Esas No: 2021/388
Karar No: 2021/2971
Karar Tarihi: 24.06.2021
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2021/388 Esas 2021/2971 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :...Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen hüküm davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili Avukat Alican Türk ile davacı vekili Avukat ..."ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-KARAR-
Davacı vekili davada, müvekkili Sefine Denizcilik ile davalı arasında 27/09/2012 tarihinde acil durum müdahale gemisi yapımına ilişkin sözleşme düzenlendiğini, sözleşme süresinin 750 takvim günü, işe başlama tarihinin 02/10/2012 ve iş bitim tarihinin de 21/10/2014 olarak belirlendiğini, ancak sözleşmenin 25.maddesinde bu sürenin uzamasına neden olabilecek haller ve şartların ayrıca gösterildiğini, sözleşme gereğince davalı tarafından bir proje kontrol heyeti oluşturulduğunu, proje kontrol heyetinin davalı adına gemi inşaa sürecini takip ve denetlemeye, yapılması gereken iş ve işlemleri onaylamaya yetkili kılındığını, buna göre yapılacak işin proje kontrol heyetinin onaylamasından sonra yapımına başlanmasının kabul edildiğini; imalatın 26/08/2015 tarihinde neticelenerek 30/11/2015 tarihinde geçici kabulünün yapıldığını, sözleşme konusu işin tesliminde yaşanan gecikmenin sözleşmenin 25.maddesinde yer verilen süre uzatımını gerekli kılan haller ve şartlardan kaynaklandığını, müvekkilinin bu kapsamda davalıdan müteaddit defalar süre uzatım talebinde bulunduğunu, imalat sonunda sözleşme konusu malı teslim alan davalının haksız ve hukuka aykırı şekilde malın tesliminde gecikme olduğu gerekçesi ile müvekkilinin hak edişinden günlük on binde 2 esası ile 328 gün üzerinden 2.042.784 Euro ceza kesintisi yaparak eksik ödemede bulunduğunu, sözleşmede azami ceza süresi 150 gün olmasına karşın davalının bu sürenin üzerinde ceza uygulamasının usul ve yasaya da aykırı olduğunu, davalının ileri sürdüğü gecikmelerden dolayı sözleşmeye uygun şekilde yazılı ihtarname göndermediğini, bazı durumlarda da süresinden önce ihtar çekme yoluna gidildiğini; davalı tarafından yapılan geçici kabul sırasında ceza-i şarta ilişkin itirazi kayıt şerhinin düşülmeden geminin teslim alındığını, sözleşme konusu işin tesliminde yaşanan gecikmenin sözleşmenin 25.maddesinde yazılı olan süre uzatımı verebilecek haller ve şartlar kapsamında kaldığını, zira proje kontrol heyetinin onayına sunulan işlerin onaylarının süresi içerisinde verilmediğini, bazı durumlarda da proje kontrol heyetinin onayına sunulmasına gerek olmamasına karşın proje kontrol heyetinin kendi onayına tabi olduğu iddiası nedeni ile gecikmeler yaşandığını, işin yapımı sırasında mücbir sebepten, doğal afet/fırtına sebebiyle oluşan hasarın giderilmesinden kaynaklanan gecikmeler olduğunu, hava muhalefeti nedeni ile bazı günler çalışılamadığını, geminin deneme seyrinin davalı tarafından yarım bırakılmış olmasından dolayı da gecikme olduğunu, gemi geçici kabule 26/08/2015 tarihinde hazır olmasına karşın davalının bu tarihi 14/09/2015 olarak kabul ederek yanlış süre hesabı yaptığını, bu nedenlerle geminin tesliminde gecikme olduğundan bahisle ceza kesintisi yapılmasının usulsüz olmasından dolayı davalıya 02/12/2015 tarihinde ceza-i şart kesintisi yapılmaması konusunda müracaatta bulunulduğunu, ancak bu talebin kabul edilmeyerek davalının hak ediş bedelinden haksız olarak kesinti yapıldığını ileri sürerek, ödenmeyen 2.042.784 Euro"nun 07/12/2015 tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasa"nın 4/a maddesi gereğince işleyecek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, davacının idari şartnamede yer alan projeyi gerçekleştirmeyi taahhüt ettiğini dolayısıyla teknik şartnamedeki koşulları bilerek ihaleye iştirak ettiğini, projenin başlamasından bitimine kadar süresi ile ilgili olarak davacının herhangi bir itirazının olmadığını, davacının projenin gecikme nedenlerinden olarak gösterdiği proje kontrol heyetinin projede gemi inşa sürecinde yapılması gereken tüm iş ve işlemleri onaylamakla yetkili ve görevli olmadığını, sadece kontrol ve denetimlerinde kurallara uygun olmayan imalat ve uygulamalar bulunması halinde karşılıklı olarak şifahi görüşmeler ve toplantılar ile bu durumun halledildiğini; davacı tarafa 21/10/2014 tarihinde gönderilen yazı ile "acil durum müdahale gemisinin 21/10/2014 tarihi itibariyle 750 takvim günü olan teslim süresinin tamamlanmış olduğu, bu tarihten itibaren sözleşmenin 34.maddesinde belirtilen ceza ve kesintilerin uygulanacağının" bildirildiği gibi gecikmeler konusunda defaten yazılar gönderildiğini, dolayısıyla ihtarların sözleşmenin 2.4 maddesine uygun şekilde yapıldığını, sözleşmenin 34.maddesine göre ceza uygulamasının yapılması için sözleşme süresinin dolmasının yeterli olduğunu, davacının bu süreye ilişkin itirazının bulunması halinde sözleşmede belirtilen yöntem ve esaslara göre itirazda bulunması gerekirken herhangi bir itirazının olmadığını, ihtarların süresinden önce gönderildiğine ilişkin iddianın da mesnetsiz olduğunu, davacının sözleşme süresi içerisinde 138 günlük süre uzatım talebinde bulunduğunu, davacının bu taleplerine 10/09/2014 ve 21/10/2014 tarihlerinde red cevabı verildiğini, davacının geçici kabul sırasında itirazi kayıt konulmadığı iddiasının da sözleşmenin 34.maddesine aykırı olduğunu, gecikmelerin proje kontrol heyetinden değil, davacı yükleniciden kaynaklandığını, zira proje ve ekipman onayları ile ilgili onay süresince davacı yüklenici tarafından gecikmelere sebep olunduğuna yönelik herhangi bir ihbar ve itiraz gelmediğini, davacının gecikmeye gireceğini anladığı zaman ek süre talebinde bulunduğunu, ayrıca geçici kabule başvuru tarihinin 26/08/2015 değil 14/09/2015 tarihi olduğunu, davacının yanlış süre hesabı yapıldığı konusunda iddiasının da gerçeği yansıtmadığını; dava dilekçesinde belirtilen diğer tüm gecikme sebeplerinin davacı yükleniciden kaynaklandığını, davacının ileri sürdüğü olayların hiçbirinin sözleşmede yer alan mücbir sebep kapsamına girmediğini, geminin deneme seyrinin müvekkili kurum tarafından yarıda bırakıldığı iddiasının da asılsız olduğunu, davacı tarafından planlanan deneme seyir programında geminin tersaneye dönüşünün 27/05/2015 olarak planlandığını, gemi hakkındaki manevra, sevk ve idare talimatlarının davacının sorumlu kaptanının insiyatifine bırakıldığını, geminin davacı tarafından 14/09/2016 tarihinde geçici kabule hazır hale getirildiğini, dolayısıyla 26/08/2015 tarihinde imalatın tamamlandığı konusundaki iddianın gerçekle bağdaşmadığını, projedeki gecikme nedeni ile müvekkili kurum tarafından sözleşmenin feshi yoluna gidilmeyerek sözleşmenin tamamlanması yönünde irade oluşturulup, gecikilen süre için sözleşmeye uygun ceza koşulu uygulandığını, davacının tacir olması sebebiyle ceza miktarından indirim yapılmasının da mümkün olamayacağını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince gemi inşa ve makineleri mühendisi, uzak yol kaptanı ve hukuk fakültesi öğretim üyesinden oluşan üç kişilik bilirkişi kurulundan 24.03.2017 günlü rapor ve aynı heyetten 13.09.2017 günlü ek rapor alınarak bilirkişilerin görüşü benimsenerek davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekili tarafından karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK" nın 266. ve devamı maddeleri uyarınca çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde hâkim bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Bilirkişi raporunu hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. HMK" nın 278-279. maddelerine göre; bilirkişi raporu, Yargıtay denetimine elverişli olacak şekilde bilgi ve belgelere dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hükme dayanak yapılabileceğinin gözden uzak tutulmaması gerekir.
