Esas No: 2017/2341
Karar No: 2018/6983
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2017/2341 Esas 2018/6983 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Yağma, 6136 sayılı Kanun"a aykırılık , tefecilik, suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, tehdit, ihaleye fesat karıştırma
HÜKÜMLER : Mahkumiyet, beraat, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hüküm verilmesine yer olmadığına
Yerel Mahkemece verilen hüküm sanıklar ... ve ... savunmanları tarafından duruşmalı olarak da temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Hükmedilen cezaların süresine göre, sanıklar ... ve ... savunmanlarının duruşmalı inceleme istemlerinin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’un 318. maddesi gereğince,
Yakınanlar ..., ..., ... ve ..."ın 17.03.2009 tarihli duruşmada katılma taleplerinin bulunmadığı yönündeki beyanları karşısında yakınanlar vekillerinin temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’un 317. maddesi gereğince,
Sanıklar savunmanlarının ve yakınanlar vekillerinin vaki taleplerinin REDDİNE,
Sanıklar ... ve ... hakkında 6136 sayılı Kanun"a aykırılık suçundan; sanık ... (Yüksel) hakkında tefecilik suçundan kurulan mahkumiyet; sanıklar ..., ..., ..., ..., ... (Güven), ..., ... ve ... hakkında tefecilik suçundan, sanık ... savunmanının beraat kararlarının gerekçesine yönelik olmayan ücret-i vekalet ile sınırlı; sanıklar ... ve ... hakkında suç örgütü kurma ve yönetme, sanıklar ..., ..., ... (Güven), ..., ..., ..., ... ve ... hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma; sanıklar ..., ... ve ... hakkında tefecilik; sanıklar ... ve ... hakkında yakınan ..."a yönelik tehdit; sanıklar ..., ... ve ... hakkında yakınan ..."a yönelik yağma, sanık ... hakkında yakınan ..."a yönelik tehdit; sanıklar ..., ... ve ... hakkında katılan ..."a yönelik tehdit; sanıklar ..., ... ve ... hakkında yakınan ..."e yönelik tehdit, sanık ... hakkında yakınanlar..., ... ve ..."ya yönelik tehdit, sanık ... hakkında katılanlar ... ve ..."a yönelik yağma; sanık ... hakkında yakınan ..."e yönelik tehdit; sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında ihaleye fesat karıştırma; sanıklar ... ve ... hakkında 6136 sayılı Kanun"a aykırılık suçundan kurulan mahkumiyet; katılan ... vekilinin sanıklar ..., ..., ...
..., ..., ... (Güven), ..., ... ve ... haklarında tefecilik suçlarından kurulan beraat hükümleri ile sınırlı olarak açtıkları temyiz davasının incelemesinde;
I-Sanıklar ... ve ... hakkında 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan kurulan hükümlerin incelemesinde;
Anayasa Mahkemesi"nin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140-2015/85 sayılı iptal kararının TCK"nin 53. maddesinin uygulanması yönünden infaz aşamasında gözetilmesi olanaklı görülmekle yapılan incelemede;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre, sanıklar ... ve ... savunmanlarının temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA,
II-Sanık ... (Yüksel) hakkında tefecilik suçundan kurulan hükmün incelemesine gelince;
Anayasa Mahkemesi"nin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140-2015/85 sayılı iptal kararının TCK"nin 53. maddesinin uygulanması yönünden infaz aşamasında gözetilmesi olanaklı görülmekle yapılan incelemede;
Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
28/06/2014 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 81. maddesi ile 5275 sayılı Kanun’un 106/3. maddesinde; "Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adli para cezasını ödemezse, Cumhuriyet Savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilerek, hükümlünün iki saat çalışması karşılığı bir gün olmak üzere kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilir. Günlük çalışma süresi, en az iki saat ve en fazla sekiz saat olacak şekilde Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce
