9. Hukuk Dairesi 2012/18121 E. , 2013/15458 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA :Davacı, kıdem tazminatı, maaş alacağı, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, resmi tatil ücreti ile yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı grup firmalarında 20.09.2007 tarihinde ağır nakliyat yapılan tırlarda şoför olarak çalışmaya başladığını, maaşları zamanında ve tam olarak ödenmediğinden 31.01.2011 tarihinde işten ayrıldığını, maaşının net 1.400 TL olduğunu, 25 TL yemek parası ödendiğini, buna dair personel masraf formu bulunduğunu, davacının maaşlarından çeşitli bahanelerle farklı tarihlerde kesintiler yapıldığını, bu kesintilerin hukuka aykırı olup toplamda 1.000 TL kadar olduğunu, son yıla ilişkin yıllık iznin kullandırılmadığını iddia ederek, kıdem tazminatı, maaş, fazla mesai, hafta tatili, resmi tatil ve yıllık izin ücreti alacaklarının faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının özeti:
Davalılar vekili, zamanaşımı savunmasında bulunarak, davacının 20.10.2007 tarihinde ... İş Makinaları şirketinde şoför olarak çalışmaya başladığını, diğer şirkette hiç çalışmadığını, aylık brüt ücretinin 1.200 TL olduğunu, ücret bordrolarından anlaşılacağı üzere davacıya asgari ücret değil, brüt 1.200 TL maaş ödendiğini, tüm maaşının banka hesabına yatırıldığını, tır şoförleri sefere gittiklerinde kendilerine masraf avansı ödendiğini, davacının maaşından hiçbir şekilde haksız kesinti yapılmadığını, şirkette dışarıdan yemek hizmeti alındığını, işçilerin yemeklerini işyerinde yediğini, ayrıca yemek ücreti ödenmediğini, ancak yola çıkmış ve dışarıda yemek yemişlerse yapmış oldukları yemek gideri karşılığının ödendiğini, davacının 31.01.2011 tarihinden itibaren işbaşı yapmadığını, bu konuda amirlerinden izin almadığını ve herhangi bir mazeret bildirmediği gibi, işten ayrıldığı konusunda da işyerini bilgilendirmediğini, davacının 31.01.2011 tarihli ihtarname ile iş sözleşmesini feshettiğini bildirdiğini, müvekkili şirketçe gönderilen cevabi ihtarnamede ise, davacının 30.01.2011 tarihinde verilen görevi kabul etmediği, 31.01.2011 tarihinden itibaren de işyerine gelmediği, bu nedenle iş akdinin İş Kanunu madde 25/II-g ve h uyarınca feshedildiğinin bildirildiğini, iş akdinin şirketçe haklı nedenle feshedildiğini, davacının kıdem tazminatı talep edemeyeceğini, şirkette ücretlerin ait olduğu ayı takip eden ayın 15"i ile 20"si arasında ödendiğini, sözleşmenin 14. maddesinde de işçinin tahakkuk eden ücretinin takip eden ayın 15 gününe kadar ödeneceğinin yazdığını, bordrolardan da anlaşılacağı üzere bir önceki ayın ücretine dair olan bordronun diğer ayın 15"inde düzenlendiğini, davacının
şirketten ayrıldığı tarihte Aralık ayı maaşının bîr kısmı ve Ocak ayı maaşının ödenmediğini, sözleşme ve bordrolara göre Aralık ayı maaşının Ocak ayının I5"inde, Ocak ayı maaşının ise Şubat ayının 15"inde ödeneceğini, İş Kanunu madde 34 ve 24 birlikte değerlendirildiğinde, davacının işten ayrıldığı yönünde ihtarname keşide ettiği 31.01.2011 itibariyle iş kanunundaki ücretin ödenme tarihinden itibaren 20 günlük sürenin geçmediğini, bu nedenle davacının İş Kanunu madde 24"e dayanarak iş akdini feshetmesinin haksız ve mesnetsiz olduğunu, İş Kanunu madde 26 gereğince fesih yetkisinin 6 işgünü geçtikten sonra kullanılamayacağını, davacının iş akdinin verilen görevi yerine getirmemesi ve devamsızlık nedeniyle haklı olarak feshedildiğini, İş Kanunu madde 32"ye atıfla, müvekkilinin işçisine işten çıkmadan önceki tahakkuk etmiş ve 15 gün gecikmiş Aralık ayı ücretini ödeyememesindeki yemek sebebin işyerinin ekonomik krizde olması ve işinin olmaması, işçisine maaşını ödeyecek parasının olmaması olduğunu, işyerinin bu zor durumuna rağmen Aralık 2010 tarihine kadar ki tüm maaşlarını ödediğini, zor günlerde işçilerine destek olan şirketin işçilerden de aynı iyi niyeti beklediğini, bir kısım şoförün bu konuda anlayışlı olduğunu, davacı ve onunla birlikte hareket eden bir kısım şoför arkadaşlarının kendilerine verilen işi yapmamaya başladığını, davacının şirkete 2.400 TL ihbar tazminatı ödemesi gerektiğini savunarak davanın reddine, davacının şirketten herhangi bir alacağının varlığına karar verildiği takdirde 2.400 TL"nin takas ve mahsubuna karar verilmesini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davalı Sarılar Uluslararası Nakliyat Limited Şirketi aleyhine açılan davanın husumet nedeniyle reddine, diğer davalı aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile kıdem tazminatı ile bakiye yıllık izin ücreti alacağının tahsiline, ücret alacağı talebinin reddine, davalının ihbar tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
E) Gerekçe:
l- Davacı vekilinin süresinden sonra, katılma yoluyla yaptığı, harcı dahi yatırılmayan temyiz talebinin reddine,
2- Davalı temyizine gelince;
a) Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı yasal gerektirin nedenlere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
b) Taraflar arasında davacı lehine hükmedilen vekalet ücretinin miktarında uyuşmazlık vardır.
