11. Hukuk Dairesi 2018/4972 E. , 2019/6656 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 22. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 27/04/2017 tarih ve 2010/335 E- 2017/317 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi"nce verilen 04/07/2018 tarih ve 2017/1852 E- 2018/1145 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; Şekerbank AŞ. ... Şubesi"ne ait 20.05.2008 tarihli ve 0112462 sayılı çekin dava dışı diğer borçlu ...tarafından davacıya ciro edildiğini, çekin davacıya verilme nedeninin taraflar arasındaki borç ilişkisi olduğunu, davacının davalı şirketten 84.000,00 TL alacaklı olduğunu, çek bedelinin tahsili amacıyla Ankara 6. İcra Müdürlüğü"nün 2008/13441 sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, takibin kesinleştiğini, takip hakkında Ankara 3. İcra Mahkemesi"nin 10.03.2009 tarih 2009/362 esas, 2009/398 karar sayılı kararı ile icranın geri bırakılmasına karar verildiğini, verilen kararın temyiz ve düzeltme aşamalarında geçip kesinleştiğini, İİK 33/a-2. maddesi hükmü uyarınca, icranın geri bırakılmasına ilişkin kararın kesinleştiğinin taraflarına tebliğinden itibaren yasal süresi içinde davayı ikame ettiklerini ileri sürerek zamanaşımının vakii olmadığının tespitini ve çek tutarının çek keşide tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; takip konusu çekin zamanaşımına uğradığını, davacının alacaklı olduğunu ispatla mükellef olduğunu, 20.05.2008 tarihinin çekin keşide tarihi olmadığını, çekin keşide tarihinin 05.07.2006 tarihi olduğunu, çek incelendiğinde keşide tarihinde 20 ve 5 rakamlarından sonra gelen 2008 rakamının 8 hanesinde oynama ve/veya düzeltme bulunduğunu ve keşide tarihinin paraflandığının belirlendiğini, Ankara 3. İcra Hukuk Mahkemesi"nin 2009/337 esas sayılı dosyası üzerinden davacı aleyhine açılan imzaya itiraz istemli davada, çekteki imzanın davalı şirketi temsile yetkili kişi elinden çıkmadığının tespit edildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; dava konusu çekin tahsili amacıyla 02/07/2008 tarihinde takip başlatıldığı, icra dosyasında davacı alacaklı vekilinin 31/07/2008 tarihinde borçlu ...yönünden talepte bulunduğu, bundan sonraki talep tarihinin ise 10/02/2009 olup, oradaki 6 ay 10 günlük süre içerisinde başkaca herhangi bir işlem yapılmadığından uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK"nın 726. maddesinde çekler için öngörülen 6 aylık zamanaşımı süresinin dolduğu, çekin keşide tarihinin 20/05/2006 iken 20/05/2008 olarak değiştiren parafın davalı şirket yetkilisi ..."in muvafakatiyle kardeşi ..."e ait olduğu belirlenmişse de 20/05/2008 tarihinden önce davalı şirketin hisse devri ile 29/04/2008 tarihinde el değiştirdiği, böylelikle paraf atılarak yapılan değişiklik tarihindeki şirket yetkilisinin ... olmadığı bu sebeple yapılan değişikliğin davalı şirket yönünden bağlayıcılığının bulunmadığı, bu durumda çekin keşide tarihinin 20/05/2006 olduğunun kabulü gerektiği, 6762 sayılı TTK"nın ibraz süresini düzenleyen 700. maddesine göre çekin 30/11/2006 tarihinde yani icra takibine konulmadan önce zamanaşımına uğradığı, gerçek keşide tarihine göre de süresinde bankaya ibraz edilmediği, davacı çeke ciro yoluyla hamil olduğundan sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde davalı keşideciden alacak talebinde bulunabileceği, ancak TTK"nın 644. maddesinde öngörülen 1 yıllık süre geçtikten sonra dava açıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi"nce; dava konusu çeki ciro yolu ile iktisap eden davacının davalı ile aralarında alt ilişki bulunmaması ve çekin düzenlenme, takip ve dava tarihi itibari ile 6762 sayılı TTK"nın 644. maddesine göre dava açmak bakımından 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, mahkemenin bu yöndeki değerlendirmelerinin usul ve yasaya uygun bulunduğu, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf isteminin HMK"nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda aşağıdaki bent dışında kalan hususlar bakımından bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre bu yönlere ilişkin istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, dava ve takip konusu çekin zamanaşımına uğramadığının tespiti ve çek bedelinin tahsili talebine ilişkindir. Gerek ilk derece mahkemesince gerekse bölge adliye mahkemesince tahsil isteminin hukuksal dayanağının zaman itibariyle uygulanması gereken mülga 6762 sayılı Kanun"un 644. maddesi olduğu kabul edilmiş, mahkemece tahsil istemi yönünden TTK 644. maddesinde öngörülen 1 yıllık süre geçtikten sonra dava açıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olup verilen bu karar aleyhine davalı yanca herhangi bir itirazda bulunulmamış ve istinaf yoluna başvurulmamıştır. Bu itibarla davacının tahsil isteminin hukuksal dayanağının 6762 sayılı Kanun"un 644 (6102 sayılı TTK’nın 732.) maddesinde düzenlenen alacak davası olarak kabulü gerekmektedir. TTK 644. maddesinde bu nitelikteki bir davanın dava konusu çekin zamanaşımına uğramasından itibaren 1 yıllık süre içinde ikame edilmesi gerektiği belirtilmiş olup, mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de, kararda bahsedilen 1 yıllık süre, zamanaşımı süresi olarak düzenlenmiş olup ancak davalı tarafından usulüne uygun şekilde def"i olarak süresinde ileri sürülmesi durumunda dikkate alınır. Zamanaşımı def"i, alacaklının alacağını borçlunun rızasına aykırı olarak dava yoluyla isteyebilme hakkını ortadan kaldıran kişisel bir savunma sebebi olması nedeniyle itirazlardan farklı olarak, diğer savunma sebeplerinde olduğu gibi mahkemece resen gözetilmesi söz konusu değildir. Bu nedenle davalı tarafından 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 140. ve 6948 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 161. maddesi hükümleri ile HUMK 74. maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 25. maddesi hükmü gereğince tahsil istemi bakımından zamanaşımı definin ileri sürülmesi gerekir.
Dosyanın incelenmesinde davalı tarafından TTK 644. maddeye dayalı tahsil istemi bakımından zamanaşımı def"inde bulunulmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda gerek ilk derece mahkemesinin tahsil davasının zamanaşımına uğradığı cihetiyle verdiği ret kararı ve gerek bölge adliye mahkemesinin davacının istinaf başvurusu üzerine bu yön itibariyle istinaf başvurusunun reddine dair kararı doğru olmamış, ayrıca zamanaşımı definin davalı tarafından ileri sürülmediği halde mahkemece re"sen dikkate alınması az yukarıda açıklanan kanun hükümlerine aykırı olduğu gibi kamu düzenine de açıkça aykırılık teşkil etmekte olup kararın bu nedenle de resen bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 23/10/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.