22. Hukuk Dairesi 2019/5040 E. , 2019/15135 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ...3. Hukuk Dairesi
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen karar, duruşmalı olarak süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiş ise de; işin mahiyeti itibariyle duruşma isteminin reddine, incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiş olmakla; dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, T.C. ... Çalışma Genel Müdürlüğü’nün 18/09/2018 tarih ve 64932 sayılı yetki tespiti konulu yazısının müvekkili şirkete 21/09/2018 tarihinde tebliğ olunduğunu, işbu yazıda; Teksif Sendikası tarafından müvekkili şirket işyerinde toplu iş sözleşmesi yapmak için yetki tespiti isteminde bulunduğu, başvuru tarihinin 04/09/2018 olduğu, işçi sayısının 105 olduğu, üye sayısının 53 olduğu, adı geçen sendikanın yasanın aradığı gerekli çoğunluğu sağladığının belirtildiğini, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun yetki tespitine itiraz başlıklı 43/1 maddesinde “Kendilerine 42 nci madde uyarınca gönderilen tespit yazısını alan işçi veya işveren sendikaları veya sendika üyesi olmayan işveren; taraflardan birinin veya her ikisinin yetki şartlarına sahip olmadığı veya kendisinin bu şartları taşıdığı yolundaki itirazını, nedenlerini de göstererek yazının kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren altı iş günü içinde mahkemeye yapabilir” 43/2. maddesi birinci cümlesinde “İtiraz dilekçesi görevli makama kayıt ettirildikten sonra mahkemeye verilir” hükmüne yer verildiğini, tebliğ tarihi itibariyle 6 iş günü içerisinde görevli makam olan Uşak Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğüne itirazın 28/09/2018 tarihinde 8831 kayıt numarası ile kayıt ettirildiğini ve iş bu davanın ikame olunduğunu, öncelikle; 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun Yetki tespiti için başvuru başlıklı 42/1 maddesinde “Toplu iş sözleşmesi yapmak isteyen işçi sendikası Bakanlığa başvurarak yetkili olduğunun tespitini ister. İşveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren de Bakanlığa başvurarak yetkili işçi sendikasının tespitini isteyebilir” 42/2 maddesinde “Bakanlık, kayıtlarına göre başvuru tarihi itibarıyla bir işçi sendikasının yetkili olduğunu tespit ettiğinde, başvuruyu, işyeri veya işletmedeki işçi ve üye sayısını, o işkolunda kurulu işçi sendikaları ile taraf olacak işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işverene altı iş günü içinde bildirir” hükmünün yer aldığını, davalı sendikanın, Bakanlığa 04/09/2018 tarihinde başvurmasına rağmen Bakanlığın 6 iş günü içerisinde müvekkili şirkete bildirmediğini, başvuru tarihinin 04/09/2018, yetki tespiti yazısının tarihinin 18/09/2018, tebliği tarihinin 21/09/2018 olduğunu, yetki tespiti yazısının 6 iş günü içinde bildirilmemesinin bahsettiğimiz yasa maddesine açıkça aykırılık teşkil ettiğini, davalı sendikanın, müvekkili şirket işçilerinden sendika üyesi olanları yahut üyelikleri son bulanları bugüne kadar hiçbir zaman bildirmediğini, şirket kayıtlarında gözüken ve aidat kesintisi yapılan sadece 10 işçi mevcut olduğunu, bunun haricinde sendika tarafından müvekkili şirkete bildirim bulunmadığını, “Sendika Üyeliğinin Kazanılması Ve Sona Ermesi İle Üyelik Aidatının Tahsili Hakkında Yönetmelik”in 9. madde 3. cümlesinin “Yetkili işçi sendikası, üyelik değişikliklerini de en geç bir ay içerisinde işverene bildirmekle yükümlüdür” dediğini, bugüne kadar üyelik değişikliğinin müvekkili şirkete bildirilmemesinin de yasaya aykırı olduğunu, 27/09/2018 tarihinde iadeli taahhütlü posta yolu ile davalı sendikadan işyerinde çalışan üye listesinin gönderilmesinin istenildiğini, doğru tespitin yapılabilmesi için başvuru tarihi itibari ile sendika tarafından üye listesinin gönderilmesi gerektiğini, kaldı ki; Bakanlık tarafından bildirilen yetki tespiti yazısında; başvuru tarihinin 04/09/2018 olduğu, işçi sayısının 105 olduğu, üye sayısının 53 olduğunun belirtildiği, bu tespitin hatalı olduğunu, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 41/1 maddesinde “Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde birinin üyesi bulunması şartıyla işçi sendikası, toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecek işyerinde başvuru tarihinde çalışan işçilerin yarıdan fazlasının, işletmede ise yüzde kırkının kendi üyesi bulunması hâlinde bu işyeri veya işletme için toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkilidir” yer aldığını, müvekkili şirket kayıtları incelendiğinde, yazıda bahsi geçen işçi sayısı ve üye sayısının başvuru tarihi itibariyle açık bir şekilde gerçeği yansıtmadığını, ekte sunulan Ağustos SGK bildirgesinde iki liste halinde toplam çalışan sayısının 113 kişi olduğunu, bu çalışan işçilerden ayrılış bildirgelerinde görüleceği üzere 7 kişinin, başvuru tarihi olan 04/09/2018 tarihinden önce işten ayrıldığını, bu işçilerden; İsmail Erdoğan 03.09.2018 tarihinde, Mesut Öztürk 03.09.2018 tarihinde, Emine Sayın 31.08.2018 tarihinde, Ziya Ergül 31.08.2018 tarihinde, Neslihan Çetin 31.08.2018 tarihinde, Ayşe Cümen 31.08.2018 tarihinde, Fadime Sai 28.08.2018 tarihinde işten ayrıldığını, böylelikle 04.09.2018 tarihinde çalışan sayısının 106 olduğunu, ancak yetki tespiti yazısında işçi sayısının 105 olarak bildirildiğini, işçi sayısında hata yapıldığının açıkça görüleceğini, ayrıca üye sayısının 53 olduğunun bildirildiğini, yukarıda bahsedildiği gibi şirket kayıtlarında gözüken ve aidat kesintisi yapılan 10 işçi olduğunu, bunun haricinde sendika tarafından üye değişikliklerinin bildirilmediğini, ancak müvekkili şirket tarafından yapılan araştırmada bu sayının doğru olmadığının tespit edildiğini, şirketçe yapılan tespitlerden önem arz eden birisinin; şirket çalışanlarından Leyla Karaca isimli işçinin ekte sundukları Uşak 4. Noterliğinin 22.03.2004 tarihli, 2704 yevmiye numaralı üyelikten çekilme beyanı belgesi ve bu belgenin tebliğ zarfında görüleceği üzere, üyelikten çekilmiş olmasına rağmen halen e-devlet sisteminde üye gözüktüğünü, bu durumun üye kayıtlarındaki hatanın açıkça göstergesi olmakla birlikte Bakanlığa bildirilen üyelerde şüphe uyandırdığını, şirketçe sendikalı işçi sayısının 49 kişinin altında olduğunun tespit edildiğini, bu durumun, sayın Mahkeme tarafından başvuru tarihi olan 04.09.2018 itibariyle 00206643.064 işyeri numarası ile SGK"ya kayıtlı müvekkil şirketin SGK"dan istenilecek sigortalı hizmet listesi ile davalı sendikadan ve davalı Çalışma Genel Müdürlüğünden istenilecek sendika üye kayıtları ile ortaya çıkacağını, ayrıca kabul anlamına gelmemek kaydı ile; bir an için sendika üye sayısının 53 olduğu varsayılsa bile işçi sayısının 106 olması sebebiyle yasanın aradığı yüzde elliden fazla üyelik şartının gerçekleşmediğini ileri sürerek T.C. ... Çalışma Genel Müdürlüğü’ nün 18.09.2018 tarih ve 64932 sayılı, müvekkili şirket işyerinde toplu iş sözleşmesi için Teksif Sendikasının olumlu yetki tespit kararının iptaline karar verilmesi talep edilmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalılar davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu :
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı, davacı vekili temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
Gerekçe:
Bölge Adliye Mahkemesi kararında yer alması gereken hususlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359. maddesinde belirtilmiştir. Maddeye göre, “Tarafların iddia ve savunmalarının özeti”, “İlk derece mahkemesi kararının özeti”, “İleri sürülen istinaf sebepleri” ve “Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep” bölge adliye mahkemesi kararında yer alması gereken zorunlu hususlardandır.
Buna göre kararda, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Gerekçe, mahkemenin tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Mahkeme, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder: 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı , Ankara 2011, s.472)
Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Nitekim, 07/06/1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği kanun koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.
Diğer taraftan, kararların gerekçeli olması, davanın taraflarının mahkeme kararının dayanağını öğrenerek mahkemelere ve genel olarak yargıya güven duymalarını sağladığı gibi, tarafların kanun yoluna etkili başvuru yapmalarını mümkün hale getiren en önemli faktörlerdendir. Gerekçesi bilinmeyen bir karara karşı gidilecek kanun yolunun etkin kullanılması mümkün olmayacağı gibi bahsedilen kanun yolunda yapılacak incelemenin de etkin olması beklenemez.
Açıklanan hukuki olgular karşısında belirtmek gerekir ki, somut uyuşmazlıkta, Bölge Adliye Mahkemesi kararının içermesi gereken zorunlu unsurlardan olan “Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep” hususları kararda yer almadığından, davacı vekilinin gerekçeli şekilde istinaf başvuru dilekçesinde ileri sürdüğü itirazları değerlendirilmediğinden ve bu itirazlara dair bir gerekçe tesis edilmediğinden, bir başka ifadeyle Bölge Adliye Mahkemesi kararı somut olaya özgü hukuki gerekçe ihtiva etmediğinden, 6100 sayılı Kanun’un 359. maddesine aykırı olarak tesis edilmiştir. Bu itibarla, anılan hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde tesis edilen Bölge Adliye Mahkemesi kararı usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, bozma sebebine göre sair hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 04/07/2019 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.