belirlenir. Hükümlünün hakkında hazırlanan programa ve denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerilerine uymaması hâlinde, çalıştığı günler hapis cezasından mahsup edilerek kalan kısmın tamamı açık ceza infaz kurumunda yerine getirilir" şeklinde düzenleme yapıldığı dikkate alındığında, sanık hakkında verilen adli para cezasının ödenmemesi durumunda, hapse çevrilemeyeceğinde yasal zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... (Yüksel) savunmanının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi aracılığıyla CMUK’un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından "… ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilmesine" ibaresinin çıkartılması suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
III-Sanıklar ..., ..., ..., ..., ... (Güven), ..., ... ve ... hakkında tefecilik suçundan kurulan beraat hükümlerine karşı hazine vekilinin, tefecilik ve suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan kurulan beraat kararının gerekçesine yönelik olmayan salt ücret-i vekalet ile sınırlı olarak sanık ... savunmanının temyiz itirazlarının incelemesine gelince;
sanıklar ..., ..., ..., ..., ... (Güven), ..., ... ve ..."a yüklenen ve 5237 sayılı TCK’nin 241/1. maddesine uyan suçun gerektirdiği cezanın türü ve üst sınırına göre, sanıkların sorgularının yapıldığı 27.03.2009 tarihi ile inceleme tarihi arasında aynı Kanun"un 66/1-e maddesinde öngörülen 8 yıllık sürenin zamanaşımını kesen bir neden olmaksızın geçmiş bulunması bozmayı gerektirmiş, Sanık ... hakkındaki kamu davalarından birinin olağan zamanaşımının dolmuş bulunması nedeniyle bu aşamada sanık savunmanının ücret-i vekalete yönelik talepleri ile hazine vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle tebliğnamedeki düşünce bu bakımdan kısmen yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak sanıklar hakkında tefecilik suçundan açılan kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE,
IV-Sanıklar ... ve ... hakkında suç örgütü kurma ve yönetme, sanıklar ..., ..., ... (Güven), ..., ..., ..., ... ve ... hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma; sanıklar ..., ... ve ... hakkında tefecilik; sanıklar ... ve ... hakkında yakınan ..."a yönelik tehdit; sanıklar ..., ... ve ... hakkında yakınan ..."a yönelik yağma, sanık ... hakkında yakınan ..."a yönelik tehdit; sanıklar ..., ... ve ... hakkında katılan ..."a yönelik tehdit; sanıklar ..., ... ve ...hakkında yakınan ..."e yönelik tehdit, sanık ... hakkında yakınanlar...., ... ve ..."ya yönelik tehdit, sanık ... hakkında katılanlar ... ve ..."a yönelik yağma; sanık ... hakkında yakınan ..."e yönelik tehdit; sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında ihaleye fesat karıştırma; sanıklar ... ve ... hakkında 6136 sayılı Kanun"a aykırılık suçlarından kurulan hükümlerin incelemesine gelince;
Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-5237 sayılı TCK"nin 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından bahsedebilmek için en az üç kişinin suç işlemek amacıyla bir araya gelmesi, bu kişiler arasında devamlılık içeren katı veya gevşek bir hiyerarşik bir ilişki bulunması, bu kişilerin örgüt araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye muktedir olması gerekir. Suç işlemek için anlaşmada ise, suç işlemek üzere iradelerin bir araya gelmesi söz konusudur, burada da devamlılık vardır. Ancak örgütlenme yoktur.
uç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün varlığından bahsedebilmek için örgütün hangi suç ve/veya suçları işlemek amacıyla kurulduğu da tespit edilmelidir. Çünkü örgütün amacı bir suç programını gerçekleştirmektir. Yani belirsiz sayıda suç işlemektir. Suç sayılmayan ancak hukuka aykırılık teşkil eden fiilleri gerçekleştirmek için kurulmuş ise amacı kanunda suç olarak tanımlanan fiilleri işlemek olmayan bir örgütlenme bu anlamda algılanamaz.
