1. Hukuk Dairesi 2016/4868 E. , 2019/1271 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel isteğine ilişkindir.
Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşme ve iç ilişkinin 3. kişilere karşı ileri sürülemeyeceği, muvazaa olgusunun ispatlanamadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacının dava dışı ..."ı Kumluyazı hudutları dahilinde bulunan gayrimenkuldeki hissesinin tamamı veya bir kısmının satışı için başkalarını tevkil, teşrik ve azle münferiden mezun ve yetkili olmak üzere 04.10.2011 tarihinde vekil tayin ettiği, ..."ın da davacı ..."ı temsilen aynı yetkilerle 06.10.2011 tarihinde davalı ..."u vekil tayin ettiği, ..."un bu vekaletname ile 208 parsel sayılı taşınmazı, 29.05.2012 tarihinde, 55.000 TL bedelle davalı ... İnşaat... Ltd Şti"ne, 484 parsel sayılı taşınmazı 14.200 TL bedelle, 485 parsel sayılı taşınmazı 5.850 TL bedelle 07.03.2012 tarihinde davalı ..."e, ..."in de dava dışı vekili aracılığıyla 484 parsel sayılı taşınmazı 5.900 TL bedelle, 485 parsel sayılı taşınmazı 14.200 TL bedelle 19.03.2012 tarihinde davalı ..."e sattığı kayden sabittir.
Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olayda yukarıdaki ilkeler uyarınca bir araştırma yapılmış değildir. Şöyle ki 208 parselin akitteki bedeli 55.000 TL, olup gerçek bedel 79.624,50 TL alarak saptanmış; ancak gerçek bedelin davalı şirket tarafından ödenip ödenmediği üzerinde durulmadığı gibi yine 484 ve 485 parseller davalı ..."e toplam 20.050 TL"ye satılmış, gerçek değer ise 116.880 TL olarak saptanmış, gerçek bedelin ... tarafından ödenip ödenmediği üzerinde de durulmamıştır.
Vekalet görevinin kötüye kullanılmasında en önemli unsur vekille alıcının el ve işbirliği içinde maliki zararlandırmaları olup; değerli bir taşınmazın düşük bir bedelle temlik edilmesi de zararlandırma kapsamındadır.
Hal böyle olunca dinlenen davacı tanığı yeniden dinlenerek vekille davalının ilişkisinin belirlenmesi gerektiğinde davalı şirket defterleri üzerinde de inceme yapılarak 208 sayılı parsel bakımından Mahkemece belirlenen gerçek bedelin davalı şirketçe ödenip ödenmediğinin, yine 484 ve 485 sayılı parseller bakımından davalı ..."in ödeme ödeme yapıp yapmadığının açıklığa kavuşturulması, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığı saptanırsa 484 ve 485 sayılı parseller bakımından 2. el ..."in TMK"nın 1023. maddesi kapsamında iyiniyetli olup olmadığının belirlenmesi, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.02.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.