Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2014/1632
Karar No: 2016/2204
Karar Tarihi: 14.12.2016

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/1632 Esas 2016/2204 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2014/1632 E.  ,  2016/2204 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
    İHBAR OLUNANLAR : 1-EMN Özel Güvenlik ve Koruma Güvenlik Eğitimi Hizmetleri Ltd. Şti.

    Taraflar arasındaki “işçilik alacakları” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İzmir 10. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 18.03.2013 gün ve 2011/426 E., 2013/113 K. sayılı kararın incelenmesi davalı ... Belediye Başkanlığı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 26.12.2013 gün ve 2013/22107 E., 2013/30468 K. sayılı kararı ile:
    (...Davacı, davalı ... Belediyesinin ihale ile alt işverenlere verdiği güvenlik işinde alt işveren işçisi olarak çalışırken haksız şekilde işten çıkarıldığını belirterek, kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesini istemiştir.
    Davalı ..., davacının alt işveren şirketin işçisi olup husumet ehliyetlerinin olmadığını ve davacının istifa ederek ayrıldığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, toplanan kanıtlara ve bilirkişi raporuna dayanılarak, işverenin haksız ve bildirimsiz olarak sözleşmeyi feshettiğinden davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Kararı davalı belediye temyiz etmiştir.
    1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
    2- Somut olayda, alt işveren tarafından yapılan 30.12.2010 tarihli esaslı değişiklik teklifinde ihalenin 30.12.2010 günü sona ereceğinden Çiğli semtindeki diğer işyerlerinde bir yıllık sözleşme ile çalışabileceği, kabul etmediğiniz takdirde istifa etmiş sayılacağı davalıya bildirilmiş davacı ise bu teklifin altına kabul etmediğini şerh düşmüştür.
    Güvenlik görevlisi olan davacı 31.12.2010 tarihli işverene verdiği dilekçesinde ise “31.12.2010 tarihi itibarıyla istifa ettiğini bildirmiştir.
    Davacının çalıştığı işyeri Buca semtinde olup belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışırken alt işveren tarafından Çiğli semtine gönderilmek istenmiş ve belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışmaya zorlanmıştır. Davacı, aleyhe esaslı değişiklik mahiyetindeki bu öneriyi kabul etmeyerek iş sözleşmesini ertesi gün 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24/II. maddesi uyarınca haklı sebeple feshetmiştir.
    Mahkemece, iş sözleşmesini haklı sebeple de olsa fesheden tarafın ihbar tazminatı isteyemeyeceği gözetilmeden yanılgılı değerlendirme ile feshin işverence yapıldığı sonucuna varılarak ihbar tazminatı talebinin kabulü hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir...)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.



