmayıp yoksun kalınan kazanç hesabının lisans yöntemine göre yapılmasını talep ettiği, bilirkişi raporları kapsamına göre böyle bir bedelin kesin olarak belirlenmesi mümkün olmadığı, ancak rapor en az 53.549,72 TL olması gerektiği yönünde olup, eylemin devam ettiği süre, ihlalin boyutu ve niteliği, tarafların hal ve durumu, ihlal eyleminin gerçekleşme şekli ile kusurun ağırlığı, markanın ekonomik önemi, marka hakkına tecavüz edildiği anda geçerlilik süresi nazara alınarak talep edilebilecek yoksun kalınan kazanç miktarının 53.549,72 TL olarak belirlenmesinin hakkaniyete uygun olacağı, tarafların ekonomik durumları, ihlâl olunan hakkın mahiyeti, tecavüzün etkileri, tecavüzün ulaştığı kitle, fiilin ve kusurun ağırlığı, ibraz olunan belgeler ve eylemin gerçekleştirilme biçimi karşısında manevî tazminat miktarının 10.000,00.-TL olarak saptanmasının hakkaniyete uygun olacağı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, davalının işletmesinde iş ve tanıtım evrakında kendisine ait web sayfaları, alan adları ve içeriğinde (orijinal ürünler haricinde) davacı adına tescilli markalarla karıştırılmaya yol açacak biçimde “PRAKTİKER” ve “PRATİK” tanıtım işaretlerini kullanmasının davacının marka tescilinden doğan haklarına tecavüz oluşturduğunun tespitine, tecavüzün önlenmesine, tecavüz konusu tanıtım işaretlerinin bulunduğu (orijinal ürünler haricindeki) ürünlere el konulmasına, üzerlerinden tecavüz konusu işaretlerin silinmesine, 53.549,72 TL maddi ile 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazla istemlerin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 3,255,08 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 05/11/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.