Esas No: 2019/5425
Karar No: 2019/6663
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2019/5425 Esas 2019/6663 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ:Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ...... parsel sayılı taşınmaz, tarla niteliği ile gerçek kişiler adına, 106 ada 255 ve 118 parsel sayılı taşınmazlar, 10645,11 m2 ve 6005,68 m2 yüzölçümünde tarla niteliği ile Hazine adına tespit edilmişlerdir.
Davacı, dava dilekçesinde 193 ada 127, 106 ada 255 ve 118 parsellerin murislerinden intikal ettiği halde Hazine adına tespit gördüğünü belirtmiş, 22.06.2001 tarihli oturumda da 106 ada 118 ve 255 parselleri dava ettiğini açıklamıştır.
Çekişmeli 106 ada 255 ve 118 sayılı parsellerin 117,118 ve 252 sayılı parsellere uygulanan vergi kaydı miktara fazlası olarak Hazine adına, 193 ada 127 parselin ise davalılarla birlikte dava dışı gerçek kişiler adına tespit gördüğü anlaşılmaktadır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davacılar yararına kazandırıcı zamanaşımı şartları oluştuğundan 01.11.2001 tarihli krokide (A) ve (B) harfleri ile gösterilen kısımların 193 ada 223 parselden ifrazı ile ayrı ayrı parsellenerek, 106 ada 255 ve 118 sayılı parsellerin ise tespitlerinin iptali ile davacılar adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından talep dışına çıkılarak karar verildiği gerekçesiyle temyiz edilmiş, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 14/11/2002 tarihli 2002/8395 E. - 2002/ 9211 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; "davacı, 31.05.2001 tarihli dava dilekçesinde 255 ada 106, 127 ada 193, 118 ada 106 sayılı parsellerin tespitinin iptali ve adına tescili isteğiyle Hazine aleyhine dava açmış, 22.06.2001 günlü ilk oturumda duruşma hakimi tarafından davanın açıklattırılması üzerine, ada yerine parsel, parsel yerine ada olarak değiştirip 106 ada 118, 255 parseller olduğunu bildirmiş, mahkemece 106 ada 118, 127 ve 255 sayılı parseller üzerinde keşif yapılmış, fen bilirkişi Durak Aydın 01.11.2001 tarihli raporunda dava konusu olan yerleri 193 ada 223 sayılı parsel içinde (A) ve (B) harfleri ile işaretlemiş, ayrıca 106 ada 118 ve 255 sayılı parsellerin de davalı olduğunu bildirmiş, mahkemece 01.11.2001 tarihli krokiyi hükme dayanak yaparak, ancak krokide (A) işaretli 6915,53 m2"lik bölümden bahsetmeden 1089.08 m2 yüzölçümlü olduğu hesaplanan (B) işaretli bölümü yazarak (A) ve (B) ile gösterilen 1089.08 m2"lik bölümün 193 ada 223 sayılı parselden ifrazı ile ayrı parsel numarası ile ve yine 106 ada 118 ve 255 sayılı parsellerin 193 ada 127 sayılı parsel ile aynı kişilere ait olduğı gerekçesiyle davacılar adına tescile karar vermiş, 127 sayılı parselde davacılar dışında başka malikler de olduğu gözönünde bulundurulmadan karar verilmiştir. Dava dilekçesi ve davacının açıklamasına göre bu davanın konusunun 106 ada 118 ve 255 sayılı parseller olduğu, 193 ada
223 sayılı parsel hakkında bir dava bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece Orman Yönetiminin taraf olmadığı davada HUMK"nın 274. maddesi hükmü gözönünde bulundurulmadan orman niteliği ile tespiti yapılan ve mahkemenin 06.07.2001 gün 2001/13-36 sayılı ve 30.09.2001 tarihinde kesinleşen kararı ile orman niteliğiyle Hazine adına tescil edilen 193 ada 223 parselin (A) ve (B) işaretli bölümlerin ifrazına ve davacılar adına tescile karar veriImiş olmasının isabetsizliği bir yana, davaya konu 106 ada 255 ve 118 sayılı parseller dava dışı 106 ada 117 ve 252 parsellere uygulanan 1981 tarihli emlak vergi beyan kaydı ve C:1 Sf:122 ve 6 sayılı tapu kaydı miktar fazlası olması nedeniyle Maliye Hazinesi adına tespit edildiği halde, sözü edilen tapu ve vergi beyanname kayıtları getirtilmeden ve öncesi bütün olan 106 ada 117 ve 252 sayılı parsellerin akıbetleri araştırılmadan ve uzman bilirkişiye bu parsellerin tümünü gösteren kroki çizdirilmeden, taşınmazların orman niteliği dahi araştırılmadan ve 118 ve 255 sayılı parseller mera olarak tespiti yapılıp kesinleşen 106 ada 186 sayılı parsele bitişik olduğu halde, mera konusunda da bir araştırma yapılmadan hüküm kurulması dahi isabetsizdir.