Suç örgütü kurma ve yönetme ile örgüte üye olma suçları yönünden suç örgütünün işlemeyi amaçladığı suç ve/veya suçların en azından hazırlık hareketi ile ilgili ciddi bulgu, emare ve/veya delil olmalıdır. Suç örgütü kurma bağımsız bir suç
kabul edildiğine göre, amacı olmayan bir örgütlenmede, suç örgütü bir veya birkaç amaçla suç işlemesi için kurulmalı ve suçların işlenmesine dair TCK’nin 220/1. maddesinde gösterilen unsurlar ile ilgili bulgulara ulaşılmalıdır.
Suç işlemek için örgüt kurmada bir veya birkaç suç işlendikten sonra daha programlanmış suçları işlemek için örgüt devam eder. Örgüte iştirak eden failler işlenen suçtan dolayı iştirak gereği cezalandırılır, yani katkıda bulunana uygulanır. Örgüt kurucuları kendi başlarına veya başkaları ile anlaşma yapılmasını başlatandır. Faaliyeti ile örgütün doğmasına sebebiyet vermektedir. Örgüt yönetenler ise üst pozisyonda kollektif faaliyeti kısmen veya tamamen düzenleyen, koordine edenlerdir. Örgüte sonradan katılmak ile iş bölümü gereği bir görev üstlenen örgüt üyesi olur. Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen, yardım eden kişi de örgüt üyesi sayılacaktır. Suç örgütü ile iştirak halinde suç işleme durumları zaman zaman birbirine karıştırılmaktadır. Oysa kişilerin bir suç işlemek için bir araya gelmelerinde iştirak iradesinden bahsedilir. İştirak ilişkisinde suç ortakları nazarında suçun, konu veya mağduru bakımından somutlaşması gerekir. Suç örgütünde ise işlenmesi amaçlanan suçların konu veya mağduru itibariyle somutlaştırılması zorunlu değildir. Suç örgütü kurmak, yönetmek ile örgüte üye olmak veya alt grup suçlar yönünden suç örgütünün işlemeyi amaçladığı suç ve suçların en azından hareketi ile ilgili ciddi bulgu, emare ve delillerin mevcut olması yeterlidir.
Suç örgütü kavramının klişe, basmakalıp ve soyut cümlelerle belirlenip her eylemde uygulanması da isabetli olmaz. Her somut eylemin özelliklerinin birbirinden farklı olduğu ve ayrı değerlendirilmesinin gerektiği gözden uzak tutulmamalıdır.
Zaman zaman iştirak halinde birlikteliklerin suç örgütü sayılmaya çalışıldığı ve suç örgütü olup olmadığına bakılmaksızın ceza sorumluluk alanının genişletildiği de izlenmektedir.
Bu nedenle bir suç işlemek için iştirak ile suç örgütü arasındaki ayrım ise; suç örgütü ve/veya örgütlerin yapısı ve yapılanması netleştirilip, bu suç örgütü ve/veya örgütleri ile ilgili faillerin suçları, örgüt ile ilgisi olmayan faillerin ve eylemlerin ayrımı ile olacaktır.
Bu husus etkin soruşturma ve/veya kovuşturma yapılarak saptanabilir. Telafisi olanaksız hatalara düşülmemesi, insan hak ve hürriyetlerinin ihlalini önlemek için bu hususun bir zorunluluk olduğu unutulmamalıdır.
