Esas No: 2018/787
Karar No: 2019/61
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2018/787 Esas 2019/61 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/787 KARAR NO : 2019/61 KARAR TR: 28.01.2019
|
ÖZET: Sağlık Bakanlığı ile imzalanan Aile Hekimliği Hizmet Sözleşmesi uyarınca, Kadıköy Toplum Sağlığı Merkezi, Sahra-i Cedid Aile Hekimliği Merkezinde Aile Hekimi Uzman Doktor olarak görev yapan davacının hizmet akdi sözleşmesinin yaş haddi nedeniyle sona erdirilmesinden bahisle kıdem ve ihbar tazminatının faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. |
KARAR
Davacı : S.K.
Vekili : Av. E.E.A.
Davalı : 1- Sağlık Bakanlığı
Vekili : Av. U.S.
2- Toplum Sağlığı Merkezi
O L A Y : Davacıvekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Kadıköy Kaymakamlığı Toplum Sağlığı Merkezi"nde 2010 yılı Kasım ayında iki yıllık sözleşme ile aile hekimi uzman doktor olarak çalışmaya başladığını, bu görevinin iş akdinin fesih tarihi olan 19.2.2016 tarihine kadar kesintisiz sürdüğünü, iş sözleşmesinin iki defadan fazla yenilenerek belirsiz süreli iş sözleşmesine dönüştüğünü, müvekkilinin en son 1.1.2015-31.12.2016 tarihleri arasında geçerli olmak üzere 19.11.2014 tarihinde hizmet sözleşmesini yenilediğini, en son aldığı aylık net ücretin 9.787,74-TL olduğunu, son imzalanan sözleşmenin geçerlilik süresi olan 31.12.2016 tarihi beklenmeden 22.2.2016 tarihinde yaş haddi nedeniyle bildirimsiz olarak, kıdem ve ihbar tazminatları ödenmeden iş akdinin feshedildiğini ileri sürerek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 500,00-TL kıdem tazminatı ve 500,00-TL ihbar tazminatı olmak üzere toplam 1.000,00-TL"nin faizi ile birlikte davalıdantazmini istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.
İSTANBUL ANADOLU 3. İŞ MAHKEMESİ: 4.7.2017 gün ve E:2017/95, K:2017/322 sayı ile, davacının davalı Sağlık Bakanlığına ait Toplum Sağlığı Merkezi işyerinde 5258 sayılı Kanun kapsamında aile hekimi uzman doktor olarak çalıştığı ve taraflar arasındaki sözleşmenin idari sözleşme niteliğinde olduğu ve bu sözleşmeye dayalı uyuşmazlığın çözüm yerinin idari yargı mahkemeleri olduğu gerekçesiyle, yargı yolu bakımından mahkemelerinin görevsiz olduğundan HMK"nın 114/1 -b ve 115. Maddesi gereğince davanın usulden reddine karar vermiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf isteminde bulunulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi: 28.12.2017 gün ve E:2017/3425, K:2017/1300 sayı ile, istinaf kanun yolu incelemesine esas, ilk derece mahkemesinin yargı yolu şartına ilişkin değerlendirmesinde Yasa"ya aykırılık olmadığıanlaşılmakla davcının istinaf başvurusunun HMK"nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.
Davacı vekili aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.
İSTANBUL 7. İDARE MAHKEMESİ: 16.10.2018 gün ve E:2018/224 sayı ile, davacının Aile Sağlığı Merkezinde Aile Hekimi olarak kamu görevlisi olmayan sözleşmeli aile hekimi olarak görev yaptığı anlaşıldığından, ayrıca davacının taleplerinin 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında işçi alacağı olması (kıdem ve İhbar tazminatı) hususu da gözetildiğinde, uyuşmazlık konusu davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna varıldığı; nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi"nin benzer kararlarının da bu yönde olduğu gerekçesiyle; mahkemelerinin görevsizliğine, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyiş Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyaların Uyuşmazlık Mahkemesi"ne gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Uyuşmazlık Mahkemesi"nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ"un katılımlarıyla yapılan 28.01.2019 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, idari yargı dosyası ile birlikte adli yargı dosyası da temin edilmek sureti ile 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
III-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ"nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, Sağlık Bakanlığı ile imzalanan Aile Hekimliği Hizmet Sözleşmesi uyarınca, Kadıköy Toplum Sağlığı Merkezi 34.23.056 no"lu Sahra-i Cedid Aile Hekimliği Merkezinde Aile Hekimi Uzman Doktor olarak görev yapan davacının hizmet akdi sözleşmesinin yaş haddi nedeniyle sona erdirilmesinden bahisle kıdem ve ihbar tazminatının faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanununun "Personelin statüsü ve mali haklar" başlıklı 3. maddesinin 1. ve 2. fıkrasında, “Sağlık Bakanlığı; Bakanlık veya diğer kamu kurum veya kuruluşları personeli olan uzman tabip, tabip ve aile sağlığı elemanı olarak çalıştırılacak sağlık personelini, kendilerinin talebi ve kurumlarının veya Bakanlığın muvafakatı üzerine, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın, sözleşmeli olarak çalıştırmaya veya bu nitelikteki Bakanlık personelini aile hekimliği uygulamaları için görevlendirmeye veya aile hekimliği uzmanlık eğitimi veren kurumlarla sözleşme yapmaya yetkilidir.
Aile sağlığı elemanları, aile hekimi tarafından belirlenen ve Sağlık Bakanlığı tarafından uygun görülen, kurumlarınca da muvafakatı verilen Bakanlık veya diğer kamu kurum ve kuruluşları personeli arasından seçilir ve bunlar sözleşmeli olarak çalıştırılır. Bu suretle eleman temin edilememesi halinde, Sağlık Bakanlığı, personelini bu hizmetler için görevlendirebilir. İhtiyaç duyulması halinde, Türkiye"de mesleğini icra etmeye yetkili ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) bendinin (4), (5) ve (7) numaralı alt bentlerindeki şartları taşıyan kamu görevlisi olmayan uzman tabip, tabip ve aile sağlığı elemanları; Sağlık Bakanlığının önerisi, Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine sözleşme yapılarak aile hekimliği uygulamalarını yürütmek üzere çalıştırılabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Dava dosyalarının incelenmesinden, davacı ile Sağlık Bakanlığı adına İstanbul Valiliği arasında 5258 sayılı Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkında Kanunun 3. maddesi gereğince, 30/11/2010, 30/12/2010 ve 13/12/2012 tarihli kamu görevlisi olmayan aile hekimliği hizmet sözleşmesi imzalandığı ve davacının aile hekimi olarak İstanbul Sahra-i Cedid Aile Sağlığı Merkezinde çalışmaya başladığı, belirsiz süreli olarak yenilenen sözleşmenin Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğinde belirtilen 75 yaş haddi nedeniyle 19/02/2016 tarihi itibariyle feshedilmesi üzerine, davacı tarafından davalı idare tarafından hizmet akdi sözleşmesinin 22/02/2016 tarihinde yaş haddi nedeniyle bildirimsiz olarak sona erdirildiğinden bahisle şimdilik 500,00-TL kıdem, 500,00-TL İhbar tazminatı olmak üzere toplam 1.000,00-TL alacağın dava tarihi itibariyle en yüksek banka mevduatı faiziyle birlikte tahsiliistemiyle açıldığı anlaşılmıştır.
Anayasanın 128’inci maddesinde devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütüleceği belirtilmiş, maddede “kamu görevlisi” kavramı tanımlanmayıp, “kamu görevlisi tarafından yapılması gereken görevler” sayılmıştır.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununda da “kamu görevlisi” kavramı tanımlanmamış, 4 üncü maddesinde yalnızca kamu hizmetlerinin gördürüldüğü dört grup istihdam şeklinden bahsedilmiş olup, maddenin son fıkrasında işçiler hakkında bu Kanun hükümlerinin uygulanmayacağı açıkça vurgulanmıştır. Bir kamu tüzel kişisi tarafından istihdam edilen kişi, bu göreve kamu hukuku kurallarına göre idari bir kararla atanmış ise, bu görevli kamu görevlisidir. Örneğin memurlar, idari bir kararla göreve atandıkları için tartışmasız olarak kamu görevlisi kabul edilirler.
Bir kamu tüzel kişisi tarafından istihdam edilen kişi ile bu kamu tüzel kişisi arasındaki bağ, bir “sözleşme” ile kurulmuş ise, bu bağ “akdi” nitelikte bir bağdır. Ancak, bir kamu tüzel kişisi tarafından “sözleşme” ile istihdam edilen herkes kamu görevlisi olmayıp, sadece “ idari sözleşme” ile istihdam edilenler, kamu kurum veya kuruluşuna kamu hukuku bağı ile bağlı olduklarından kamu görevlisi olarak nitelendirilirler ve İdari hizmet sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklar idari yargıda çözümlenmektedir.Bu bağlamda; kamu tüzel kişisi tarafından bir “özel hukuk sözleşmesi” ile istihdam edilen kişilerin kamu görevlisi olarak kabulü mümkün değildir.
5258 sayılı Aile Hekimliği Kanununun, yukarıda yer verilen"Personelin statüsü ve mali haklar" başlıklı 3. Maddesi hükmü irdelendiğinde; sağlık uygulamasında, kamu görevlilerinin yanı sıra diğer sağlık görevlilerinin de kamu görevlisi sıfatı olmadan istihdamına olanak sağlandığı; bu açıdan, aile hekimliği uygulamasında istihdam edilen kamu görevlisi olmayan kişilerin diğer kamu görevlisi sayılamayacakları, bunların, farklı bir kategoriyi oluşturduğu ve kamu hukukundan çok özel hukuk hükümlerine tâbi oldukları görülmektedir.
Anılan Yasa kapsamında düzenlenen Aile Hekimliği Hizmet Sözleşmesine bakıldığında da, bu kategoridekilerin idare karşısında güçsüz bırakılmadıkları, karşılıklı iradelerin uyuşması esasına dayanan ve özel hukukun öngördüğü bir hizmet sözleşmesinin söz konusu olduğu anlaşıldığından; bu durumdaki personelle idare arasında imzalanan sözleşmenin,idari hizmet sözleşmesi olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.
Bu durumda, davacının Aile Sağlığı Merkezinde Aile Hekimi olarak kamu görevlisi olmayan sözleşmeli aile hekimi olarak görev yaptığı anlaşıldığından, ayrıca davacının taleplerinin 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında işçi alacağı olması (kıdem ve İhbar tazminatı) hususu da gözetildiğinde, uyuşmazlık konusu davanın,özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargının görevinde bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, İstanbul 7. İdare Mahkemesi’nin başvurusunun kabulü ile İstanbul Anadolu 3. İş Mahkemesinin 4.7.2017 gün ve E:2017/95, K:2017/322 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 7. İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile İstanbul Anadolu 3. İş Mahkemesinin 4.7.2017 gün ve E:2017/95, K:2017/322 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 28.01.2019 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye
Hicabi Şükrü Mehmet Birol
DURSUN BOZER AKSU SONER
Üye Üye Üye
Süleyman Hilmi Aydemir Nurdane
AYDIN TUNÇ TOPU