20. Hukuk Dairesi 2018/2033 E. , 2019/6656 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... Yönetimi ve davalı ... Müdürlüğü tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Çekişmeli,.... parsel sayılı 8244,67 m² yüzölçümündeki taşınmaz, tarla niteliğinde davalılar murisi müteveffa .....adına tapuda kayıtlı olup, ... lehine kamulaştırma şerhi vardır.
Davacı ... Yönetimi vekili, 09.08.2012 tarihli dilekçesiyle çekişmeli taşınmazın kesinleşen orman sınırı içinde kaldığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescili ve elatmanın önlenmesi ve üçüncü kişiler lehine olan şerhlerin silinmesi istemiyle dava açmış, mahkemece verilen hüküm davacı ... Yönetimi ve davalı gerçek kişiler tarafından temyiz edilmekle bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 11/11/2014 gün ve 2014/4839 E. - 9326 K. sayılı bozma kararı özetle; "Mahkemece yargılamanın sonuçlandırıldığı son oturumda kararın “davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile ....... köyü 141 ada 66 sayılı parselde tapuya kayıtlı taşınmazın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline” biçiminde tefhim olunduğu, gerekçeli kararda ise “davanın kısmen kabul kısmen reddine, ..... 141 ada 66 sayılı parselde tapuya kayıtlı taşınmazın bilirkişi rapor ve krokisinde (B) harfi ile gösterilen 3929 m² kısmının tapu kaydının iptali ile orman niteliği ile Hazine adına tesciline” karar verildiği anlaşılmaktadır.
Kısa karar ile gerekçeli kararın farklı olması, 10.04.1992 tarih 91/7-92/4 sayılı .... kararına göre mutlak bozma nedeni olduğu gibi; davalı taşınmaz 45 sayılı parsel olduğu halde, 66 sayılı parsel olarak hüküm kurulmuş olması da doğru değildir." şeklindedir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, davanın kısmen kabul kısmen reddine, .... 141 ada 45 sayılı parselde tapuya kayıtlı taşınmazın bilirkişi rapor ve krokisinde (B) ile gösterilen 3929 m² kısmının tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi ve davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1947 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre orman kadastrosu ve dava tarihinden sonra 21.11.2012 tarihinde ilân edilip henüz kesinleşmeyen 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulaması vardır.
1) Davacı ... Yönetiminin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;
Türk Medenî Kanununun 683. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı bulunan malikin, hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde yararlanma, kullanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahip olduğuna, yine aynı hüküm uyarınca haksız bir el atma varsa anılan hüküm malike her türlü haksız elatmanın önlenmesini isteme yetkisi tanıdığına, somut olayda, davanın açıldığı tarihte dava konusu taşınmaz davalı adına tapuda kayıtlı olup, davalının haksız bir tasarruf ve elatmasından söz edilemeyeceğine göre elatmanın önlenmesi talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır, ancak tapu iptali ve tescil isteminin kısmen reddine karar verilmiş olması dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Şöyle ki; özellikle keşif sonucu uzman orman ve fen bilirkişileri tarafından kesinleşmiş orman tahditi haritasına göre yöntemine uygun şekilde yapılan araştırma ve incelemede taşınmazın tamamının1947 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılan orman tahditinde tahdit sınırları içinde olup ve 1950 yılında 5653 sayılı Kanun hükümlerine göre makiye tefrik edilen alanda kaldığı anlaşılmaktadır. Makiye ayrılan yerlerde özel yasalar uyarınca oluşturulan tapulara değer verileceği YİBBK"nın 22.03.1996 gün 5-11 sayılı ve HGK"nın YKD"nin Ekim 2002 sayısında yayınlanan 27.02.2002 gün ve 2002/1-19/97 sayılı kararı ile kabul edilmiştir. Ancak, çekişmeli taşınmaz hakkında orman tahditi ve makiye tefrik