Bu açıklamalar karşısında;
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma-yönetmekle suçlanan sanıklar ... ve ..."ın birbirinden bağımsız ayrı yapılanma içerisinde olduklarının kabul edildiği, bu sanıklardan ... ile suç örgütüne üye olmakla suçlanan sanık ... arasında baba-oğul ilişkisi, sanık ... arasında işçi-işveren ilişkisinin bulunduğu, sanık ..."ın sanık ... (Güven) ile birlikte yaşadığı ve daha sonra evlendiği, sanıklardan ... ile suç örgütüne üye olmakla suçlanan sanık ... arasında baba-oğul ilişkisi bulunduğu, sanıklar ... ve ..."ın, aynı müteahhitlik işini yürüten kardeşleri, sanıklar ... ve ..."ın ise iş yeri komşuları ve arkadaş olup, her biri ile kendi içinde yakın akrabalık, iş ortaklığı ve/veya işçi-işveren ilişkisi niteliğindeki sosyal bağlar birlikte ele alındığında, herbir yapılanmanın devamlılık içeren, kanunun suç saydığı fiilleri işlemek (suç işleme programı altında) amacı ile bir araya geldiğine, aralarında sıkı veya gevşek hiyerarşik bir bağın bulunduğuna, hiyerarşik yapılanmayı gösteren emir-komuta zinciri ile altlık-üstlük ilişkisinin varlığına ve adı geçen sanıkların faaliyetleri ile örgütün doğmasına veya üst pozisyonda kollektif faaliyeti kısmen veya tamamen düzenleyip koordine ettiklerine ilişkin kesin, inandırıcı kanıtların nelerden ibaret olduğu karar yerinde açıklanıp tartışılmadan, 01.09.2007 tarihinde yapılan ve Çeşme İlçesi"nde ikamet eden ... ve yakınlarının organize bir şekilde hareket ettikleri yönündeki ihbarın kaynağına ulaşılarak tespiti halinde bu kişinin de bilgi ve görgüsüne başvurulmadan, yeterli olmayan gerekçeye yer verilmek suretiyle, yazılı şekilde sanıklar ... ve ..."ın suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme, sanıklar ..., ... (Güven), ..., ..., ...,..., ... ve ..."ın suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından hükümlülüklerine karar verilmesi,
2-Tefecilik eyleminde;
28/06/2014 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 81. maddesi ile 5275 sayılı Kanun’un 106/3. maddesinde; "Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adli para cezasını ödemezse, Cumhuriyet Savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilerek, hükümlünün iki saat çalışması karşılığı bir gün olmak üzere kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilir. Günlük çalışma süresi, en az iki saat ve en fazla sekiz saat olacak şekilde Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce belirlenir. Hükümlünün hakkında hazırlanan programa ve denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerilerine uymaması hâlinde, çalıştığı günler
hapis cezasından mahsup edilerek kalan kısmın tamamı açık ceza infaz kurumunda yerine getirilir" şeklinde düzenleme yapıldığı dikkate alındığında, sanıklar ..., ... ve ... hakkında verilen adli para cezasının ödenmemesi durumunda, hapse çevrilemeyeceğinde yasal zorunluluk bulunması,
3-Yakınan ..."a yönelik eylemde;
1) numaralı bozma nedenine göre, TCK"nin 106/2. maddesinin (d) bendinin uygulama olanağının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
4-Yakınanlar ... ve ..."a yönelik eylemde;
a-(1) nolu bozma nedenine göre TCK"nin 149/1. maddesinin (f) ve (g) bentlerinin uygulama olanağının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
b-Yakınanlar ... ve ..."ın market işlettikleri, mali durumları bozulunca, ellerindeki çekleri %10 faiz ile sanık ..."a kırdırdıkları, bu çekleri vadesinde ödeyememeleri üzerine sanık ..."ın yakınanların ödeyemeyecekleri miktarda borçlanmalarını sağlayıp, yakınan ..., Esma"nın kardeşi ... ve akrabaları...adına 1/3 oranında hisseli ..."nde bulunan 5230 parsel sayılı taşınmazı üzerine aldığı, hisse sahiplerinden Aysun"un karşı çıkması üzerine bu kişinin hissesinin bedelini ödediği, söz taşınmazı ipotek gösterip bankadan kredi çektiği, kredi borçlarını da yakınanlara ödettiği, aynı işletmenin borcunu ödemeleri için yakınanları tehdit ettiği, eylemlerini sanıklar ... ve ... aracılığıyla iş yerlerinde yapılan tahsilatlarla sürdürdüğü olayda, sanıklar ... ve ..."in eylemlerinin bir bütün halinde yağma suçunu oluşturduğu düşünülmeden, sanık ..."ın ayrıca yakınan ..."ı tehdit suçundan hükümlülüğüne karar verilmesi,
