
Esas No: 2014/1794
Karar No: 2016/2142
Karar Tarihi: 14.12.2016
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/1794 Esas 2016/2142 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 12. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 20.03.2013 gün 2012/736 E., 2013/100 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 30.09.2013 gün 2013/8326 E. 2013/17759 K sayılı kararı ile;
“...Dava, davacının 26.08.2010 günlü borçlanma talebinin 5510 sayılı Yasanın 4/I-a kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin tespitini istemiştir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Kurum Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Hasan Özcan tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Yurt içi sigortalılık tescili ve çalışması bulunmayan davacı, 05.05.2010 günlü borçlanma başvurusuyla, İsviçre’de geçen yurt dışı sürelerini 3201 sayılı Yasa kapsamında borçlanmak istemiş, 03.08.1981-31.12.2009 tarihleri arası 10228 günlük yurtdışı çalışmalarına ilişkin olarak, 5510 sayılı Yasanın 4/I-b maddesi kapsamında yapılan değerlendirme ile, borçlanma bedeli belirlenmiştir.
Davada uyuşmazlık, yurtiçi çalışması ve sigortalılık kaydı bulunmayan, 03.08.1981 tarihinden itibaren İsviçre sosyal güvenlik mevzuatına tabi şekilde çalışan ve İsviçre’de geçen çalışma süreleri, yapılan borçlanma başvurusu üzerine 5510 sayılı Yasanın 4/I-b maddesi kapsamında değerlendirilen davacının; 3201 sayılı Yasa kapsamındaki borçlanma süresinin 5510 sayılı Yasanın 4/I-a maddesi kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceğine ilişkindir.
Uyuşmazlık tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 17.04.2008 tarihli 5754 sayılı Yasanın 79. maddesiyle değişik 3201 sayılı Yasının 3. maddesi “Bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilenler ile yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri sigortalının Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması yoksa Sosyal Güvenlik Kurumuna, Türkiye’de çalışması varsa en son tabi olduğu sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar.
Sosyal güvenlik sözleşmeleri uygulanmak suretiyle kendilerine veya hak sahiplerine kısmi aylık bağlanmış olanların borçlanma işlemleri aylık aldıkları sosyal güvenlik kuruluşunca yapılır.” hükmünü içerirken;
Yine aynı Yasayla 3201 sayılı Yasanın 5. maddesine 4. fıkra hükmü olarak eklenen ek fıkra ile de; “Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.” hükmü getirilmiştir.
Anılan 5754 sayılı Yasa ile, 3201 sayılı Yasada yapılan değişiklikler ve getirilen ek düzenlemelere birlikte bakıldığında; başvurulacak kuruluşların belirlenmesinde, eski 3. maddede öngörülen değişik hallerden tümüyle vazgeçilmiş ve sadece; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği öngörülmüştür. Yasanın bu açık hükmü karşısında, artık borçlanılan sürelerin, mülga diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında bir sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi imkanı ortadan kalkmıştır. Yani, Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması bulunmayan kişilerin, 3201 sayılı Yasaya dayalı borçlanma sürelerinin 5510 sayılı Yasanın 4/I-b kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi yasal bir zorunluluk haline gelmiştir.
Öte yandan, Anayasamızın 90/son maddesi uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş Uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği haiz bulunmaktadır.
Türkiye – İsviçre arasında aktedilen Sosyal Güvenlik Sözleşmesinde, Türk sosyal güvenlik mevzuatına tabi olmadan önce, İsviçre sosyal güvenlik rejimine tabi olunması halinde, yurtdışında geçirilen çalışma sürelerinin, akit ülke mevzuatına göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilmesi aşamasında, hangi sigortalılık niteliğine göre borçlanılabileceği konusunda açık ve özel bir düzenleme de yer almamaktadır.
Bu durumda, 3201 sayılı Yasa kapsamında yapılmak istenilen borçlanmanın, 5510 sayılı Yasanın 4/I-b maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmekte olup, Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, hatalı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davacının 26.08.2010 günlü yurtdışı borçlanma talebinin ve sigorta başlangıcının, 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin tespiti ile, emekliliğinin SSK nezdinde devamı ile aksine kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, İsviçre’de işçi olarak çalıştığını, 03/08/1981-31/12/2009 tarihleri arasındaki süre yönünden yurt dışı borçlanma talebinde bulunduğunu, davacının yurt içi çalışması olmadan, yurtdışı çalışmasının tamamını borçlanarak emekli olmuş ise de; Bağ-Kur kapsamında yaşlılık aylığı bağlandığını, ancak davacının yurtdışı çalışmasının tamamında işçi olarak çalıştığını, bu nedenle hizmetinin 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında dikkate alınması gerektiğine ve borçlanma talebinin aynı kanunun 4/1-a maddesi kapsamında geçerli olduğunun tespitine, kurumun buna aykırı işlemlerinin iptaline, emekliliğinin SSK nezdinde devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... (SGK) vekili cevap dilekçesinde yetki, görev, derdestlik gibi ön itirazları ileri sürerek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Yerel Mahkemece, davacının Türkiye’de herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı çalışması bulunmadığı, 3201 sayılı Kanunun 3. maddesi gereğince, davacının 5510 sayılı Kanunun 4/I-a bendi uyarınca borçlanmasının kabul edilmesi gerekirken, 1479 sayılı Kanuna göre işlem yapılmasının doğru görülmediği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiş, verilen hüküm davalı SGK vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire tarafından yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş, Mahkemece bozma sonrası; önceki gerekçe genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı SGK vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Türkiye’de herhangi bir Sosyal Güvenlik kuruluşuna tabi hizmeti bulunmayan davacının, yurtdışında geçen ve 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanılan sürelerinin ve bağlanan yaşlılık aylığının, 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında mı, yoksa 4/1-b maddesi kapsamında mı değerlendirilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki, Anayasa’nın 90/son maddesi uyarınca uygulama önceliğine sahip bulunan İsviçre ile imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 15/a maddesi uyarınca, sigortalılık başlangıç tarihinin yurtdışında çalışmaya başlanılan tarih olduğunun tespiti gerektiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Ne var ki anılan uluslararası sözleşmede, yurtdışında geçirilen çalışma sürelerinin, akit ülke mevzuatına göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilmesi ve hangi sigortalılık niteliğine göre borçlanılabileceği konusunda, diğer bir ifade ile 3201 sayılı Kanun uyarınca borçlanılan sürelerin 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının hangi bendi kapsamında değerlendirileceği konusunda anılan sözleşmede düzenleyici ve açık bir hüküm yer almamaktadır.
Bu nedenle uyuşmazlığın çözümü için sözleşme dışındaki mevzuatın irdelenmesi gerekmektedir.
Bilindiği üzere, 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun’un “Başvurulacak kuruluşlar” başlıklı 3. maddesi,
“1)Halen yurt dışında bulunanlar;
a)Yurt dışına çıkmadan önce Türkiye`de herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması olmayanlar Sosyal Sigortalar Kurumuna,
b)Yurt dışına çıkmadan önce Türkiye`de son defa prim, kesenek ve karşılık ödenen sosyal güvenlik kuruluşuna,
c)Ev kadınları Bağ-Kur`a, Yazılı olarak müracaat etmek suretiyle borçlanabilirler.
2)Türkiye`ye döndükten sonra yurtdışında geçen hizmetlerini borçlanmak isteyenler;
a)Herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olmayanlar, Sosyal Sigortalar Kurumuna,
b)Müracaat tarihinde çalışmakta olanlar tabi oldukları sosyal güvenlik kuruluşuna,
c)Başvuru tarihinde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olmamakla birlikte yurda dönüş tarihinden sonraki çalışmalarından dolayı son defa tabi oldukları sosyal güvenlik kuruluşuna,
d)Hizmetlerinden bir kısmı yurt dışında iken borçlananlardan kalan hizmetlerini yurda dönüş yaptıktan sonra borçlanmak isteyenler ilk borçlanmayı yapan sosyal güvenlik kuruluşuna,
Ev kadınları Bağ-Kur`a, Yazılı olarak müracaat etmek suretiyle borçlanabilirler.
3)Hak sahiplerinin borçlanması, yurt dışında çalışmakta iken veya yurda dönüş yaptıktan sonra ölenlerin hak sahipleri ilgili sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar.” şeklinde düzenlenmiş iken,
5754 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrasında aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir:
“Madde 3 –
Bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilenler ile yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri sigortalının Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması yoksa Sosyal Güvenlik Kurumuna, Türkiye’de çalışması varsa en son tabi olduğu sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar.
Sosyal güvenlik sözleşmeleri uygulanmak suretiyle kendilerine veya hak sahiplerine kısmi aylık bağlanmış olanların borçlanma işlemleri aylık aldıkları sosyal güvenlik kuruluşunca yapılır.
