14. Hukuk Dairesi 2018/2227 E. , 2021/3099 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 24.04.2012 gününde verilen dilekçe ile kadastral parselin ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 17.12.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ile davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, kadastral parselin ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili ve davalı vekili temyiz etmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenilirliği), bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır.
O halde; imar parselinin dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanaksız kalacağı ve TMK"nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği tartışmasızdır.
Öte yandan, 20 Şubat 2020 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 7221 sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 7. maddesiyle 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesine yeni bir fıkra eklenmiştir.
Eklenen bu hükme göre, 3194 sayılı Kanunun 18. maddesi kapsamında yapılmış imar uygulamalarının kesinleşmiş mahkeme kararlarıyla iptal edilmesi nedeniyle; davaya konu parselin imar planı kararları ile umumi ve kamu hizmetlerine ayrılan alanlara denk gelmesi veya iptal edilen uygulama ile tahsis ve tescil edilmiş parsellerde hak sahiplerince yapı yapılmış olması ve benzeri hukuki veya fiili imkânsızlıklar nedeniyle geri dönüşüm işlemleri yapılarak uygulama öncesi kök parsellere dönülemeyeceğinin parselasyon planlarını onaylamaya yetkili idarelerin onay merciince tespiti halinde, öncelikle davaya konu parselin hak sahiplerinin muvafakati alınmak kaydıyla uygulama sahası içerisinde idarece uygun bir yer tahsis edileceği veya anlaşma olmaması halinde davacı hak sahibinin kök parseldeki yeri dikkate alınarak uygulamadaki düzenleme ortaklık payı kesintisi düşüldükten sonraki taşınmazın rayiç bedeli üzerinden değerinin ödeneceği belirtilmiştir.
Somut olaya gelince; davalı vekili tarafından, dava konusu taşınmazın bulunduğu alanda yeni bir imar uygulamasının yapıldığı beyan edilmiştir. Bu durumda; mahkemece, imar uygulamasına ilişkin Belediye Encümen kararı şuyulandırma cetvelleri ile birlikte bu uygulamanın sicile yansıtılıp yansıtılmadığı bakımından tedavüllü tapu kayıtlarının (geldi ve gitti kayıtları denetlenebilir şekilde tapu kütük sayfalarının) temin edilmesi ve bu uygulamanın iptali bakımından idari yargı yerinde dava açılıp açılmadığı araştırılarak bu idari davanın sonucunun beklenilmesi, iptal edilmemiş olması halinde imar parselinin dayanağı olan idari işlem ayakta kaldığından sicilin dayanaksız kalmayacağı ve TMK"nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşmeyeceği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi, iptal edilmiş olması halinde ise yukarıda izah edilen yasa değişikliği uyarınca dava konusu uyuşmazlık idareye başvuru yoluyla çözülmesi gerektiğinden, imar parselinin eski hale ihyasına yönelik dava konusu talebin, kanun değişikliği nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekili ve davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın davalı vekiline iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.04.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.