tarihlerinden önce, 1942 yılında tapu oluşmuş, ancak 1947 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılan orman tahditinde orman olarak tahdit edilmiş, daha sonra 1950 yılında makiye tefrik edilmiş ise de 1962 yılında yeniden yapılan incelemede orman olarak muhafazasının uygun olduğu bildirilmiş; bunun yanında makiye ayırma işleminden sonra, özel yasalar uyarınca oluşturulan tapu kaydı da bulunmamaktadır. Kaldı ki; çekişmeli taşınmaz daha önce yapılan orman kadastro sınırları içinde olduğu halde, 1968 yılında genel arazi kadastro çalışması sırasında arazi kadastro ekiplerinin bu durumu gözönünde bulundurmadan, hata ile ikinci kere kadastrosunu yapıp yolsuz olarak sicil oluşturulmuşsa da 766 sayılı Kanunun 46/2 ve 3402 sayılı Kanunun 22/1. maddeleri gereğince ikinci kadastronun yolsuz (TMK’nın 1025. md.) ve bütün sonuçlarıyla hükümsüz olması nedeniyle malikine mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve TMK’nın 1026. (EMK. 934 - İsviçre 976) maddesi gereğince sicil hiç bir süreye bağlı kalmadan her zaman iptal edilebilir. Ayrıca, yörede dava tarihinden sonra makilik alanlarda 40 numaralı Orman Kadastro Komisyonu tarafından 6831 sayılı Kanun uyarınca aplikasyon, orman kadastrosu ve 2/B çalışması yapılarak ilan edildiği, taşınmazın daha önce yapılan orman kadastro sınırları içinde olduğu halde orman kadastro ekiplerinin bu durumu gözönünde bulundurmadan hata ile ikinci orman kadastrosu yaptığı, yukarıda belirtildiği gibi ikinci kadastronun bütün sonuçlarıyla hükümsüz olduğu, taşınmazın tamamının 3116 sayılı Kanuna göre 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek yapılan orman tahditinde kesinleşmiş orman sınırlarında bulunduğu belirlendiğine göre Orman Yönetiminin davasının kabulüne, taşınmazın tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle yazılı şekilde kısmen kabul kararı verilmesi doğru görülmemiş ve bozma nedeni sayılmıştır.
2) Davalılardan Karayolları Kamu Özel Sektör Ortaklığı Bölge Müdürlüğünün temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede; dava kesinleşmiş orman tahditine ve orman savına dayalı tapu iptali ve tescil davası olduğuna ve yukarıda bir numaralı bentde yazılı bozma nedenine göre Karayolları Kamu Özel Sektör Ortaklığı Bölge Müdürlüğünün temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: 1) Yukarıda ikinci bentde açıklanan nedenlerle, davalı ... yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının REDDİNE,
2) Birinci bentde açıklanan nedenlerle davacı ... Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 18/11/2019 günü oy çokluğu ile karar verildi.
(Muhalif)
KARŞI OY YAZISI
Çekişmeli,....köyü 141 ada 45 parsel sayılı 8244,67 m² yüzölçümündeki taşınmaz, tarla niteliğinde davalılar murisi müteveffa .... adına tapuda kayıtlı olup, ... lehine kamulaştırma şerhi bulunmaktadır. Davacı ... Yönetimi vekili, 09.08.2012 tarihli dilekçesiyle çekişmeli taşınmazın kesinleşen orman sınırı içinde kaldığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescili ve elatmanın önlenmesi ve üçüncü kişiler lehine olan şerhlerin silinmesi istemiyle dava açmıştır. Davanın kısmen kabulüne, .... sayılı parselde tapuya kayıtlı taşınmazın bilirkişi rapor ve krokisinde (B) ile gösterilen 3929 m² kısmının tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi ve davalı ... Müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1947 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan orman kadastrosu ve dava tarihinden sonra 21.11.2012 tarihinde ilân edilip bu dava sebebiyle kesinleşmeyen, evvelce sınırlandırılması yapılmış olan yerlerde aplikasyon ve evvelce sınırlandırılması yapılmış olup da herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanların kadastrosu ile tüm bu ormanların 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulaması vardır.