c-Sanık ... savunmanının 19.09.2013 tarihli celsede, zararın tespiti halinde etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istedikleri yönünde talepte bulunduğu, yakınanların aşamalardaki iddiaları ile vergi müfettişi ve mali müşavir bilirkişi raporlarındaki zarar miktarının birbirleri ile örtüşmediği dikkate alındığında, öncelikle, bu husus netleştirilerek ödenecek zarar miktarı saptanıp sanık tarafa süre verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
d-Kabule göre de;
Kurulan hükmün gerekçesinde sanıkların TCK"nin 149/1. maddenin (c,d, f, g) bentleri gereğince cezalandırılmalarına karar verildiği belirtilmesine rağmen, hüküm fıkrasında (d) bendine yer verilmemek suretiyle hükmün karıştırılması,
5-Katılan ..."a yönelik eylemde;
a-(1) numaralı bozma nedenine göre, TCK"nin 106/2. maddesinin (d) bendinin uygulama olanağının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
b-Kabule göre de,
Yakınana karşı tehdit eylemini birden fazla kişi ile birlikte gerçekleştiren sanıklar hakkında TCK"nin 106/2. maddesinin (c) bendi ile de uygulama yapılması gerektiğinin düşünülmemesi,
6-Yakınan ..."e yönelik eylemde,
aralı bozma nedenine göre, TCK"nin 106/2. maddesinin (d) bendinin uygulama olanağının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
7-Yakınan..."a yönelik eylemde;
a-Yakınan..."ın, evinin inşaat işlerini yapması için ....isimli kişi ile 19.000 TL"ye anlaşıp, 7500 TL bedelli iki adet senet verdiği, 4000 TL"yi ise nakit olarak ödediği, senetlerin vadesinde bedellerini ödediği halde, ..."nin bedelsiz kalan senetleri geri vermediği, ancak bu senetlerin ciro yolu ile ..."ya geçip, daha sonra Avukat ... tarafından 26.06.2007 tarihinde icra takibine konu edildiği, 04.07.2007 tarihinde yapılan haciz sonrası yakınanın, kendisi lehdar, borçlusu ... olan 10.000 TL bedelli senedi ..."a verip, 7500 TL bedelli iki adet senet ile ilgili bu kere 27.11.2008 tarihinde ikinci kez haciz işleminin gerçekleştiği, yakınanın bedelsiz kalan senedin durumunu bildirmesine karşın Avukat ... ve bu alacak-borç ilişkisinin tarafı olmayan sanık ... tarafından tehdit edildiğini iddia ettiği, sanığın suçlamayı kabul etmediği olayda, öncelikle yakınanın iddiasına konu iş ile ilgili ...nin elinde herhangi bir bedelsiz senet kalıp kalmadığı adı geçen kişiden sorulup, 7500 TL bedelli bu iki senedin ... adlı şahsa ise hangi yol ve yöntemle geçtiği de hukuki dayanakları ile belirlendikten sonra deliller bir bütün halinde değerlendirilip sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdiri gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile yetinilip yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi,
b-Kabule göre de;
(1) numaralı bozma nedenine göre, TCK"nin 106/2. maddesinin (d) bendinin uygulama olanağının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
8-Yakınanlar ... ve ..."ya yönelik eylemlerde;
a-Yakınan ..."in, ....isimli kişiden aldığı bir arsaya karşılık çekler ve 200.000 TL"lik teminat çekini verdiği, daha sonra bu 200.000 TL"lik çekin... isimli kişiye geçtiği, yakınanın bu kişiden söz konusu çeki alarak karşılığında 20.000-25.000 TL"lik çekleri teslim ettiği, bu çeklerin bir kısmını ödediği, 20.000 TL"lik olan bir adet çekin sanık ..."ın eline geçtiğini duyması üzerine bu kişinin iş yerine anlaşmak ve süre almak için gittiğinde sanığın yakınana çek bedelini 25.000 TL olarak ödemeyi kabul ettirdiği, bir süre sonra tekrar sanık ..."ın iş yerine gittiğinde burada sanık dışında beş kişinin daha bulunduğu, bu kişilerin yakınan ..."e "Parayı zamanında öde, yoksa almayı biliriz." dedikleri, bu olaylardan sonra yakınan ..."in ortağı yakınan ... 2008 yılı Kasım ayı içinde iş yerinde bulunduğu sırada yanına ismini bilmediği bir kişinin gelerek "Konak"ta bulunan ..."a ödemeniz var, ödemeyi zamanında yapın bu şahıslar tehlikelidir" dediği olaylarda, öncelikle, yakınan İsmail"in ... isimli kişiye verdiği 20.000 TL"lik çekin sanık ..."ın eline ne şekilde geçtiği resen araştırılıp, gereğinde ..."nün beyanı alınıp sonucuna göre yakınanlar ... ve ..."ya yönelik eylemlerin hukuki vasfının tayini gerektiği düşünülmeden eksik soruşturma ile yetinilip yerinde ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi,