HMK’nın 281. maddesinde tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri, mahkemenin bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için bilirkişiden ek rapor alabileceği, ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır .
Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksiksiz ve yeter derecede kanaat verici olması, varılan sonucun hukuki dayanakları, dökümleri ve ayrıntılarını göstermesi, tarafların itirazlarını karşılaması ve Yargıtay denetimine elverişli bulunması gerekir. Kanaat verici olmayan, yetersiz ve denetime elverişsiz bulunan rapora dayanılarak hüküm verilemez. Mahkemelerce bilirkişilerin seçimine özen gösterilmesi, bilirkişilerin uyuşmazlık konusu hakkında özel ve teknik bilgi sahibi uzman kişiler arasından seçilmesi gerekir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; uyuşmazlık gemi inşa sözleşmesinden kaynaklanmış olup, gemi inşa mühendisliğinin uzmanlık alanına girdiğinden bilirkişilerin de bu alanın uzmanlarından seçilmesi gerekir. Oysa mahkemece oluşturulan bilirkişi kurulunun yalnızca bir üyesi gemi inşa mühendisi olup diğer iki üyesi uzak yol kaptanı ve hukukçudur. Gemi inşa mühendisi dışındaki üyelerin mesleki ünvan ve sıfatları itibariyle uyuşmazlık konusu hakkında yeterli teknik ve özel bilgiye sahip oldukları kabul edilemeyeceğinden bilirkişi kurulu uygun oluşturulmamıştır. Gemi yapım işi ve yapım süreçleri özel teknik bilgiyi gerektirmektedir. Sadece bir gemi inşa mühendisinin heyette yer alması yeterli değildir. Tek bir mühendisten alınan raporun uyuşmazlığın niteliğine göre uyuşmazlığı çözecek kapsam ve yeterlilikte olmadığı açıktır. Uyuşmazlığın niteliği ve miktarına göre bilirkişilerin her üçünün de gemi inşa mühendisliği uzmanlık dalından seçilmesi, gemi inşa mühendislerinin ...Teknik Üniversitesi Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesinden gemi inşası konusunda uygulamayı bilen deneyimli tecrübeli öğretim üyelerinden olması uygun olacaktır. Bu haliyle içerisinde tek bir gemi inşa mühendisinin yer aldığı kanaat verici nitelikte olmayan bilirkişi kurulu raporuna dayalı olarak karar verilmesi doğru olmamıştır.
O halde, mahkemece yapılacak iş; 6100 sayılı HMK’nın 281/3 maddesi uyarınca maddi gerçeğin ortaya çıkması için ...Teknik Üniversitesi Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesinden gemi inşa iş ve süreçlerinde uygulamayı bilen deneyimli ve tecrübeli öğretim üyelerinden üç kişilik yeni bir bilirkişi kurulu oluşturmak ve oluşturulacak bilirkişi kuruluna dava konusu ve davalının itirazları yönünden yeniden inceleme yaptırılarak taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli açık, ayrıntılı ve gerekçeli rapor almak, rapora itiraz edildiği takdirde bu itirazların ve önceki rapor ile düzenlenecek rapor arasında çelişki doğduğu takdirde bu çelişkilerin giderilmesi için ek rapor almak, davacı yüklenicinin ilk karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmaması nedeniyle davacının reddedilen süre uzatım talepleri yönünden iş sahibi davalı yararına usuli kazanılmış hak oluşacağını da gözeterek alınan raporları değerlendirmek ve ulaşılan sonuca göre karar vermekten ibaret olmalıdır.
Açıklanan hususlar üzerinde durulmadan ilk derece mahkemesince yetersiz bilirkişi raporuyla hükme varılması ve Bölge Adliye Mahkemesi tarafından da davalının istinaf isteminin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, kararın bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile ...Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesinin 18.11.2020 gün ve 2020/1133 esas-2020/1330 karar sayılı kararının kaldırılarak ilk derece mahkemesi hükmünün davalı yararına BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil olunan davalı yararına takdir olunan 3.050,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, davalıdan peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, 6100 sayılı HMK’nın 373. madde hükümleri gözetilerek dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ise Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 24.06.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.