4. Hukuk Dairesi 2016/10560 E. , 2018/6676 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... ... tarafından, davalı ... aleyhine 10/07/2015 gününde adli yardım talepli olarak verilen dilekçe ile evlenme vaadi ile kandırılma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine adli yardım talebi kabul edilerek mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 24/05/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı ... ... tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, kişilik haklarına saldırı ve babalık görevinin yerine getirilmemesi nedeni ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı; davalı ile evlenmek amacıyla birlikte yaşamaya başladıklarını, ancak davalının evlenmeye yanaşmadığını, hamile iken davalının evi terk ettiğini, 24/11/2013 tarihinde müşterek çocuklarının doğduğunu, davalının çocuğunu tanımadığı gibi nüfusuna da kaydetmediğini, babalığın tespiti ile eldeki davayı açtığını, tefrik edilen babalığın tespiti davasının lehine sonuçlandığını, davalının babalığı kabul etmemesi ve müşterek çocuklarını tek başına büyütmek zorunda kaldığını beyan ederek maddi ve manevi zararının tazminini istemiştir.
Davalı vekili; tarafların evlilik olmaksızın beraber yaşamayı tercih ettiklerini, davalının hiçbir zaman evlenme vaadinde bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; evlenme vaadiyle birliktelik yaşamanın ve müşterek çocuğun doğmuş olmasının tek başına manevi zararın ispatı için yeterli olmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamına göre; tarafların gayrı resmi birlikte yaşadıkları, bu birlikteliklerinden bir çocuklarının olduğu, davalının resmi nikâh yapmaya yanaşmadığı ve dava dışı bir kadınla evlendiği, müşterek çocuğu ise mahkeme kararıyla tanıdığı hususları sabittir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 58. (818 sayılı mülga BK"nın 49.) maddesi gereğince kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminat hükmedilmesini isteyebilir. Hâkim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hâl ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hâkimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceği Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Davaya konu olan olayda; davacı ile davalı resmi nikâh yapmadan birlikte yaşamaya başlamışlar daha sonra gelişen olaylar sonucunda ayrılmışlardır. Reşit olan davacının, resmi nikâh olmaksızın davalı ile rızası ile birlikte yaşadığı gözetildiğinde bu durumun, tek başına manevi zararı doğurduğu sonucuna ulaşılamaz. Ancak, tarafların birlikteliklerinden olan müşterek çocuğu davalının benimsemeyip babasız büyümesine sebebiyet vermesi, davacının, müşterek çocuğun doğumundan itibaren ebeveyinlik görev ve sorumluluğunu tek başına üstlenmek zorunda kalması, davalının babalık sorumluluğundan kaçınması, olayın gelişimi, tarafların durumu ile yukarıda açıklanan ilkeler gözetildiğinde, davacı yararına manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken davanın tümden reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA 05/11/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.