21. Hukuk Dairesi 2018/1880 E. , 2018/4889 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : 1. İş Mahkemesi
K A R A R
A)Davacı İstemi:
Dava, sigorta başlangıç tarihinin 02.05.1975 tarihi olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
B)Davalı Cevabı:
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili özetle; hak düşürücü süre itirazında bulunmuş, davacı adına düzenlenmiş işe giriş bildirgesinin kurum kayıtlarına verilmesinin yeterli olmadığını, dönem bordrolarının verilip primlerinin yatırılmasının gerektiğini, kurum kayıtlarında görünmeyen ve iddia olunan fiili ve eylemli çalışmanın yöntemince ispatı gerektiğini, kurumun dava açılmasına sebebiyet vermediğini belirterek davanın reddini istemiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
İlk Derece Mahkemesince;“ Bordro tanığı ..."ın beyanı, ve de diğer davacı tanıklarının beyanları da davacının iddialarını ispata yeterli bulunmuştur. Tanıkların birbiriyle örtüşen, dönemde işyerinin unvanı, tarih, yer, ve yapılan işi anlatır somut olaylara dayalı beyanları , 02.05.1975 tarihli işe giriş bildirgesinin kuruma verilmiş olması , kaldı ki işe giriş bildirgesinin verilmiş olması adı geçen işyerinde davacının bir gün dahi olsa sigortalı çalıştığının yazılı karinesi olup; 506 sayılı Yasa sigortalılık işlemleri ile ilgili olarak çalışan sigortalıya hiçbir yükümlülük getirmemiştir. Sigortalılıkla ilgili işlemleri yapma görevi işverene, bu yükümlülüklerle ilgili işlemlerin denetim ve gözetim görevi de kuruma aittir. Aradan uzun yıllar geçtikten sonra dönem bordrosu verilmediği ileri sürülerek bunun olumsuz sonuçlarının sigortalıya yansıtılması iyi niyet kuralı ile de bağdaşmaz.” gerekçesiyle “ Davanın KABULÜ ile, Davacının ilk işi giriş tarihini 02/05/1975 tarihi olduğunun tespiti ile 506 sayılı yasanın 60/G maddesi gereğince malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına esas olmak üzere sigortalılık başlangıcı olarak 18 yaşını ikmal ettiği 01/01/1978 tarihinin esas alınması ve tespitine karar verilen 1 günlük sürenin prim ödeme gün sayısına dahil edilmesi gerektiğinin tespitine, ” karar verilmiştir.
./..
İstinaf Başvurusu;
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili; davacının fiili çalışmalarının ispata dayandırılması gerektiğini ve bu olgunun inandırıcı delillerle ispat edilemediğini, eksik inceleme ve tanık anlatımlarına dayanılarak davanın kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, hak düşürücü sürenin dikkate alınmadığını, hizmet tespiti davalarının kamu düzeni nedeniyle resen araştırılması ve özel bir duyarlık ve özenle yürütülmesi gerekmesine rağmen bunların yapılmadığını belirtmekle ilk derece mahkemesinin kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
D)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
Bölge Adliye Mahkemesince “... İl Müdürlüğü"nden gelen davacının sigortalı çalışmalarını gösterir hizmet döküm cetvelinin incelenmesinden 1977/4. Dönemde zaten davacının 45 Günlük malullük,yaşlıklık ve ölüm sigortalarına tabi çalışması olduğundan sigortalılığı yasa gereği işe giriş bildirgesi tarihi olmayacağı için ve 1977 yılına ait çalışması bulunduğundan HMK. 114/1h bendi gereğince davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı anlaşılmakla ” gerekçeleriyle “ 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜNE, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b-2 maddesi gereğince Bursa 1. İş Mahkemesi"nin 2016/440 Esas - 2017/514 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2-Davacının davasının REDDİNE,” karar verilmiştir.
E)Temyiz:
Davacı “Dosyadaki kayıtlar nedeniyle davamın kabulüne karar verilmelidir.” gerekçesiyle temyiz yoluna başvurmuştur
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 108.maddesinin 1. fıkrasında; " Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir." hükmü düzenlenmiştir.
Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için sigortalı işe giriş bildirgesinin varlığı yeterli değildir. Aynı zamanda o kimsenin Yasa"nın belirlediği biçimde (506 sayılı Yasa"nın 2. maddesi ve 5510 sayılı Yasa"nın 4/a maddesi) eylemli olarak çalışması da koşuldur. Bu yön 506 sayılı Yasa"nın 6. maddesi ile 5510 sayılı Yasa"nın 7/a maddesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 1999/21-549-555, 2005/21-437-448 ve 2007/21-306-320 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır. Bu bakımdan davacının işyerinde eylemli olarak çalışıp çalışmadığının yöntemince araştırılması gerektiği ortadadır. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer
./..
belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olayda uyuşmazlık, öncelikle davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Bilindiği gibi; 506 sayılı Yasa"nın 11/12/1981 tarihli 2564 sayılı Yasa ile değiştirilen 60/G maddesinde 18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık sürelerinin 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edileceği, Geçici 54. maddesinde ise 01/04/1981 tarihinden önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescil edilmiş olanlar hakkında 60/G maddesinin uygulanmayacağı bildirilmiştir. Bu durumda davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 02/05/1975 olarak kabulü durumunda 506 sayılı yasanın Geçici 54 maddesi delaleti ile 60/G maddesinin uygulanmayacağı belirgindir. Bu durumda davacının dava açmakta hukuki yararı vardır. Bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesince davanın esasına girmeden, hukuki yarar olmadığından davanın reddine karar vermesi isabetsiz olmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacının temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
G)SONUÇ:Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 16/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.