O halde; öncesi bir bütün olduğu bildirilen 106 ada 117, 118, 252, 255 sayılı parsellerle 186 sayılı mera parselini birarada gösterir pafta fotokopi örneği kadastro müdürlüğünden getirtildikten sonra dava konusu 106 ada 118 ve 255 sayılı parsellere komşu ya da yakın komşu parsellerin tutanağı ve dayanağı kayıt ve belgeler ve 106 ada 117, 252 sayılı parsellerin kadastroca oluşturulan emlak beyan kaydı, tapu kayıtları ve bu parsellere uygulanan .....nolu tapu ve 1981 tarihli tescil tarihi ve iktisap nedenleri de belirtilmek suretiyle getirtilip dosya keşfe hazır edilmeli;
Orman sınırlandırılması yapılmayan veya sınırlandırılmanın ilk olarak yapıldığı yerlerde, bir yerin orman niteliğinin ve hukuki durumunun 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanun hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. 3116 sayılı Kanun ile sadece Devlet ormanları belirlenmiştir. 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanununun 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar devletleştirilmiş, Devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanun ile iadeye tabi tutulmuştur. İadenin koşulları kanunda gösterilmiştir.
Mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında serbest orman mühendisleri arasından seçilecek bir uzman orman yüksek mühendisi bulunamadığı takdirde, orman mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanun karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402. sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; kesinleşmiş tahdit söz konusu olmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler uzman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; memleket haritası ve kadastro paftası ölçekleri eşitlenip biribiri üzerine aplike edilerek çekişmeli ve komşu taşınmazların memleket haritasına göre, konumu saptanıp; bu harita ile irtibatını duraksamaya yer vermeyecek biçimde gösteren, memleket haritasındaki renkleri ve işaretleri aynen içeren, yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan kroki düzenlettirilip, bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Böylesine yapılan araştırma sonucu taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğunun belirlenmesi halinde öncesi bütün olan 106 ada 117 ve 252 parsellere uygulanan C:1, sf:122, s:6 nolu tapu kaydı ile 1981 tarihli emlak beyannamesi, komşu parsel kayıtlarından yararlanılarak yerine uygulanıp kapsamları belirlenmeli; sözü edilen tapu kaydı ve komşu parsel kayıtlarının çekişmeli parsel yönünü kime ait okuduğu, mera veya orman okuyorsa bu tür yerlerin kazandıncı zamanaşımı zilyetliğine konu olamayacağı düşünülmeli; bitişikte 186 sayılı mera parseli olduğundan aradaki doğal ya da yapay sınırların nelerden ibaret olduğu saptanarak mahkeme gözlemi de keşif tutanağına yazılmalı, taşınmazların öncesinin ne olduğu, kimden kime kaldığı, kimler tarafından ne zamandan beri zilyet edinildiği ve zilyetliğin ekonomik amaca uygun olup olmadığı, çekişmeli parselin bitişik 186 sayılı mera parselinin devamı olup olmadığı yerel bilirkişi ve tanıklardan sorulup saptanınalı, yapılan uygulama uzman bilirkişi krokisine yansıtılarak keşfı izleme olanağı saptanınalı ve elde edilecek tüm delillere göre karar verilmelidir." gereğine denilmiştir.
Mahkemece; bozma kararına uyulduktan sonra yapılan yargılama neticesinde; dava konusu taşınmazların evveliyatında ......ile ..."in taşınmazları ekip biçtikleri, sınırlarının zeminde mevcut olup genişleme olmadığını, dava konusu taşınmazların uzun zamandır tarım arazisi olarak kullanıldığı, ziraat fen ve orman raporunda da belirttiği üzere davalı taşınmazların tarım arazisi olduğu, davalı taşınmazlar adına herhangi bir mera tahsis kararı olmayıp mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarıyla da mera olmayıp tarım arazisi olduğu desteklendiğinden ötürü 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince tespit tarihinden geriye dönük en az 20 yıl kesintisiz ve aralıksız malik sıfatıyla zilyeti bulunan malikleri adına tescili gerekmekte olup ayrıca orman yüksek mühendisi ....... raporunda belirttiği üzere davacıların talep ettiği bağ yerinin orman parselinin içerisinde kaldığı ormanların zilyetlikle kazanılamayacağı ve orman örtüsü tahrip edilse dahi orman olarak kabul edileceği gerekçesiyle;
1-Davanın kısmen kabulüne kısmen reddine,
2-193 ada 127 nolu parselin tespit gibi tesciline,
3-Dava konusu 106 ada 118 ve 255 nolu parsellerin Maliye Hazinesi adına yapılan tespitin iptali ile 193 ada 127 nolu parsellerin aynı malikleri adına tarla olarak tapuya kayıt ve tesciline,
4-Davacının fazlaya ilişkin diğer taleplerinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından 106 ada 118 ve 255 parsellere yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tespitinin iptali ile tescil istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK"nın 24. maddesinde; Hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz. Kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz. Hükmü ile 26. madde de Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir." hükmü yer almaktadır.
