19. Hukuk Dairesi 2018/2954 E. , 2020/154 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki hakem kararının iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince duruşmalı temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... gelmiş, duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
- KARAR -
Davacı vekili, taraflar arasındaki uyuşmazlıkla ilgili olarak ... Ticaret Odasının 2010/6 sayılı dosyası kapsamında verilen hakem heyeti kararının iptali için açılan davanın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiğini, kesinleşmiş olan karara ilişkin olarak bakiye tazminat alacağının bulunduğu iddiası ile bu kez davalı tarafından yeniden başvuru yapıldığını ve 2016/6 sayılı ve 18.04.2017 tarihli nihai hakem kararının verildiğini, ilk açılanın kısmi dava değil tam dava olduğunu, bu nedenle tahkim ile ek dava açma haklarının bulunmadığını ek dava istemli 2016/6 sayılı kararda hakem heyetince tahkim şartı yokluğuna ilişkin itirazların incelenmeden karar verildiğini, taraflar arasında ki sözleşmenin eser sözleşmesi olduğunu ve 5 yıllık zamanaşımına tabii olduğunu,temerrüt tarihinin ek dava talebini içeren 29.07.2016 tarihli ihtarname olması gerekirken dönme tarihi olan 14.04.2010 tarihinin kabul edilmesinin yasal olmadığını, tahkim şartının 2010/6 saylı kesin hakem kararı ile tüketildiğinden geriye dönük ek dava ile talep hakları olmadığını belirterek 18.04.2017 tarihli hakem heyeti kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili,ilk açılan 2010/6 sayılı kısmi dava ile verilen karar kesinleşmiş olmakla davacının 2016/6 sayılı ek davaya ilişkin tüm iddialarının esastan inceleme yasağı kapsamında olduğunu, MTK 15.madde çerçevesinde sınırlı olarak sayılan iptal sebeplerine ilişkin olarak da davacının net bir talebinin söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, 2016/6 sayılı ve 18.04.2014 tarihinde verilen hakem kararı ile 2010/6 sayılı ilk hakem kararında kesinleşen fakat hüküm altına alınmayan tazminat miktarı olan 1.188.000,00 USD"nin tahsiline karar verildiği, verilen hakem kararının 4686 sayılı Milletler Arası Tahkim Kanunu’na uygun olarak verildiği, davacı tarafça ileri sürülen tahkim şartı yokluğunun geçerli olmadığı, kararın tahkim anlaşması kapsamında kaldığı, taraflar arasındaki sözleşmenin konusunun cins satımı olduğu için diğer alım satım sözleşmeleri gibi zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğu ve bu nedenle zamanaşımı süresinin gerçekleşmediği, 4686 Sayılı Milletler Arası Tahkim Kanunu’nun 15. maddesinde sayılan iptal şartlarının da bulunmadığı, kararın kamu düzenine de aykırı olmadığı, ayrıca taraflar arasındaki uyuşmazlığın ve hakem kurulu kararının da tahkime elverişli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 18.04.2017 tarihli hakem heyeti kararının iptali davası olup, öncelikle dava da görevli mahkeme ve kanun yolu incelenmiştir.
05.07.2001 yürürlük tarihli 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun 15/A maddesinin ikinci cümlesinde, hakem kararına karşı açılacak iptal davasında görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu belirtilmiştir. Ancak, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri hakkında Kanun"un 5. maddesinde, 18.06.2014 tarih ve 6545 sayılı Kanun"un 45. maddesi ile yapılan değişikle, 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kuruluna göre yapılan tahkim yargılamasında, tahkim şartına ilişkin itirazlara, iptal davalarına, hakem seçimi ve reddine yönelik davalar ile yabancı hakem kararlarının tanıma ve tenfizine yönelik davalara ilişkin tüm yargılama safhalarının, Asliye Ticaret Mahkemesince bir başkan ve iki üye ile toplanacak heyetçe yürütüleceği ve sonuçlandırılacağı hüküm altına alınmıştır.
28.02.2018 tarihli 7101 sayılı kanunun 54. maddesi ile, 4686 sayılı Kanuna-’’ Bu Kanunda asliye hukuk mahkemesine verilen görev ve yetkiler, uyuşmazlığın konusuna göre asliye hukuk veya asliye ticaret mahkemesi tarafından kullanılır’’ şeklinde ek madde eklenmiştir.
7101 sayılı ve 28.02.2018 tarihli kanunun 53. maddesi ’’ 21.06.2001tarihli ve 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanununun 15 inci maddesinin(A) fıkrasının birinci bendinin ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde, ikincibendinin (2) numaralı alt bendinde yer alan “Mahkemece” ibaresi “Bölge Adliye Mahkemesince” şeklinde, altıncı bendinde yer alan “mahkeme” ibaresi “bölge adliye mahkemesi” şeklinde ve yedinci bendinin birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“İptal davası, 3 üncü madde uyarınca yetkili asliye hukuk mahkemesinin bulunduğu yer yönünden yetkili bölge adliye mahkemesinde açılır, öncelikle ve ivedilikle görülür.”
