10. Hukuk Dairesi 2014/1607 E. , 2014/13255 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Feke Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 05.12.2012
No : 2010/12-2012/197
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili ile davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, davalılardan F.. M.."ne ait işyerinde 1977-1999 tarihleri arasında her yıl 6 aydan az olmamak üzere mevsimlik işçi olarak hizmet akdine tabi olarak geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitini istemiş, mahkemece, davacının 1978, 1979, 1982, 1983, 1984, 1985, 1986, 1989, 1990, 1991 ve 1994 yıllarındaki mevsimlik çalışmasına ilişkin talebinin işe giriş bildirgeleri bulunmadığından bahisle hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesiyle, diğer yıllara yönelik talebinin ise eksik bildirim bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesi olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır. Ayrıca, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. 506 sayılı Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun 5. maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle yeniden beş yıl olarak belirlenmiştir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
İnceleme konusu davada; dosyada yer alan bilgi ve belgeler, karar vermeye elverişli görünmemektedir. Davalı F.. M.."nün 12.01.2010 tarihli yazısında kendi kayıtlarına göre davacının 1236 gün hizmetinin bulunduğunun tespit edildiğinin bildirilmesine karşın, ... sigorta sicil nolu davacının hizmet döküm cetvelinde davalı F.. M.."ne ait ..... sicil nolu işyerinden talep dönemi içinde bildirilmiş toplam 755 gün hizmetinin bulunduğunun anlaşılması, yine davalı F.. M.."nün 20.03.2012 tarihli yazısında 1977/2, 1988/3 ve 1993/2 dönemlerine ait sigorta primleri bordrolarında davacının sigorta sicil nosunun sehven hatalı yazılması nedeniyle anılan dönemlerdeki çalıştığı günlerin davacının kendi sigorta hizmet dökümünde bulunmadığının belirtilmesi ve .... sigorta sicil nolu dava dışı M...D..."a ait hizmet döküm cetvelinde davalı işverene ait ......sicil nolu işyerinden 1977/2, 1977/4, 1978/2 ve 1978/3 dönemlerinde davacı adına bildirilmiş toplam 300 gün, ..... sigorta sicil nolu dava dışı R.. B.."e ait hizmet döküm cetvelinde de davalı işverene ait..... sicil nolu işyerinden 1993/2 döneminde davacı adına bildirilmiş toplam 69 gün hizmetin bulunduğunun anlaşılması karşısında, çalışmanın geçtiği iddia edilen dönemin tamamına ilişkin prim bordroları getirtilerek, 1977/2, 1977/4, 1978/2, 1978/3, 1988/3 ve 1993/2 dönemleri ile var ise diğer dönemlerde davacının sigorta sicil nosundan farklı bir sicil nosu ile davacı adına bildirilmiş olan hizmetlerin davacıya ait olup olmadıkları hususunda, gerekli araştırmalar yapılmalı, davacının aidiyetini talep ettiği hizmetler yönünden, bu durum davacının talebine konu hizmetlerin sigorta sicil numaralarına aktarıldığı sigortalıların da hak alanını ilgilendirdiğinden, bahse konu sigortalılara HMK."nın 124. maddesi dikkate alınmak suretiyle husumet yöneltmesi için davacıya mehil verilmeli, 1980-1987 tarihleri arasında davacının her yıl çalışmasına karşın bu döneme ait sigorta primlerini muhasebe memurunun zimmetine geçirmesi nedeniyle zimmet suçundan yargılandığı yönündeki iddia araştırılarak var ise bu olaya ilişkin soruşturma evrakları ve diğer belgeler getirtilmeli, davalı işverenin kamu kurumu olduğu ve kamu kuruluşlarındaki çalışanların hizmetlerinin kayıtlara geçirilmesinin ve ücret ödemelerinin belgelere dayandırılmasının asıl olduğu da göz önünde tutularak, çalışmanın geçtiği iddia edilen dönemin tamamına ilişkin prim bordrolarının yanı sıra işveren nezdindeki puantaj kayıtları, ücret tediye bordroları ve konuya ilişkin tüm belgeler eksiksiz olarak getirtilerek davacının kayıtlarda görünmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu, çalışmanın varlığı, sürekliliği ve süresi yöntemince araştırılmalı ve toplanan tüm kanıtlar yeniden değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı ve davalı Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 29.05.2014 günü oybirliğiyle karar verildi.