13. Hukuk Dairesi 2018/1319 E. , 2018/6955 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)
DAVACI-VASİ : ...
KISITLI : ... vekili avukat vekili avukat ...
Taraflar arasındaki menfi tespit ve istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı vasi, davalı banka şubesinden 19.08.2013 tarihinde ..."ya Recep Söğütlü aracılığı ve kefilliği ile 35.000,00-TL miktarlı ihtiyaç kredisi çektirildiğini, ..."nın ... Devlet Hastanesinin verdiği sağlık raporuna göre akıl zayıflığı ve orta derecede zeka geriliği mevcut olan, ayrıca başkalarının bakım ve gözetimine muhtaç olan ve kendisine vasi tayini gereken bir kişi olduğunu, dava konusu kredi sözleşmesinin kurulduğu esnada ..."nın mevcut sağlık durumlarını bilen ve bilebilecek durumda olan Recep Söğütlü’nün, ... hesabına söz konusu krediyi çektiğini, fakat bu parayı kendi ad ve hesabına kullandığını, ilgili banka çalışanlarının da ..."nın akıl sağlığının yerinde olmadığını çıplak gözle bile fark etmeleri mümkün iken dikkate almadıklarını, ..."nın kendisini borç altına sokan hukuki işlemleri yasal temsilcisinin izni olmadan yapabilecek ehliyete sahip olmadığını, kredi çekilirken o tarihte vasilik görevi olmadığı halde ..."nın vasisiymiş gibi hareket eden aynı zamanda ..."nın kardeşi olan Recep Söğütlü"nün de kredi sözleşmesinde kefil sıfatı ile yer aldığını, kredi sözleşmesinden sonra ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesi"nin kararı ile Recep Söğütlü"nün ..."ya vasi atandığını, ..."nın kredi çekmesini ve tek geliri olan maaş hesabından kesinti yapılmasını gerektirecek borçlandırıcı işlem ya da yaşam tarzının olmadığını, bankacılık mevzuatına göre aynı zamanda okuma yazma bilmeyen veya zihinsel engeli nedeniyle kendi el ürünü ile imza atamayan kişiler ile bankalar arasında akdedilecek tüm sözleşmelerin hukuken geçerli olabilmesi için noterler tarafından düzenleme şeklinde yapılması gerektiğini, bankacılık mevzuatına da aykırı yapılan bu sözleşmenin yok hükmünde olduğunu ileri sürerek, ..."nın kredi sözleşmesinin kurulduğu tarihte temyiz kudreti bulunmaması ve borçlanma ehliyetine haiz olmaması nedeniyle kredi sözleşmesinin geçersizliğinin tespiti ile iptalini, sözleşmeye bağlı fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla emekli maaşından dava tarihine kadar yapılan kesinti miktarı 7.726,46-TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, akıl zayıflığı tanısı konulması üzerine mahkeme kararı ile kısıtlanan ..."nın vesayet altına alınmadan önce imzaladığı kredi sözleşmesinin iptali ile maaşından davalı banka tarafından kesilen miktarın iadesi talebine ilişkindir. Dosyanın incelenmesinde, ..."nın 09.12.2013 tarihli mahkeme kararı ile kısıtlanmasına karar verildiği, kısıtlının kullandığı dava konusu tüketici kredi sözleşmesi tarihinin 19.08.2013 olduğu anlaşılmaktadır.
Kural olarak tam ehliyetsiz kişilerin hukuki işlemleri hükümsüzdür. (TMK md.15) Ancak bu kuralın istisnaları vardır. Bunlardan biri TMK’nun 2. maddesinde de öngörülen dürüstlük kuralıdır. Buna göre, “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz”. TMK’nun 15. maddesinde hükme bağlanan kuralın istisnalarından biri de TBK"nun 65. maddesi hükmüdür. TBK"nun 114/2. maddesi yollamasıyla sözleşmeye aykırılık hallerinde de uygulanması mümkün olan TBK"nun 65. maddesi uyarınca hakkaniyet elverdiği takdirde tam ehliyetsiz olan kişi, diğer tarafın batıl hukuki işlemin hüküm ifade ettiğine güveni nedeniyle oluşan zararından sorumludur.
TMK"nun 452/2. maddesinde ise, “vesayet altındaki kişinin fiil ehliyetine haiz olduğu hususunda diğer tarafı yanıltmış olması halinde onun bu yüzden uğradığı zarardan sorumlu olacağı" öngörülmüştür. Buna göre kendisini ehil bir kişi gibi gösterip hukuki işlem yapan ve bu suretle karşı tarafı zarara uğratan ehliyetsiz kişinin bu zarardan sorumlu olacağının kabulü gerekir. Kanun, tam ehliyetsizlerin yaptıkları hukuki işlemleri batıl sayarken bu gibi kimseleri korumak, kendi menfaatlerine aykırı işlemleri yaparak 3. kişilerce sömürülmelerine engel olmak amacını gütmüştür. Bu tehlikenin ortadan kalktığı normal bir insanla eş değer tarzda hareket ettiği durumlarda, hukuki muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürmek hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağından kanun bunu himaye etmez. 09.03.1955 gün 22/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi, mümeyyiz olmayan kimse temyiz kudretini haiz olsa idi aynı surette hareket edecek, yani normal bir insan dahi aynı tarzda muamelede bulunabilecek idiyse ehliyetsiz olduğundan bahisle muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürememelidir.
Somut olayda, davacı vasinin kardeşi olan kısıtlı ... tam ehliyetli kişilerin dahi her zaman yararlanma olanağı bulamadığı tüketici kredisinden yararlanmış ve bu suretle bir menfaat elde etmiştir. Davalı bankanın ödeme talebine kadar tam ehliyetli biri gibi hareket edebilen kısıtlının, borcun ifası istendiğinde ehliyetsizliğini ileri sürerek ifadan kaçınması hakkın kötüye kullanılmasını teşkil ettiği, TMK 2. maddesi uyarınca bu durumun hukuk düzeni tarafından da korunmayacağı açıktır. Öte yandan kısıtlının, imzalanan kredi sözleşmesine ek rehin sözleşmesi ve taahhütname ile virman-takas mahsup talimatı gereği davalı bankadan kullandığı kredinin teminatı olarak banka nezdinde bulunan tüm alacakları, mevduat ve bloke hesapları üzerinde hapis, mahsup ve takas etme yetkisini davalı bankaya verdiği de açıktır. Bu durumda Mahkemece, davacı vasinin kardeşi olan kısıtlının kullandığı kredi sözleşmesinin iptali ve yapılan kesintilerin iadesi yönündeki davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre, davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bent gereğince davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/06/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.