b-Kabule göre de,
ba-Yakınan ..."ya yönelik eylemde (1) numaralı bozma nedenine göre, TCK"nin 106/2. maddesinin (d) bendinin uygulama olanağının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
bb-Yakınan İsmail tarafından düzenlenen 20.000 TL"lik çekin ödenmesine ilişkin olarak yakınanın sanık ... tarafından tehdit edilmesi olayında eylemin münferit kabul edilmesine karşın yakınan Lülüfer"e karşı gerçekleştirilen tehdit suçunun var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlendiğinin kabulü ile her iki hüküm arasında duraksamaya neden olunması,
9-Katılanlar Özcan ve ..."a yönelik eylemlerde;
a-Katılan ... ve sanık ... arasındaki para alışverişinin bir noktasından sonrası sanığın katılanı ödeyemeyeceği miktarda borçlandırıp, devamında da bunun ödenmesi için katılan ... ve eşi katılan ..."u tehdit edip, katılan ... adına kayıtlı 5227 parsel sayılı taşınmazın 12.01.2007 tarihinde sanığın yanında çalışıp daha sonra da evlendiği ... (Güven) adına devrettirdiği, sanık ... tarafından anılan taşınmaz ipotek gösterilerek çekilen kredi borcunun dahi katılanlara ödetildiği, bir türlü borcun sonlanmadığı, sanık ..."ın katılan ... adına 3715, 3717 ve 37128 parselde kayıtlı üç parça tarlayı da 17.07.2007 tarihinde oğlu ..."ın üzerine kaydını sağladığı, böylece katılan ..."ın nakit ödemeleri yanı sıra, katılan ... ile 1990 yılında evlenen katılan ..."un 2003 yılında adına tescil edilen taşınmazları dahi kendi yakınları adına devir ve temlik ettirdiği, sanığın borç geri ödemesi adı altında Özcan ve Öznur"un tüm malvarlığına yöneldiği dikkate alındığında aynı kasıt altında geliştirdiği eylemlerinin bir bütün halinde tek yağma suçunu oluşturduğu düşünülmeden,yazılı biçimde her iki katılana yönelik ayrı uygulama yapılması,
b-(1) numaralı bozma nedenine göre, TCK"nin 149/1. maddesinin (f) ve (g) bendlerinin uygulama olanağının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
10-Yakınan ..."e yönelik eylemde;
Mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde açık olması ve Yargıtayın bu işlevini yerine getirebilmesi için mahkemenin ulaştığı sonuçların isnat edilen ve suç oluşturduğu kabul edilen eylemin karar yerinde gösterilmesi ve bu hususun gerekçeye yansıtılması gerektiği gözetilmeden, gerekçeden yoksun şekilde sanık ... hakkında yakınan ..."e yönelik tehdit suçundan hüküm kurulması suretiyle, Anayasanın 141, CMK"nin 34. ve 230. maddelerine muhalefet edilmesi,
11-İhaleye fesat karıştırma suçunda;
a-Kurulan hükmün gerekçesinde sanıklar ... ve ..."ın suça yardım eden sıfatıyla katıldıkları belirtilmesine rağmen, hüküm fıkrasında asli fail olarak cezalandırılmalarına karar verilmek suretiyle hükmün karıştırılması,
b-30/04/2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanunun 12. maddesi ile 5237 sayılı TCK"nin 235. maddesinde düzenlenen ihaleye fesat karıştırma suçu için aynı maddenin 1. fıkrasında öngörülen hapis cezasının alt ve üst sınırlarının
.değiştirilmesi, bu suç sonucunda ilgili kamu kurumu veya kuruluşu açısından bir zarar meydana gelmesi durumunda cezanın yarı oranında artırılmasını öngören 3. fıkranın ise;
"İhaleye fesat karıştırma suçunun:
aa-Cebir ve tehdit kullanmak suretiyle işlenmesi halinde temel cezanın alt sınırı beş yıldan az olamaz. Ancak, kasten yaralama veya tehdit suçunun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca bu suçlar dolayısıyla cezaya hükmolunur.
