13. Hukuk Dairesi 2016/13264 E. , 2018/7016 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, davalı şirketten 24.05.2011 tarihinde daire satın aldığını, dairenin 01.01.2014 tarihinde kendisine teslim edilmeyeceğini öğrendiği için 23.07.2013 tarihinde taşınmaz tapuda kendisine devredilmediği için yaptıkları sözleşmenin geçersiz olduğunu, sözleşmenin tüketici kanuna göre haksız şartlar içerdiğini, kendisinden alınan senetlerin hamiline olması nedeniyle ödediği 109.192,00 TL"yi ve senetlerini geri istemiştir. Bunun üzerine kendisine fesih sözleşmesi imzalattırıldığını ve ödediği paradan 891,00 TL protesto masrafı ile 18.491,00 TL cezai şart keserek 90.000,00 TL ödediklerini beyanla 19.382,00 TL nın ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile ve 90.000,00 TL nin ödeme tarihi olan 16.08.2014 gününe kadarki işlemiş avans faizinin tahsilini talep etmiştir.
Davalı, devir sözleşmesinin alacağın temliki hükmünde olduğunu, 02.08.2013 tarihinde yapılan fesih sözleşmesi ile birbirlerini ibra ettiklerini ve davacının bu sözleşmeyi imzalarken irade fesadına uğradığını iddia etmediğini, cezai şart kesintisinin hukuka uygun olduğunu savunmuştur.
Mahkemece, davacı vekilinin açmış olduğu davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Standart sözleşmeler, içeriğini kısmen veya tamamen genel işlem koşullarının oluşturduğu, tarafların karşılıklı müzakereleri sonucu değil, aksine, taraflardan biri veya üçüncü kişi tarafından önceden hazırlanmış hükümlerin kullanıldığı sözleşme tipi olarak tanımlanmakta olup, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4822 Sayılı Kanunla değişik 6. maddesi ile, Avrupa Konseyi’nin 05.04.1993 tarihli, 1993/13/AET Yönergesinde ve bu yönergeyi iç hukuklarına aktaran Avrupa Birliği ülkelerinde, standart sözleşmelerde yer alan hükümlerin ve özellikle bu sözleşmelerin içeriğini oluşturan genel işlem koşullarının, haksız şart olduğuna ilişkin bir karine öngörülmüştür.
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 6. maddesinin üçüncü fıkrasına göre, “Bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden, standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını engellemez” hükmü yer almaktadır.
Yine 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4822 Sayılı Kanunla değişik 6. maddesi ile sözleşmelerdeki “haksız şart” kurumu düzenlenmiş ve satıcı ve sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşullarının haksız şart olup, taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı olmadığı belirtilerek, satıcı veya sağlayıcının, bir standart şartın münferiden tartışıldığını ileri sürüyorsa, bunu ispat yükünün ise ona ait olduğu belirtilmiştir. 4077 Sayılı Kanunun değişik 6 ve 31 maddelerine dayanılarak hazırlanan Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesinde ise "satıcı, sağlayıcı veya kredi veren tarafından tüketici ile akdedilen sözleşmede kullanılan haksız şartların batıl olduğu” hükmü getirilmiştir.
Dosya kapsamına göre; taraflar arasında gayrimenkul satış ve inşaat yapım sözleşmesi düzenlenmiş olup, davacı dairenin 01.01.2014 tarihinde teslim edilmeyeceğini gerekçe göstererek teslimat tarihi gelmeden sözleşmeyi feshettiğine dair ihtarname keşide etmiştir. Ardından taraflar aralarında tarihi belirtilmemiş bir fesih sözleşmesi yaparak davacı, davalıya 19.382,00 TL cezai şart ödemeyi kabul etmiştir. Sözleşmenin 10.2. maddesinde de “alıcı bağımsız bölümü fiilen teslim almamış ve tapu devrinin yapılmamış olması kaydıyla sözleşmede yazılı satış bedelinin %15"ini şartı ceza olarak satıcıya ödemesi halinde iş bu sözleşmeden cayma hakkına sahiptir” denmektedir. Bu durumda mahkemece Sözleşmenin 10. maddesinde yer alan hükmün sözleşme tarihinde yürürlükte olan 4077 sayılı yasanın 6. maddesine göre haksız şart olup olmadığı değerlendirilmeden davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/06/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.