16. Hukuk Dairesi 2016/8736 E. , 2019/3102 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu ... İli Beşikdüzü İlçesi Resullü Köyü çalışma alanında bulunan 165 ada 33 parsel sayılı 1.131,36 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedenleriyle ... adına tespit edilmiş iken ölümüyle mirasçıları adına iştiraken tapuya tescil edilmiştir. Davacılar ... dava konusu taşınmazın kök muris tarafından babalarına satıldığı, babalarının da kendilerine hibe ettiği iddiasına dayanarak, diğer tespit maliki mirasçılara karşı tapu iptal ve tescil istemiyle dava açmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar ... ve arkadaşları, dava konusu taşınmazın öncesinin ortak miras bırakanları...’a ait olduğunu, ancak taşınmazın kök muris tarafından 20.01.1955 tarihli noter senediyle babaları olan murisleri ... ... ve ...’a satıldığını ...’nin ise sonrasında payını haricen ... ...’a sattığını ve nihayetinde 21.06.1998 tarihli bağış senediyle babaları ... ...’ın bu taşınmazı kendilerine bağışladığını ileri sürerek tapu iptali ve eşit paylarla adlarına tescili istemiyle dava açmışlardır. Mahkemece, her iki senet yönünden de, murislerin gerçek iradelerinin satış ya da bağış olmadığı, amacın diğer mirasçılardan mal kaçırmak olduğu, bu nedenle her iki işlemin de muvazaalı olması nedeniyle bunların göz önüne alınmadığı, dava konusu taşınmazın kök muris ...’den intikalen geldiği, taksime konu olmadığı ve davacıların zilyetliğinin tüm mirasçılar adına olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına uygun değildir. Gerek 01.04.1974 gün ve 1/2 sayılı gerekse 16.03.1990 tarih ve 1/2 sayılı içtihadı birleştirme kararlarında açıkça vurgulandığı üzere "muris muvazaası, miras bırakanın danışıklı olarak mirasçılarını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla gerçekte bağışlamak istediği tapuda kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklaması halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların görünürdeki satış sözleşmesinin muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinde şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek, dava açabilmelerine olanak veren hukuki bir olgu" olarak tanımlanmaktadır. Görüleceği üzere butlan sonucunu doğurarak, murisin temliki tasarruflarının iptaline imkan tanıyan bu içtihadı birleştirme kararının uygulanabilmesi için, temliki tasarrufa konu yapılan taşınmazın murisin tapulu malı olması, gerçekte bağışlamak istediği bu malı ile ilgili olarak tapu memuru huzurunda iradesini satış doğrultusunda açıklaması gerekir. Ne var ki dava konusu taşınmazın kadastro tutanağının kesinleşme tarihi 13.07.2004 olup, kadastro tespiti sırasında taşınmaza herhangi bir kayıt uygulanmamış, taraflar da yargılama sırasında herhangi bir kayda dayanmamıştır. Davacıların dayandığı her iki senedin düzenlendiği tarihlerde dava konusu taşınmaz, tapusuz bir taşınmaz olması nedeniyle muvazaa olgusundan söz edilemez. Bu durum karşısında uyuşmazlığın, tarafların iddia ve savunmalarına göre, miras hukuku ve zilyetlik hükümlerine göre çözümlenmesi gerekmektedir. Davacıların dayandığı 20.01.1955 tarihli satış senedi içeriğinde, muris...’un kendi murisinden intikalen gelen taşınmazlardan Resullü Köyündeki taşınmazlarını ... ... ve ...’ye sattığı ve bu satış için de vekil tayin ettiği belirtilmiştir. Buna rağmen bu senet, yapılan keşifte beyanına başvurulan kişilere sorulmadığı gibi, taşınmazın öncesinin muris ...’e kimden ne şekilde intikal ettiği, senedin düzenleme tarihinde zilyetliğin davacıların murisine ve diğer alıcıya geçip geçmediği ve geçmiş ise hangi tarihte, ne şekilde ve kim tarafından zilyet olunduğu hususları da yöntemince araştırılmamıştır. Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak hüküm kurulamaz.
Hal böyle olunca, doğru sonuca ulaşılabilmesi için mahkemece mahallinde, elverdiğince yaşlı, taşınmazları bilen ve tarafsız kişilerden seçilecek üç kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıklarının katılımı ile refakate alınacak tam bilirkişi eşliğinde yeniden keşif yapılmalı ve bu keşif sırasında yerel bilirkişiler ile taraf tanıklarından, çekişmeli taşınmazın kök muris ... ..."a kim tarafından ne şekilde intikal ettiği, taşınmazın kök muris tarafından davacıların murisi ve diğer alıcı lehine satışa konu edilip edilmediği, satış yapılmış ise senedin düzenleme tarihinde bu iki alıcıya zilyetliğin devredilip edilmediği, devredildiyse bu devir tarihinden itibaren kim tarafından, ne şekilde kullanıldığı, sonrasında diğer alıcının payını haricen davacıların murisine satıp satmadığı ve murisleri tarafından taşınmazın davacılara bağış yapılmak suretiyle zilyetliğinin devredilip edilmediği hususlarında somut olgu ve olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı çekişmeli taşınmaz davacıların murisi tarafından davacılara bağışlanmış ise, 21.06.1998 tarihli bağış senedinde taşınmazın zilyetliğinin devredildiğine ilişkin bir ifade bulunmadığı, ve senetlerin düzenlenme tarihlerinde taşınmazın tapuya kayıtlı olmadığı ve dosya kapsamından murisin ölene kadar taşınmazı kullandığının belirtilmiş olduğu da göz önüne alınarak, toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece belirtilen şekilde araştırma ve inceleme yapılmaksızın hüküm tesisi isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan bu nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.04.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.