Keşif sonucu uzman orman ve fen bilirkişileri tarafından orman tahdit haritasına göre yöntemine uygun şekilde yapılan araştırma ve incelemede taşınmazın tamamının 1947 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılıp kesinleşen orman tahdidinde tahdit sınırları içinde olduğu ve 1950 yılında 5653 sayılı Kanun hükümlerine göre makiye tefrik edilen alanda kaldığı, 21.11.2012 tarihinde ilan edilen ve bir aylık süre geçtiği halde bu dava sebebiyle kesinleşmeyen 40 nolu orman komisyonunun makilik alanlarda yaptığı çalışmada (A) rumuzlu 4315,42 metrekarelik kısmının orman dışı, (B) rumuzlu 3929,25 metrekarelik kısmının Devlet ormanı olduğu anlaşılmaktadır. 40 nolu Orman Kadastro Komisyonu 16.11.2011 tarihli işe başlama tutanağında “... köyü mülki sınrları içinde bulunan evvelce sınırlandırılması yapılmış olan yerlerde aplikasyon ve evvelce sınırlandırılması yapılmış olup da herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanların kadastrosu ile tüm bu ormanların 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulaması çalışmalarını yapmak üzere “görevlendirildiğini belirterek çalışmaya başlamış olup 1 nolu işe başlama tutanağında ise” ..... sınırları içindeki ormanlarda 1945 yılında 1 nolu Orman Tahdit Komisyonu tarafından 3116 sayılı Kanuna göre orman tahdidi yapılmış olup, 31.07.1948 tarihli ve 6972 sayılı resmi gazetede yayınlanmıştır.
1950 yılında 5653 sayılı kanuna göre Maki Tefrik Komisyonu tarafından 139 hektarlık saha makilik alan olarak ayrılmış olup, bu sahanın 59 hektarlık kısmı 4753 sayılı Kanuna göre tapuya bağlanarak şahıslara verilmiştir. Tefrik edilen saha içinde 43 hektarlık alan ise tahditle tarım alanı olarak tespitleri yapılan araziler ile orman sayılmayan tapulu araziler olup bu arazilerde kadastro hükümlerine göre tapuya bağlanmıştır. “ tespitleri yer almaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle dava konusu taşınmazın makiye ayrılan alanda kaldığı, makiye ayrıldıktan sonra özel yasalar uyarınca tapuya bağlanmadığı anlaşılmakta ise de dava konusu taşınmaz ait 24.06.1942 tarih 59 sıra nolu tapu kaydı mevcut olup öncesi tapuludur. Çekişmeli taşınmaz 17.06.1968 tarihinde yapılan genel arazi kadastrosunda da 1942 tarihli tapu kaydına dayanılarak davalılar murisi adına tespit ve tescil edilmiştir. Çekişmeli taşınmaz 1947 tarihinde yapılan orman tahdidinde orman sınırları içinde iken 1950 yılında makilik alan olarak ayrılması sebebiyle - herhangi bir nedenle - orman sınırları dışında kalmış olduğundan 40 nolu Orman Komisyonunun çalışmasına konu edilmesi nedeniyle 15.12.2011 tarihinde çalışmaya başlayan 40 nolu Orman Komisyonunun kadastro çalışması ikinci kadastro niteliğinde olmayıp mahkemece uyuşmazlığın çözümünde nazara alınması yerindedir. Sayın çoğunluğun “bu kadastronun ikinci kadastro olması nedeniyle bütün sonuçları ile hükümsüz olduğu “ yönündeki görüşüne katılmıyorum. Mahkemece orman tahdidine dayalı olarak yapılan inceleme sonucunda (A) rumuzlu 4315,42 metrekarelik kısmının orman dışı, (B) rumuzlu 3929,25 metrekarelik kısmının devlet ormanı olduğu belirlenerek karar verilmiş olduğuna göre davacı ve davalı taraf vekillerinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile kararın ONANMASI gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılmıyorum.