21. Hukuk Dairesi 2016/20548 E. , 2018/5092 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacılar ve davalılardan ... Tic. Ltd Şti. vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, kanuni gerektirici nedenler ile temyiz kapsam ve nedenlerine göre davalı ... ... Ltd Şti "nin tüm, davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
Dava, sigortalının 06/10/2013 tarihinde maruz kaldığı iş kazası sonucunda vefatı nedeniyle yakınlarının ( eş, çocuk, baba ve altı kardeşin) maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir
Mahkemece, davalılar ... ve ... hakkında açılan davanın reddine, davacı eş için eş için 205.371,17 TL maddi, takdiren 70.000,00 TL manevi, çocuk için 66.158,18 TL maddi, takdiren 50.000,00 TL manevi, baba için takdiren 20.000,00 TL manevi , kardeşler için takdiren 7.000,00 "er TL manevi tazminatın olay tarihi olan 06/10/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ... ... Ltd. Şti. "den alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; davacıların murisi sigortalının davalı şirket tarafından yapılmakta olan Aydoğan Konutları ünvanlı inşaat işyerinde sıva ustası olarak çalışırken, inşaatta bulunan yük/insan asansöründen zemine düşerek vefat ettiği anlaşılmıştır. Hükme esas alınan 15/06/2015 tarihli kusur bilirkişi raporunda; davalı asıl işveren ....nin % 70, kazalı müteveffanın % 10, dava dışı alt işveren ..."in %20 oranında kusurlu oldukları, davalılar ... ( şirketin sahibi) ve ..."ın - şahsi kusurlarının bulunmadığı, haklarında kesinleşmiş bir ceza kararı bulunmadığı gerekçesiyle- kusursuz oldukları kanaatine varılmıştır.
Uyuşmazlık, meydana gelen iş kazasında sorumluluğun tespiti noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, insan yaşamının kutsallığı çevresinde işverenin, iş yerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu 4857 sayılı İş Kanunu"nun 77. maddesinin açık buyruğu iken, 4857 sayılı Kanun"un 77. ve devamı bir kısım maddeleri 30.06.2012 tarih ve 28339 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu"nun 37. maddesiyle, 01.01.2013 tarihinde yürürlüğe girmek üzere yürürlükten kaldırılmış olup 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile işverenin sağlık ve güvenlik önlemlerini alma yükümünü daha ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir.
Buna göre, 6331 sayılı Kanun’un "İşverenin Genel Yükümlülüğü" kenar başlıklı 4. maddesinde:
"İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede;
a)Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.
b)İş yerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.
c)Risk değerlendirmesi yapar ve yaptırır.
ç)Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu gözönüne alır.
d)Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışında ki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır." hükmü düzenlenmiştir.
Aynı Kanun’un 5. maddesinde de risklerden korunma ilkeleri düzenlenmiştir. Buna göre maddede, "İşverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde aşağıdaki ilkeler göz önünde bulundurulur:
a)Risklerden kaçınmak,
b)Kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek,
c)Risklerle kaynağında mücadele etmek,
ç)İşin kişilere uygun hale getirilmesi için iş yerlerinin tasarımı ile iş ekipmanı, çalışma şekli ve üretim metotlarının seçiminde özen göstermek, özellikle tekdüze çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirmek,
d)Teknik gelişmelere uyum sağlamak,
e)Tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek,
f)Teknoloji, iş organizasyonu çalışma şartları, sosyal ilişkiler ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan tutarlı ve genel bir önleme politikası geliştirmek,
g)Toplu korunma tedbirlerine, kişisel korunma tedbirlerine öncelik vermek,
ğ)Çalışanlara uygun talimatlar vermek." hükmü yer almaktadır.