Mahkemece bozma kararına uyularak hüküm kurulmuş ise de bozma kararında belirtilen hususlar tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki; Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 14/11/2002 tarihli 2002-8395 E. - 2002- 9211 K. sayılı ilamında 106 ada 118 ve 255 sayılı parsellerin 193 ada 127 sayılı parsel ile aynı kişilere ait olduğı gerekçesiyle davacılar adına tescile karar vermiş, 127 sayılı parselde davacılar dışında başka malikler de olduğu gözönünde bulundurulmadan karar verildiği konusuna değinilmiştir. Mahkemece bozma ilamı sonrasında yapılan yargılama neticesinde hüküm kısmının 3. bendinde "Dava konusu 106 ada 118 ve 255 nolu parsellerin Maliye Hazinesi adına yapılan tespitin iptali ile 193 ada 127 nolu parsellerin aynı malikleri adına tarla olarak tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş ancak tespit malikleri ile davacılar arasında akdi ve ırsi bağlantı duruksamaya yer verilmeyecek şekilde ortaya konulmamış, dosyanın incelenmesi ile tespit maliklerinin tamamının davaya dahil olup olmadığı tespit edilememiştir. Şayet tespit maliklerinin hepsi davada dahil değil ise yukarıda açıklanan yasa hükümleri gereği taleple bağlılık ilkesi dikkate alınarak sadece davacılar yönünden karar verilmesi gerekirken taraf olmayan kişiler lehine karar verilmesi doğru değildir.
Şayet tespit maliklerinin tümünün davada yer aldığının ortaya konulması halinde ise mahkemece hüküm kısmının 3. fıkrasında dava konusu 106 ada 118 ve 255 nolu parsellerin Maliye Hazinesi adına yapılan tespitin iptali ile 193 ada 127 nolu parsellerin aynı malikleri adına tarla olarak tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi doğru görülmemiştir. Mahkeme doğru sicil oluşturmakla yükümlü olup hüküm kısmında tek tek kimin ya da kimlerin adına karar verildiğinin yazılması gerekmektedir.
Ayrıca Dairenin 2016/13072 E. - 2019/4686 K. iade kararında ise keşif sırasında uygulandığı belirtilen hava fotoğrafının hangi tarihli olduğu tespit edildikten sonra dava konusu taşınmazı gösteren en eski tarihli memleket haritasının yapımına dayanak teşkil eden hava fotoğrafı ile yeni tarihli hava fotoğrafı ve tespit tarihinden 20 yıl öncesine ait hava fotoğrafları bulundukları yerlerden getirtilerek bu belgeler dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp bu belgelerde dava konusu yer belirlendikten sonra, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenerek bu belgeler ile çekişmeli yer, yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazın konumu, toprak yapısı, bitki örtüsü, varsa üzerindeki ağaçların yaşı, cinsi, sayısı, kapalılık durumu, kullanım olup olmadığı, tasarruf sınırlarının belirgin olup olmadığı ve kullanım olup olmadığı hususunda keşfe katılan orman ve fen bilirkişisinden ayrıntılı ve bilimsel verileri içerir ek rapor alınması istenilmiş bunun üzerine düzenlenen ek raporda hava fotoğraflarının tarihleri belirlenmemiş bunun yanında iade kararında istenilen hususlar eksiksiz olarak yerine getirilmemiştir.
Hal böyle olunca; dava konusu 106 ada 118 ve 255 parsel yönünden mahkemece usulüne uygun araştırma ve inceleme yapılmamış olup sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için; öncelikle en eski ve 15-20 yıl öncesine ait hava fotoğrafları, bu hava fotoğraflarından yararlanılarak üretilen memleket haritaları ve varsa amenajman planı ve fotogrametri yöntemiyle kadastro çalışmalarına altlık olarak düzenlenen kadastro paftası ilgili yerlerden getirtilip, halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir fen elemanı ve ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi aracılığıyla mahallinde yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, eğimi, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle taşınmazların konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritası ve hava fotoğrafının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ve hava fotoğrafı ölçeğine çevrildikten sonra, bu haritalar komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte aynı haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, bilirkişilere hava fotoğrafları ve dayanağı haritaları stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip, raporlarında taşınmazların niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, taşınmazlar üzerinde bulunan bitki örtüsünün niteliği, ağaçların yaşları ve dağılımları ile ilgili açıklama yapmaları istenmelidir.
Açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşulları araştırılarak, yapılacak keşifte, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanarak, bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmazlar başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; davacı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı adına aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanmalı ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 18/11/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.