Yargılama giderlerinden sayılan ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 323 üncü, Avukatlık Kanunu"nun 169 uncu ve Avukatlık Ücret Tarifesinin 1 inci maddelerinde düzenlenen, ancak müstakil bir varlığı olmayan ve ait olduğu davanın konusunu teşkil eden hak ve alacağa sıkı sıkıya bağlı bulunan avukatlık ücretinin, davada haksız çıkan tarafa yükletilmesi gerekir.
Zira, haksız davranışta bulunan bir kimsenin, bu haksız davranışının bütün sonuçlarından sorumlu tutulması, hukukun genel kurallarındandır.
Konuya ilişkin 6100 sayılı Yasanın 329 uncu maddesinin birinci fıkrası bu ilkeye dayanmaktadır.
Değinilen Yasanın 330 uncu maddesi uyarınca, vekâlet ücretine yönelik hüküm fıkrasının vekil adına değil, vekille temsil edilen taraf lehine kurulması gerekir.
Kural olarak, davada haklı çıkan taraf kendisini vekil ile temsil ettirmiş ise, vekâlet ücreti diğer yargılama giderleri gibi haksız çıkan taraftan alınarak haklı çıkan tarafa verilir.
Her iki tarafın kısmen haklı kısmen haksız çıkması durumunda, her iki taraflar ayrı ayrı vekâlet ücretinden sorumlu tutulacak, vekâlet ücreti kabul edilen miktara göre davacı yararına, reddedilen miktara göre ise davalı yararına hüküm altına alınacaktır.
Vekâlet ücretinin, Adalet Bakanlığı tarafından onaylanarak her yıl Aralık ayında Türkiye Barolar Birliği tarafından yayımlanan Avukatlık Ücret Tarifesine göre belirlenmesi gerekir.
4667 sayılı Yasanın 77 nci maddesiyle değişik 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164/son maddesinde, tarifeye dayalı olarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücretinin avukata ait olacağı belirtilmiş. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3 üncü maddesinde de "Yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek vekâlet ücreti ..." biçiminde anılan yasal hükme paralel bir düzenlemeye yer verilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere, gerek Avukatlık Yasası gerekse Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde yer alan düzenlemeler, hükmün kimlere yönelik olarak kurulacağına ilişkin Hukuk Muhakemeleri Kanununun hükümlerini bertaraf edici nitelikte değildir. Aksine, hükmün ve ayrıntısı niteliğindeki yargılama giderlerinin ve yargılama giderlerine dahil bulunan vekâlet ücretinin davanın tarafları hakkında kurulması gerekir. Avukatlık Yasasındaki "vekâlet ücreti avukata aittir" biçimindeki düzenleme, hükmü kuran mahkemeye değil, vekil ile vekil edene yönelik bir kuraldır. Bu yorum ve varılan sonuç aynı maddedeki "bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez" biçimindeki kural ile de doğrulanmaktadır.
Avukatlık (vekâlet) ücreti, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 323/1-ç maddesinde açıkça belirtildiği üzere yargılama giderlerindendir. Bu itibarla, diğer yargılama giderleri gibi müstakil bir varlığı olmayan ve ait olduğu davanın konusunu teşkil eden hak ve alacağa sıkı bir surette bağlı fer"i haklardandır. Fer"i hakların sonuçlandırılması ve karara bağlanması, asıl hakkın sonuçlandırılmasına ve karar verilmesine bağlı olacaktır.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297nci maddesine göre, hüküm kısmında iki tarafa yükletilen hak ve borçların tereddüde yer vermeyecek şekilde belirtilmesi zorunludur. Bu nedenle davaların birleştirilmesi durumunda, asıl ve birleşen davaların birbirinden bağımsız, müstakil davalar olması nedeniyle, her bir dava hakkında o davaya ilişkin vekâlet ücretleri ve mahkeme masraflarıyla birlikte ayrı ayrı hüküm kurulması gereklidir.
Somut olayda davacı lehine hüküm altına alınan işçilik alacağı toplamı 7.286,19 TL olup, hüküm altına alınması gereken vekalet ücreti miktarı 874 TL iken, mahkemece kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına 1.200 TL vekalet ücreti hükmedilmesi hatalı olup bozma nedeni ise de, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hükmün 6100 Sayılı HMK"nun geçici 3/1 maddesi yollaması ile HUMK"nun 438/7 maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
F) Sonuç:
Hüküm fıkrasının 6 numaralı bendinde yer alan;
"6-A.A.Ü.T. gereğince, davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden 1.200 TL vekalet ücretinin davalı ... İş Makinaları Ticaret Ltd Şti.den alınarak davacıya verilmesine," cümlesi çıkarılarak yerine,
"6-A.A.Ü.T. gereğince, davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden 874 TL vekalet ücretinin davalı ... İş Makinaları Ticaret Ltd Şti.den alınarak davacıya verilmesine," yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlerden davalılara yükletilmesine, 22.05.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.