ab-İşlenmesi sonucunda ilgili kamu kurumu veya kuruluşu açısından bir zarar meydana gelmemiş ise, bu fıkranın (a) bendinde belirtilen haller hariç olmak üzere, fail hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur." şeklinde yeniden düzenlenmesi karşısında; TCK"nin 7/2. madde-fıkrasındaki "suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur" hükmüne göre, ..."nın 13.07.2010 tarihli, Belediye Başkanlığı"nca yapılan ihalede olumsuz herhangi bir husus bulunmadığı yönündeki yazısı açıklattırılıp, ihaleyi düzenleyen kurum açısından bir zarar meydana gelip gelmediği hususu üzerinde durularak ve gerekirse bu konuda yeniden bilirkişi raporu alınıp sonucuna göre, sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerekirken eksik soruşturma ile yetinilip yerinde ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi,
12-6136 sayılı Kanun"a aykırılık suçunda;
a-Bulundurma ruhsatlı tabancayı, ruhsat süresi içerisinde ikametgahın taşınması nedeniyle yeni adreste bulundurmaktan ibaret eylemin atılı suçu oluşturmayacağı, nakil aşamasında yetkili mercilerden izin alınmamasının idari işlem eksikliği olarak değerlendirilmesi gerektiği dikkate alındığında, evini yeni değiştirmesinden dolayı ruhsatının adresini değiştirmek için herhangi bir başvuruda bulunmadığını belirten sanık ..."ın söz konusu savunması araştırılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdiri gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
b-UYAP sisteminden alınan sanığa ait nüfus kaydına göre, sanık ..."in hüküm tarihinden sonra 08.02.2014 tarihinde öldüğünün anlaşılması karşısında, bu durum araştırılarak sonucuna göre 5237 sayılı TCK"nin 64/1. maddesinin uygulama olanağının değerlendirilmesi zorunluluğu,
13-(1) numaralı bozma nedenine göre, sanıklar ..., ..., ..., ... (Güven), ..., ..., ..., ... ve ... hakkında TCK"nin 58/9-6. maddesinin uygulama olanağının yeniden değerlendirilmesinin takdiri lüzumu,
14-24.11.2015 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi"nin 08.10.2015 gün, 2014/140- 2015/85 Esas ve Karar sayılı kararı ile TCK"nin 53/1-b maddesinde yazılı, "seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan" ibaresinin iptal edilmiş olması nedeniyle karar yerinde yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu,
15-Yakınanlar ... ve ..."ın 17.03.2009 tarihli celsede davaya katılmak istemediklerini belirtmeleri karşısında, yakınanlar lehine maktu vekalet ücretine hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ..., ..., ..., ..., ... (Güven), ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... savunmanları ile sanık ..."in temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, sanık ... hakkında yakınan ..."e yönelik tehdit ve sanık ... hakkında 6136 sayılı Kanun"a aykırılık suçları yönünden diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan nedenlerle kısmen isteme uygun olarak BOZULMASINA, sanıklar ..., ... ve ... hakkında yakınan ..."a yönelik; sanıklar ...,... ve ... hakkında katılan ..."a yönelik; sanık ... hakkında yakınan ... ... ve ..."ya yönelik eylemler yönünden 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’un 326/son maddesinin gözetilmesine, (11) nolu bozma konusunda Üye ..."in muhalefeti, diğer yönlerden oybirliğiyle 05.11.2018 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY:
