13. Hukuk Dairesi 2017/9586 E. , 2018/6919 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı ve davalı .... avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, ... Kompleksinin genel temizlik, peyzaj, bakım, ilaçlama hizmetinin ihale sonucunda ve 22/06/2000-25/12/2001 tarihleri arasında davalı ... Peysaj şirketi, 04/01/2002-31/12/2002 tarihleri arasında ise davalı ... şirketi tarafından yerine getirildiğini, davalı şirketler çalışanı dava dışı işçi ... tarafından işçilik alacaklarının tahsili amacıyla açılan dava sonucu davanın kabulüne karar verildiğini, bu karara dayanarak başlatılan ... 3. İcra Müdürlüğü"nün 2011/5130 Esas sayılı icra takip dosyasına 9.110,00 TL ödeme yaptıklarını, davalılar ile imzalanan sözleşmeye göre işçilerin İş Kanunu ve sosyal sigortalar mevzuatı gereğince doğacak hak ve yükümlüklerinden yüklenici firmaların sorumlu olduğunu ileri sürerek; ... oldukları 9.110,00TL"nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 909,62 TL"nin 02/06/2011 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı ... Limited şirketinden, 3.645,42 TL"nin 02/06/2011 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı ... Peyzaj Limited şirketinden tahsiline karar verilmiş; hüküm davacı ve davalı ... ve ... Peyzaj Limited şirketleri tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, asıl işveren davacının, davalı şirketler tarafından çalıştırılan işçinin açmış olduğu dava sonrasında ödemek zorunda kaldığı miktarın rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Dava konusu olayda davacı ile davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir. Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi karalaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir.
İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleriyle düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ... olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında; mahkemece davacı asıl işveren, davalılar ise alt işveren olduklarından tarafların yarı yarıya sorumlu oldukları kabul edilerek davalıların sorumlu olduğu tutarlar buna göre hesap edilmiştir. Oysa davacı ile davalı ... şirketi arasında imzalanan sözleşmenin eki teknik şartnamenin 12/f maddesinde işçilerin İş Kanunu ve sosyal sigortalar mevzuatı gereğince doğacak tüm hak ve yükümlülüklerinden yüklenici firmanın sorumlu olacağı, yine davalı ... şirketi ile imzalanan sözleşmelerde de işletmecinin çalıştırdığı personelin özlük haklarının işletmeciye ait olduğu düzenlemeleri mevcuttur. O halde, dava dışı işçinin çalışmış olduğu her bir alt işveren dönemine isabet eden işçilik alacaklarının tamamından ilgili olan alt işveren kendi dönemiyle sınırlı olarak sorumlu olacaktır. Hal böyle olunca açıklanan hususlar dikkate alınarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-14.7.2004 günlü ve 5219 sayılı yasa ile HUMK"nun 427/2 maddesindeki temyiz ile ilgili parasal sınır 1.000.000.000 TL, 5236 sayılı yasanın 19. maddesi uyarınca 1.1.2014 tarihinden itibaren 1.890,00 TL"ye çıkarılmıştır. Anılan yasada derdest davalar yönünden ne şekilde uygulanacağı yönünde açık bir uygulama hükmü bulunmamakta ise de Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.2.2005 gün ve esas 2005/13-32, karar 2005/85 sayılı kararı uyarınca yerel mahkemelerce kurulan hükümlerin temyizinin ve temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay daireleri ya da Hukuk Genel Kurulunca verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilmesi durumunda temyiz ya da karar düzeltme istemi hangi karara yönelik ise, o karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmünün esas alınacağı belirtilmiştir. Davalı ... Limited Şirketi tarafından temyiz edilen bölüm karar tarihi itibariyle 1.890,00 TL"yi geçmediğinden HUMK.nun 5219 sayılı yasa ile değiştirilen 427.maddesinin 2.fıkrası gereğince davalının temyiz hakkı bulunmamaktadır. O nedenle miktar itibariyle kesin olan karara ilişkin temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, ikinci bent gereğince davalı ... Şirketinin temyiz dilekçesinin reddine, peşin alınan harcın istek halinde taraflara iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 20/06/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.