“İptal davası hakkında verilen kararlara karşı 12.01.2011tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre temyiz yolunabaşvurulabilir.” hükmü gereği ve 4686 sayılı yasanın 15.maddesinin (A) fıkrasının 2. bendinin(2) numaralı alt bendinde yer alan ‘’mahkemece’’ ibaresi ‘’bölge adliye mahkemesince’’ altıncı bendinde yer alan ‘’mahkeme’’ ibaresi ‘’bölge adliye mahkemesi’’ olarak değiştirilmiştir.
5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Yetkileri Hakkındaki Kanun"un 5/3-4 fıkrasında 28.02.2018 tarih ve 7101 Sayılı Kanun"un 55. maddesi ile yapılan değişiklikle fıkradaki "İptal davaları" ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
Yukarıda belirtilen yasa değişiklikleri dikkate alındığında bu durumda dava tarihi 14.09.2017 itibariyla görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi olacaktır.
Hakem heyeti kararının iptaline ilişkin davanın istinaf kanun yoluna mı temyiz kanun yoluna tabi olacağı hususunda ise; 4686 sayılı MTK’nun 17. maddesinde aksine hüküm bulunmadıkça HMK’nın (mülga HUMK’un) hükümlerinin tatbik alanı bulunmadığı ve MTK’nun 15. maddesinde iptal davası hakkında verilen kararlarına karşı 6100 saylılı HMK hükümlerine göre temyiz yolunun açık olduğu belirtildiğinden hakem heyeti kararının iptali istemli davalarda kanun yolu temyiz yolu olacaktır.
Bu belirlemelerden sonra davacının tahkim yolu ile ek dava açılamayacağına ilişkin temyiz itirazının incelenmesinde; taraflar arasındaki tahkim sözleşmesininde uygulanacak hukuk olarak Türk hukuku ve 1980 tarihli Uluslararası satım sözleşmelerine ilişkin Birleşmiş Milletler anlaşması(CISG) uygulanacağı kararlaştırılmış, tahkim heyetince de 18.04.2017 tarihli karar ile uygulanacak hukukun, Türk maddi hukukunun emredici kurallarına aykırı düşmeyen CISG hükümleri ile birlikte Türk maddi hukuku kuralları olduğunu belirlemişlerdir.
İTO tahkim yargılama usülüne ilişkin yönetmelik ve CISG"de ek dava ve kısmi dava ile ilgili herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu durumda HMK ‘da yer alan kısmi dava ve ek dava ile ilgili hükümlerin uygulanması gerekir.
Kısmi dava HMK’nun 109. maddesi hükmünde "Talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yolu ile ileri sürülebilir. Dava açılırken talep konusunun kalan kısmından açıkca feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez." şeklinde düzenlenmiştir. Davalı tarafından kesinleşen 13.08.2013 tarihli ilk tahkim heyeti kararına konu tahkime başvuru dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuştur. Bu durumda HMK"nun 109. maddesi hükmü uyarınca zamanaşımı süresi içerisinde tahkime ek başvuru yapılması mümkündür.
4686 sayılı MTK"nun 10. maddesinin (D) bendinin 2.fıkrasında ’’Taraflar, aksini kararlaştırmış olmadıkça, tahkim yargılaması sırasında iddia veya savunmalarını değiştirebilir veya genişletebilirler. Ancak, hakem veya hakem kurulu, bu işlemin gecikerek yapılmış olduğunu veya diğer taraf için haksız bir şekilde büyük zorluk yarattığını ve diğer hâl ve şartları dikkate alarak böyle bir değişiklik veya genişletmeye izin vermeyebilir.’’ hükmü gereği hakem heyetine ıslah talebini kabul etmeme konusunda yetki tanınmasına göre ilk hakem heyeti tarafından yapılan ıslahın kabul edilmemesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Davalının tahkime yapmış olduğu ilk başvuru dilekçesinde açıkca talep konusunun kalan kısmından açıkca feragat etmediği gibi ayrıca fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak talepte bulunmasına göre bakiye alacak isteminde bulunması hukuken mümkün bulunmaktadır.
Son olarak işin esasının incelenmesine gelince; 4686 sayılı MTK’nun 15/A maddesinde iptal sebepleri sınırlı olarak sayılmış olup maddede yer almayan sair sebepler iptal nedeni olarak dikkate alınamayacağından maddi vakıa denetimi yapılması da mümkün değildir. Somut olayda, davacının temyiz dilekçesindeki itiraz nedenleri arasında MTK’nun 15. maddesindeki iptal sebebleri bulunmaması nedeniyle mahkemenin bu yöndeki kabulü de yerindedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda ve dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı yararına 2.540,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınmasına, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 30.01.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.