    HUKUK GENEL KURULU KARARI


    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, müvekkilinin davalı ...’nde alt işverenler nezdinde güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin haklı sebep olmaksızın feshedildiğini ileri sürerek, işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı belediye vekili, husumet itirazında bulunduklarını, davacı işçi ile müvekkili Belediye arasında iş sözleşmesinin bulunmadığını, davacının, dava konusu alacaklarını gerçek işvereni yüklenici şirketten talep etmesi gerektiğini, yüklenici şirket ile müvekkili Belediye arasında asıl-alt işverenlik ilişkisinin kurulmadığını belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
    Yerel Mahkemece, davalı ...’nin güvenlik hizmeti işini alt işverenlere verdiği, davacının son çalıştığı alt işveren Şark Özel Güvenlik Şirketi tarafından 30.12.2010 tarihinde davacıya yapılan tebligat ile belediyedeki işin sona erdiği ve davacıya Çiğli bölgesinde başka bir işyerinde görev verileceği ve kabul etmediği takdirde istifa etmiş sayılacağının bildirildiği, davacının bunu kabul etmediği, taraflar arasında yapılan sulh ve ibra anlaşmasında iş sözleşmenin istifa ile sona erdiği belirtilmiş ise de, davalı işveren tarafından İş-Kur’a verilen işten ayrılış bildirgesinde ayrılış nedeninin işin bitimi olarak gösterildiği, bu durumda davacının işten çıkışı konusunda çelişki oluştuğundan iş sözleşmesinin işin sona ermesi sebebiyle önelsiz ve tazminatsız olarak feshedildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Davalı belediye vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece iş sözleşmesinin işveren tarafından feshedildikten sonra davacının ertesi gün istifa etmesinin hukuki sonuç doğurmayacağı, davacı tarafından yazılan ve soyut “istifa ediyorum” beyanını içeren dilekçeye hukuki değer verilemeyeceği belirtilerek ve önceki karardaki gerekçeler de eklenerek direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararını davalı belediye vekili temyiz etmiştir.
    Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; iş sözleşmesinin 30.12.2010 tarihinde davalı işveren tarafından haklı neden olmaksızın ve önelsiz olarak mı yahut davacı tarafından haklı nedenle feshedilip feshedilmediği ve burada varılacak sonuca göre ihbar tazminatının hüküm altına alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesinden önce davalı vekiline ait temyiz (süre tutum) dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edildiğine dair tebligat parçasının dosya içerisinde bulunmaması ve bozma kararı ile direnme kararında davacıya ait olduğu ifade edilen 31.12.2010 tarihli istifa dilekçesinin gerek dosya içeriğinde ve gerek UYAP sisteminde bulunmaması karşısında bu eksikliklerin tamamlatılması için dosyanın mahalline geri çevrilmesinin gerekip gerekmediği hususları ön sorun olarak tartışılmıştır.
    Yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce dava konusu “ihbar tazminatı” alacağının miktarı dikkate alındığında bu konudaki direnme kararına karşı temyiz yasa yolunun açık olup olmadığı hususunun öncelikle değerlendirilmesi gerektiği, temyiz kesinlik sınırının altında kalması halinde ön sorun yapılan hususlar yönünden eksikliklerin giderilmesi için dosyanın geri çevrilmesine gerek olmadığı görüşü ileri sürülmüş, bu görüşün oyçokluğuyla kabul edilmesi üzerine ön sorunlar aşılmıştır.
    Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, bir kısım üyeler, hukuki dinlenme hakkı gereği öncelikle tebligat eksikliğinin giderilmesi gerektiğini belirtmiş iseler de, yukarıda belirtilen gerekçelerle bu görüş benimsenmemiş ve uyuşmazlık konusu alacak miktarının temyiz kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığının değerlendirmesine geçilmiştir.
    Öncelikle belirtilmelidir ki, 1 Ekim 2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) yürürlüğe girmiş, anılan Kanunun 450. maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte yasa koyucu uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
    Bu bağlamda 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi;
    “Bölge Adliye Mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmi Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanun’un temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
    (2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
    (3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
    Yukarıdaki madde metninden, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26.09.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı açıkça anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere, 21.07.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL olarak değiştirmiştir. 5219 ve 5236 sayılı Kanunlara göre katsayı artışı uygulanarak bu sınırlar arttırılmıştır.
    Direnme kararının verildiği 07.04.2014 tarihinde bu miktar 1.890,00.-TL’dir.
    16.07.1981 gün ve 2494 sayılı Kanun’un geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
    Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, yerel mahkemenin, Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
    Yeri gelmişken eldeki davada temyize konu alacak miktarının ne olduğunun açıklanmasında yarar vardır:
    Davacı eldeki alacak davası ile diğer alacakları yanında ihbar tazminatı alacağının da tahsilini istemiştir. Mahkemece verilen karar, Özel Dairece sadece ihbar tazminatı alacağına yönelik olarak bozulmuş, diğer işçilik alacakları yönünden bir bozma yapılmadığından hükmün ihbar tazminatı alacağı kısmı dışında kalan bölüm kesinleşmiştir. Zira dosya kapsamından davacının 1.173,00 TL ihbar tazminatı alacağının bulunduğu gerekçesi ile mahkemece önceki hükmünde direnildiği anlaşılmaktadır. Belirtilen ve direnmeye konu bu miktar direnme kararının verildiği 07.04.2014 tarihinde temyiz kesinlik sınırı olan 1.890,00.-TL’nin altındadır.
    Şu hale göre bozma ve direnme kararlarının kapsamı itibariyle davacının talep edebileceği ihbar tazminatı alacağının 1.890,00.-TL’nin altında olduğu açıktır.
    Genel Kurulda yapılan görüşmeler sonucunda, direnme kararının verildiği 07.04.2014 tarihi itibariyle uyuşmazlık konusu ihbar tazminatı miktarı itibariyle açık biçimde temyiz edilebilirlik sınırı altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz yasa yoluna gidilmesinin mümkün olmadığı ve bu itibarla davalı vekilinin temyiz isteminin reddi gerektiği anlaşılmaktadır.
    S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 8/son maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 14.12.2016 gününde oyçokluğu ile karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi