Hukuk Genel Kurulu 2014/1672 E. , 2016/2137 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi Sıfatıyla)
Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Muğla 1.Asliye Hukuk (İş) Mahkemesince, tescil işlemi yapıldığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına ve davacının 6111 sayılı yasadan faydalandırılmasına, prim borçlarının da 12. madde nazara alınarak yapılandırılmasına dair verilen 19.06.2013 gün 2011/1431 E., 2013/977 K sayılı kararın incelenmesi davalı Kurum vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 17.12.2013 gün 2013/16277 E. 2013/24716 K. sayılı kararı ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Direnme kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilince temyiz edilmiş olup davalı Kurum vekilinin temyiz dilekçesinin davacı vekiline tebliğ edildiğine dair tebligat parçası dosya arasında bulunmamaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir.
Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hakime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir.
Bu kapsamda hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği açıktır. Bilgilenme hakkı, yargılamanın içeriğine dair tam bir bilgi sahibi olmanın yanında gerek karşı tarafın gerekse de yargı organlarının dosya içeriğine yapmış oldukları işlemleri öğrenmelerini kapsar. Bilgilenme/bilgilendirme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi için gönderilecek tebligat ve davetiyelerde kanunda öngörülmüş şekil şartlarına sıkı sıkıya uyulması gerekmektedir. Ayrıca bu hak sadece davanın başındaki iddia ve savunmalar açısından değil yargılamanın her aşamasında dikkate alınmalıdır. Bu kapsamda devam eden bir yargılamada tarafların açıklamaları için bilgilendirme yeterli olmayıp yargılamada yer alan diğer kişilerin (tanık, bilirkişi gibi) açıklamaları açısından da önemlidir. Bilgilenme hakkının usulüne uygun kullanımı ile tarafların haklarında öğrendikleri isnat ve iddialara karşı beyanda bulunabilme, davaya yönelik bilgi ve belge verebilme yani açıklama yapma hakkı da hukuki güvenceye bağlanmaktadır. Böylece davanın her iki tarafına eşit şekilde açıklama yapma hakkı tanınması ile adaletin görünür kılınması sağlanacaktır. Açıklamada bulunma hakkı, tarafların, yazılı veya sözlü şekilde iddia ve savunmalara karşı itirazda bulunabilme, davaya ilişkin beyanda bulunmalarını sağlar.
Hal böyle olunca, davalı kurum vekilinin temyiz dilekçesinin davacı vekiline tebliğ edilmemesi bilgilenme/bilgilendirme hakkının bir başka deyişle adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, İş Mahkemeleri kararlarına karşı temyiz süresi 30/01/1950 tarih ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 02/03/2005 tarih ve 5308 sayılı Kanunla değişmeden önceki 8. maddesine göre belirlenmekte ise de, temyiz usul ve işlemlerinde 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı HUMK’un hükümleri uygulanmaktadır.
Her ne kadar uygulamada İş Mahkemesinde karşı temyiz yolu ile temyiz hakkı tanınmamakta ise de gerek İş Hukuku mevzuatında gerekse de HUMK’un temyize ait hükümlerinde bunu engelleyen bir hüküm bulunmadığı açıktır. Bu nedenle 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfiyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 433/1. maddesi gereğince temyiz dilekçesinin hüküm veren mahkeme aracılığı ile karşı tarafa tebliğ edilmesi ve karşı tarafa temyiz dilekçesine karşı cevap verme ve karşı temyiz isteminde bulunmak hakkının tanınması gereklidir.
Yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından, davalı kurum vekili tarafından dosya içerisine sunulan temyiz dilekçesinin, davacı vekiline tebliğ edilmemesinin ön sorun oluşturmadığı ve davanın esasının incelenmesinin gerektiği ileri sürülmüş ise de; bu görüş kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Yukarıda yer alan açıklama doğrultusunda yapılan incelemede; temyiz eden davalı Kurum vekili tarafından sunulan temyiz dilekçesinin, HUMK’un 433. maddesi gereğince davacı vekiline Tebligat Kanunu ve ilgili mevzuat dikkate alınarak tebliğ edilmeli ve yasal süre beklenildikten sonra Hukuk Genel Kurulu Başkanlığına gönderilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı noksanlığın tamamlanması için dosyanın mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 14.12.2016 gününde ilk görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.