Görüldüğü üzere, işverenin çalışanlarla ilgili sağlık ve güvenliği sağlama yükümünün genel çerçevesi, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesinde çizilmiştir. Bu çerçevede işverenin, “çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü” olduğu belirtildikten sonra işverenin yapacağı ve uymakla yükümlü bulunacağı birtakım esaslara yer verilmiştir. Bunun gibi aynı yasanın 5. maddesinde işverenin risklerden korunma sırasında uyacağı ilkeler, 10. maddede de iş yerinde sağlık ve güvenlik sağlanırken, işverenin yapacağı risk değerlendirmesi çalışmasında dikkate almakla yükümlü bulunduğu hususlar belirlenmiştir. (HGK . 09/10/2013 tarih, 2013/21-102 Esas, 2013/1456 Karar )
Anılan bu düzenlemeler uyarınca inceleme konusu davanın yasal dayanağı 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu oluşturmaktadır. Anılan bu yasa uyarınca, işverenler iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçilerini karşılaşabilecekleri mesleki riskler ile buna karşı alınması gerekli tedbirler ve yasal hak ve sorumluluklar konusunda bilgilendirmek için gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar. Buna karılık işçiler ise iş sağlığı ve güvenliği konusunda işvereninin aldığı her türlü önleme uymakla yükümlüdürler.
6331 sayılı yasada işverenlerin işçi sağlığı ve iş güvenliği noktasında alması gereken tedbirler olarak belirtilen hususların işverenlere objektif özen yükümlülüğü getirdiği açıktır. Bu itibarla işverenler mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçinin tecrübeli oluşu veya onun dikkatli çalışması halinde bu tedbirlerin gerekmeyeceği gibi bir düşünce ile almaktan sarfınazar edemez.
Diğer taraftan, işçilerin beden ve ruh sağlığının korunmasında önemli olan yön, iş güvenliği tedbirlerinin alınmasının hakkaniyet ölçüleri içinde işverenlerden istenip istenemeyeceği değil, aklın, ilmin, fen ve tekniğin, tedbirlerin alınmasını gerekli görüp görmediği hususlarıdır. Bu itibarla işverenler, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçilerin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı taktirde gerekmeyeceği gibi düşünceler ile almaktan çekinemeyeceklerdir. Çalışma hayatında süre gelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı da, işverenlerin önlem alma ödevini etkilemez. İşverenler, çalıştırdığı sigortalıların bedeni ve ruh bütünlüğünü korumak için yararlı her önlemi, amaca uygun biçimde almak, uygulamak ve uygulatmakla yükümlüdürler.
İş kazalarından kaynaklanan tazminat davalarının özelliği gereği her olay 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu öngördüğü koşullar göz önünde tutularak incelenmeli, işverenin, zararlandırıcı sigorta olayı yönünden alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelenmek suretiyle işveren ve işçi yönünden kusurun aidiyeti ve oranı, olayın meydana gelmesinde üçüncü kişinin eyleminin bulunup bulunmadığı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmalıdır. Bu noktada hükme esas alınacak kusur raporlarının 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerektiği izahtan varestedir.
Öte yandan Borçlar Kanunu"nun 74. maddesi ve yerleşik yargıtay uygulamasına göre; hukuk hâkimi, ceza davasındaki kusur oranlan bağlı değilse de, kesinleşen ceza mahkemesi kararıyla saptanmış maddi olgularla bağlıdır.
Somut olayda, dava konusu olay nedeniyle 18. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/751 esas sayılı dosyası ile ceza davası açıldığı, 2015/1415 K. sayılı kararı ile sanıklar ..., ... ve ..."in taksirle bir kişinin ölümüne neden olmak suçundan cezalandırılmalarına karar verildiği, ancak bahse konu ceza dava dosyasının temyiz incelemesine konu bu dosya içerisinde yer almadığı dolayısıyla da kesinleşip kesinleşmediği hususunun tespit edilemediği anlaşılmıştır. Yukarıda değinildiği üzere ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporu oran olarak olmasa bile kesinleşen maddi gerçeklikler bakımından hukuk mahkemelerini bağlayıcıdır.
Bu açıklamalar doğrultusunda yapılacak iş; mahkemece, incelenmesine ihtiyaç duyulan ...18. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/751 esas sayılı dosyasının asılları veya onaylı suretlerinin, ilgili mahkemelerce hüküm verilmiş ve kesinleşmiş ise kesinleşme şerhli ilamlar ile birlikte dosya içerisine eklenmesi, verilen ceza hükmünün davalı ... hakkında kesinleşmiş olması halinde hükmedilen tazminatlardan bu davalının da sorumlu tutulması suretiyle sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde davacılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davalılardan ...ye yükletilmesine, 29/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.