13. Hukuk Dairesi 2016/5384 E. , 2018/6925 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
İHBAR OLUNAN : ... Müh. Mad. Tur. San. A.Ş. Vekili avukat ...
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, F blokun kat maliklerini temsilen yöneticilik olduğunu, bloğun davalı ... tarafından yaptırılarak ihale yoluyla satışa çıkartıldığını, zamanla dairelin tavan ve duvarlarında nemlenme, küflenme oluştuğunu ve bunun neticesinde boyaların çatladığını ve döküldüğünü, küf kokusu ve damlacıkların oluştuğunu, bu ayıpların binaya mantolama şeklinde ısı yalıtımı yapılmamasından kaynaklandığı ve gizli ayıplı olduğunu ileri sürerek; sitenin dış cephesinde ve diğer ortak alanlarda meydana gelen zararların giderilmesine, bu mümkün olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalarak 100.000,00TL"nin yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiş, 7.4.2010 tarihli dilekçesi ile ortak alanlardaki diğer ayıpların giderilmesine aksi takdirde tüm ayıplar nedeniyle 300.000,00 TL"nin tahsilini istemiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, taşınmazın binada dıştan ısı yalıtımının yapılmamış olması, binada dış cephe mantolama yapılmamış olması yönündeki taleplerin davacının aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeni ile reddine, dava dilekçesinde belirtilen diğer ortak alanlarda meydana gelen zararın tanzimi talebinin zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Mahkemece, kararın gerekçe kısmında alınan bilirkişi raporunda, taşınmazda ısı yalıtımının standartlara uygun olarak yapılmaması nedeni ile zaman içerisinde dairenin tavanlarında ve duvarlarında nemlenme ve küflenme olduğu, bunun sonucu boyaların çatladığı, küf kokunun yayıldığı, su damlacıklarının oluştuğu, teknik şartnameye uygun olarak su yalıtımlarının yapılmaması nedeni ile duvar kaplaması fayansların duvar yüzeyinden ayrıldığı ve dökülmek üzere olduğu, asansör üstündeki mermer kaplamalarda çatlama ve kabarmaların olduğu çatı parapet duvar üzerindeki mermer kaplı kartuşların kırılarak yerlere düşmekte olduğu asansör halat ve kasnağının devre dışı kaldığı, yangın hortumu ve tesisatlarının kullanılamayacak durumlarda kaldığı gibi hususların belirtildiğini, belirtilen bu ayıpların binada bulunması gereken açık ve gizli ayıplar olduğu, bu ayıplara yönelik tazminat talebinin ayıp ihbarının süresinde yapılmadığı kabul edilerek davanın reddine, binaya mantolama yapılmamasına yönelik talebin ise davacının aktif husumet ehliyeti olmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş olup, davanın hem usulden, hem de esastan reddedildiği anlaşılmıştır. Oysa ki bir davada usul yönünden ret sebepleri mevcut ise, bu husus davanın esasının incelenmesine engel teşkil edeceğinden, işin esası incelenmeksizin davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, davanın bu şekilde hem usulden hem de esastan reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-6100 sayılı HMK’nun 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK’nun 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK’nun 298/2. maddesi gereğince de, gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün de birbirine uyumlu olması gerekir. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir görevdir.
Somut olayda; mahkemece, kararın gerekçe kısmında davacının ortak alanlarda meydana gelen bir kısım ayıplar yönünden ayıp ihbarının süresinde yapılmadığı belirtilerek davanın reddine karar verildiği kabul edilirken, hüküm kurulurken bu ayıplar yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine verilerek hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturulması usul ve yasaya aykırı olup, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesi gereğince hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
3-Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 ve 2 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, 3 nolu bentte yazılı nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/06/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.