9. Ceza Dairesi 2020/4185 E. , 2020/1548 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Tefecilik yapma, 5464 sayılı Kanuna aykırılık
Hüküm : 5464 sayılı Kanunun 36, TCK"nın 43, 53, 58 maddeleri uyarınca mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Katılan, müşteki ve bir kısım tanıkların ifadeleri dikkate alındığında, sanığın sübut bulan tefecilik suçundan sadece mahkumiyeti yerine, sanığın tefecilik suretiyle kazanç sağlamaya yönelik kastı ve atılı suçlara ilişkin eylemlerin korudukları hukuki yararlar dikkate alındığında, alacağını teminatlı hale getirmeye yönelik fiiller de dahil hukuksal anlamda fiilin sadece tefecilik suçuna vücut vereceği gözetilmeden sanık hakkında 5464 sayılı Yasaya muhalefet suçundan mahkumiyet hükmü tesisi,
Duruşmadan usulüne uygun haberdar edilmeyen Müşteki ..., gerekçeli kararın tebliği üzerine hükmü temyiz ettikleri anlaşıldığından, 5271 sayılı CMK"nın 260/1. madde ve fıkrası uyarınca yasa yollarına başvurma hakkı bulunduğu anlaşılmakla, sanık hakkında 5464 sayılı Kanunun 36. maddesine muhalefet suçundan kamu davasının açıldığı, Qnb Finansbank AŞ"nin bu suçun mağduru olduğu, bu sıfatının gereği olarak CMK"nın 233 ve 234. maddeleri gereğince kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve öteki haklarını kullanabilmesi için duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği halde, usulen dava ve duruşmalar bildirilmeden, davaya katılma ve Ceza Muhakemesi Kanununun mağdur ve katılanlar için öngördüğü haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılamaya devam edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
İddianamede suç tarihinin 01.01.2008 olarak belirtildiği, vergi tekniği raporuna 2008 yılının konu edilmiş olduğunun anlaşıldığı, tanıkların aşamalardaki beyanlarında sanıktan hangi tarihlerde POS cihazından kredi kartı işlemi yapmak suretiyle faiz karşılığı para aldıklarını net olarak belirtmedikleri, zamanaşımı süresinin dolup dolmadığının tayini bakımından suç tarihinin belirlenmesi gerektiği ve tefecilik suçunda suç tarihinin kazanç elde etmek amacıyla ödünç paranın verildiği tarih olduğu nazara alınarak, tanıkların kredi kartları ile sanığa ait POS cihazından çekim yaptırdıkları tarihlerin tespit edilerek suç tarihinin kesin olarak saptanması ve buna bağlı olarak da zamanaşımı hükümlerinin uygulanma koşullarının değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/04/2016 gün ve 2014/118-2016/208 sayılı kararında da belirtildiği üzere, tefecilik suçu ile korunan hukuki yarar ve suçun TCK"nın topluma karşı suçlar bölümünde düzenlenmesi karşısında, bu suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamı, diğer bir ifadeyle kamu olduğu, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağının kabulü gerektiği, bu bağlamda TCK"nın 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçunun kazanç elde etmek amacıyla borç para verilmesiyle oluşacağı, bunu meslek haline getirmenin suçun unsurları içerisinde yer almadığı, değişik zamanlarda ve/veya farklı kişilere karşı tefecilik eylemini zincirleme olarak işleyen sanık hakkında TCK"nın 43. maddesinin uygulanması gerektiği, zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günün suç tarihi olduğu, bu itibarla hukuki kesinti oluşturan iddianame tarihinden evvel tüm eylemlerin teselsülün içerisinde değerlendirilmesi, iddianame tarihinden sonraki eylemlerin ise gerçek içtima hükümleri ve varsa kendi içinde teselsül hükümleri değerlendirilmek suretiyle karara bağlanması gerekeceği nazara alındığında; dosya içeriği ve UYAP kayıtlarına göre, sanık hakkında aynı suçtan açılmış Ankara 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/14 Esas sırasında kayıtlı kamu davasının açıldığının anlaşılması karşısında, anılan davanın akıbetinin araştırılması, derdest ise davaların birleştirilmesi, karara çıkmış ve kesinleşmiş ise onaylı örneğinin getirtilerek incelenmesi sonrasında, suç ve iddianame tarihlerine göre eylemler arasında hukuki kesinti oluşup oluşmadığının, zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının ve mükerrer dava olup olmadığının saptanması, zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiğinin belirlenmesi halinde, TCK"nın 3/1 ve 61. maddeleri de nazara alınarak, TCK"nın 241. maddesi gereğince verilecek cezadan aynı Kanunun 43/1. maddesi uyarınca artırım yapıldıktan sonra kesinleşen dava dosyasından verilen cezanın mahsubu ile oluşur ise aradaki fark kadar cezaya hükmedilmesi, hukuki kesintinin gerçekleşmesi halinde ise ayrı ceza verilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
Sanığın adli sicil belgesine göre kesin nitelikte adli para cezasına ilişkin ilamının tekerrüre esas alınmayacağı gözetilmeden; mükerrir olduğu kabul edilen sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanması,
TCK"nın 53. maddesinin Anayasa Mahkemesi"nin 08/10/2015 tarih ve E.2014/140; K. 2015/85 sayılı iptal kararı doğrultusunda uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, o yer Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafii ve müşteki ... vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15/10/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.