Anılan Kanunun “Süre tespiti ve sigortalılığın başlangıcı” 5. maddesi ise;
“Madde 5 - Yurt dışındaki çalışılan sürelerinin tespitinde, bunu belirten ve istek sahibinin ibraz edeceği ispatlayıcı belgelerin, ev kadınlarının ise, pasaportundaki kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere gün sayıları esas alınır, bu tespitte 1 yıl 360 gün, 1 ay 30 gün hesaplanır. Sosyal güvenlik kanunlarına tabi hizmetleri olanların, borçlandıkları gün sayısı, prim ödeme gün sayıları ile ilgili hizmetlerine katılır. Sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler borçlanılmış ise, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülür. Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmeti bulunmayan istek sahiplerinin sigortalılıklarının başlangıç tarihi, borçlarını tamamen ödedikleri tarihten borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülen tarihtir.” düzenlemesini içermekte iken,
Yine 5754 ve 6552 sayılı Kanunlar ile,
“Madde 5 – (Değişik birinci fıkra: 17/4/2008-5754/79 md.) Yurt dışındaki sigortalılık sürelerinin tespitinde, bunu belirten ve istek sahibinin ibraz edeceği ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere gün sayıları esas alınır, bu tespitte 1 yıl 360 gün, 1 ay 30 gün hesaplanır.
Sosyal güvenlik kanunlarına tabi hizmetleri olanların, borçlandıkları gün sayısı, prim ödeme gün sayıları ile ilgili hizmetlerine katılır. Sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler borçlanılmış ise, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülür.
Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmeti bulunmayan istek sahiplerinin sigortalılıklarının başlangıç tarihi, borçlarını tamamen ödedikleri tarihten borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülen tarihtir.
(Ek fıkra: 17/4/2008-5754/79 md.) Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.
(Ek fıkra: 17/4/2008-5754/79 md.) Sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış ülkelerdeki hizmetlerini, bu Kanuna göre borçlananların, sözleşme yapılan ülkede ilk defa çalışmaya başladıkları tarih, ilk işe giriş tarihi olarak dikkate alınmaz. (Ek cümle: 10/09/2014-6552 S.K./29. md) Ancak, uluslararası sosyal güvenlik sözleşmelerinde Türk sigortasına girişinden önce âkit ülke sigortasına girdiği tarihin Türk sigortasına girdiği tarih olarak kabul edileceğine ilişkin özel hüküm bulunan ülkelerdeki sigortalılık sürelerini borçlananların âkit ülkede ilk defa çalışmaya başladıkları tarih, ilk işe giriş tarihi olarak kabul edilir.” şeklinde değiştirilmiştir.
Görüldüğü üzere, 3201 sayılı Kanun Türkiye"de çalışması bulunmayıp yurtdışında geçen sürelerini borçlananların Sosyal Sigortalar Kurumu"na müracaat etmek suretiyle borçlanabileceğini, diğer bir ifade ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında borçlanabileceğini öngörmekte iken, 3201 sayılı Kanun"un 5. maddesinde; 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanun"un 79. maddesi ile eklenen ve 08.05.2008 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik ile; borçlanılan sürelerin, Türkiye’de sigortalılıkları yoksa 5510 sayılı Kanun"un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında (mülga 1479 sayılı Kanun kapsamında) geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edileceği şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Sonuç olarak, 5754 sayılı Kanun ile 3201 sayılı Kanun"da yapılan değişiklikler ve getirilen ek düzenlemelere birlikte bakıldığında; başvurulacak kuruluşların belirlenmesinde, mülga 3. maddede öngörülen değişik hallerden tümüyle vazgeçilmiş ve sadece; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği öngörülmüştür. Kanunun bu açık hükmü karşısında, artık borçlanılan sürelerin, mülga diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında bir sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi imkanı ortadan kalkmıştır. Yani, Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması bulunmayan kişilerin, 3201 sayılı Kanuna dayalı borçlanma sürelerinin 5510 sayılı Kanunun 4/1-b kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi yasal bir zorunluluk haline gelmiştir.
Bütün bu açıklamalar karşısında, somut uyuşmazlığın değerlendirilmesinde; davacının 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden sonra borçlanma talebinde bulunarak, borçlanma bedelini ödediği, Türkiye"de sigortalı çalışması bulunmadığı, bu nedenle, 3201 sayılı Kanunun 5754 sayılı Kanun ile değişik 5. maddesinin açık hükmü karşısında, borçlandığı sürenin, Türkiye"de çalışması olmadığı dikkate alınarak 5510 sayılı Kanun"un 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş gibi değerlendirilmesi gerekmektedir.
O halde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı SGK vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8/son maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 14.12.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.