![Abaküs Yazılım](/3.png)
Esas No: 2019/5220
Karar No: 2020/2331
Karar Tarihi: 18.02.2020
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2019/5220 Esas 2020/2331 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki maddi manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacılar, ...’ın bel fıtığından tedavi olmak için davalılardan Doktor ...’un muayenehanesine gittiğini, doktorun acilen ameliyat olması gerektiğini söylediğini, ameliyatın 03.12.2011 tarihinde davalıya ait olan hastanede yapıldığını, 04.12.2011 tarihinde hastaneden taburcu olduğunu, 05.12.2011 tarihinde ameliyat yerinden akıntı gelmeye başladığını, bunun üzerine doktoru aradıklarını onun yönlendirmesi ile diğer davalı doktor ...’ın muayene ettiğini, ..."ın tedavisi sırasında gerekli önlemleri almayarak ameliyat eden ve enfeksiyon kaptıran, ameliyat sonrası ameliyat yerinde gelişen akıntıdan kültür almayarak diskte ve omurgada enfeksiyon gelişmesine sebep olan daha sonrasında ise özenli bir şekilde muayene etmeyen ve gerekli tetkikleri zamanında yaptırmayan ve bu sebeple enfeksiyonunun omurgada iyice yayılmasına ve oluşan kalıcı rahatsızlıktan dolayı davalıların sorumlu olduklarını ileri sürerek, ... için 250.000,00 TL manevi tazminat ile şimdilik 20.000,00 TL maddi tazminatın, ... için 100.000,00 TL manevi tazminatın, çocukları ... ve ..."un yaşadıkları manevi zararlara karşılık her biri için 40.000,00 TL, Furkan ve ... Selim"in yaşadıkları manevi zararlara karşılık her biri için 30.000,00 TL manevi tazminatın, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davalı hastane ve davalı doktorun özen yükümlülüğüne aykırı davranması iddiası nedeniyle istenilen maddi - manevi tazminata ilişkindir. Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır.(BK 386-390)(TBK 502.506) Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur (BK 321/1 md)(TBK 400). O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, BK 394/1(TBK 510) maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Aynı hususlar adam çalıştıran sıfatı ile doktorun görev yaptığı ... kuruluşları için de geçerlidir. Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya bakılacak olursa; yargılama sırasında Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan alınan raporun sonuç kısmında, kişide saptanan bulguların lomber vertebrada ameliyat sonrası spondilodiskit gelişmesi nedeniyle oluştuğu, spondilodiskit gelişmesinin ise her türlü özene rağmen oluşabilecek herhangi bir kusur izafe edilemeyen komplikasyon olarak nitelendirildiği, komplikasyon ortaya çıktıktan sonra oluşan enfeksiyona yönelik teşhis ve tedavi algoritmasının tıp kurallarına uygun olduğu, bu nedenle ilgili ... personeline ve ... kuruluşuna atfı kabil kusur tespit edilmediği şeklinde görüş bildirilmiştir. Davacılar bilirkişi raporuna itiraz ederek içinde enfeksiyon konusunda uzman hekimin de olduğu bir heyetten yeniden rapor alınmasını istemişledir. Mahkemece, davacıların rapora itirazları karşılanmadan hüküm tesis edilmiştir. O halde, mahkemece; üniversitelerin ana bilim davalından, davacıların itirazlarını karşılayan, konusunda uzman, akademik kariyere sahip 3 kişilik bilirkişi kurulundan, davalıların teşhis ve tedavide gerekli özen ve dikkate gösterip göstermediği, ameliyat sonrası hastanın takibinin tıp kurallarına uygun şekilde yapılıp yapılmadığı, yapılan işlemlerin tıp bilimi açısından yeterliliği tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda davalıların sorumluluğunu gerektirecek ihmal ve hata bulunup bulunmadığı hususlarını gösteren, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekmektedir. Mahkemece, değinilen bu yön gözardı edilerek eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.