Kurulan hükmün gerekçesinde sanıklar ... ve ..."ın suça yardım eden sıfatıyla katıldıkları belirtilmesine rağmen, hüküm fıkrasında asli
fail olarak cezalandırılmalarına karar verilmesi, söz konusu sanıkların asli fail olmaları ve hükmün de bu şekilde kurulması nedeniyle söz konusu çelişki sonuca etkili olmadığından,
Sanık ..."ın, 21.02.2008 tarihinde Çeşme İlçesi Ilıca Mahallesi 1 nolu kafeteryanın yapılan ihalesine vekalet verdiği ... aracılığı ile katıldığı, ihalenin 180.000 TL bedel teklifle sanık ... üzerinde kaldığı, iletişim tespit tutanaklarından ve diğer delillerden anlaşıldığı üzere sanığın ikinci ihaleyi daha düşük bedelle almak amaçlı hareket ettiği, süresi içinde ihale bedelini ödememesi üzerine ihalenin düştüğü ve aynı yerin 05.06.2008 tarihinde yeniden ihaleye çıkarıldığı, sanık ..."ın incelememize konu bu ihale öncesi, 21.02.2008 tarihli ihalenin düşmesine neden olduğu için sonraki ihaleye kendisi katılamayacağından gizli ortak bulmaya çalıştığı ve bu konuda ortaklıklar kurduğu, ihaleye katılacak tarafları da etkileme faaliyetleri ile bu yerin 94.000 TL bedelle ...a kiralandığı, ihaleye ..."a vekaleten sanık ... ile hareket eden ..."ın katıldığı,
Dosyadaki ... yazıları ve UYAP kayıtlarının incelenmesinden ..."nca ... aleyhine 20.10.2008 tarihinde alacak davası açılarak, ihalenin düşmesine sebebiyet vermesi nedeniyle iki ihale arasındaki 85.000 TL farkın ödenmesinin talep edildiğinin anlaşıldığı, Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2008/381-2009/416 sayılı kararı ile ihale bedelini süresinde yatırmayarak ihalenin iptaline sebep olan ve kendisinden sonra en yüksek teklifi veren ikinci katılımcı ile sözleşme yapma fırsatının kaçırılmasına sebep olan ..."ın 85.000 TL bedelden sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, hükmün Çağatay vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesi"nin 06.04.2011 gün ve 2010/16838-2011/5325 sayılı ilamı ile onandığı,
Aynı yere ilişkin 21.02.2008 ve 05.06.2008 tarihli ihalelerde muhammen bedelin 80.000 TL olarak gösterildiği, ikinci ihalenin birinci ihaleye göre oldukça düşük bedelle birinci ihalenin iptaline neden olan ve bu nedenle ikinci ihaleye katılamayacak olan sanık ..."ın yönlendirdiği ... üzerinde kaldığı, Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2008/381-2009/416 sayılı kararı ile de tespit olunan zarar miktarı, iletişim tespi tutanakları, bu tutanaklardaki görüşmelerin yansımaları dikkate alındığında birbiriyle bağlantılı her iki ihale sürecinde ihaleyi etkileme faaliyetleri ve bu doğrultuda ortaya çıkan açık zarar nedeniyle ayrıca zararın
.tespitine gerek olmadığı ve mahkemenin lehe yasayı tesbiti yönünden kabülünde bir isabetsizlik bulunmadığı, hükmün bu kısmının onanması inancı ile sayın çoğunluğun görüşüne iştirak olunmamıştır.