10. Hukuk Dairesi 2021/1711 E. , 2021/12608 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye
Mahkemesi : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
No : 2019/241-2020/1648
İlk Derece
Mahkemesi : Aydın 1. İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının davacıdan alınmasına, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, Üye ..."ın muhalefetine karşı, Başkan ..., Üyeler ..., ... ve ..."nın oylarıyla ve oy çokluğuyla 20/10/2021 gününde karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
1. Çoğunluk ile aradaki temel uyuşmazlık, hizmet tespiti davasında davanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının uygulanıp uygulanmayacağı” noktasında toplanmaktadır.
2. Somut uyuşmazlıkta davacı, dava dilekçesinde “inşaat işyerinde Mayıs 2012 - Temmuz 2012 tarihleri arasında denetimli serbestlikten yararlanarak çalıştığını beyan ederek bu çalıştığı sürelerin tespitini” talep ederken, yargılama sırasında ara kararından sonra davacı vekili, “davacının 05.07.2012 tarihinde Aydın Cezaevinden tahliye olduğunu 06.07.2012 tarihinde Aydın Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü’ne müracaatta bulunduğunu, bu müracaattan sonra 07.07.2012 tarihinde çalışmaya başladığını ve 31.10.2012 tarihine kadar çalıştığını” belirterek bu sürelerin hizmet süresi olarak tespitini talep etmiştir.
3. İlk derece mahkemesi “dava dilekçesinde talep ettiği sürelerin 2012 yılı mayıs ayı ila temmuz ayı aralığı olduğu bu dönemdeki çalışmasının bulunmadığı cezaevine giriş çıkış tarihleri ile talep edilen tarihin çakıştığı davacının davasını ispat ile yükümlü olduğu” gerekçesi ile davanın reddine karar vermiştir.
4. Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesi “Davacı tarafın dava dilekçesinde Mayıs 2012-Temmuz 2012 tarihleri arasında hizmet aktine bağlı olarak çalıştığının tespitini talep ettiği, yargılama sırasında 09/09/2014 tarihli celsede davacıya talep konusunun gün, ay ve yıl olarak açıklaması için süre verilmesi üzerine davacı vekilinin, 23/09/2014 tarihli dilekçe ile talep konusunun 07/07/2012-31/10/2012 tarihleri arasına ilişkin olduğunu ifade ettiği, ancak davalı taraf iddianın genişletilmesine rızalarının olmadığını belirttiği, kaldı ki iddianın genişletilmesine açık izin olmadıkça davacı tarafın iddiası ile bağlı olduğu, yine davacı tarafun dava dilekçesini ıslah ettiğini de bildirmediği, açıklama dilekçesi adı altında iddianın genişletilmesi mümkün olmadığından davacının talebinin Mayıs 2012-Temmuz 2012 tarihleri arasına ilişkin olduğunun kabulü zorunlu ve kanıtlayamadığı” gerekçesi ile istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
5. Sosyal Güvenlik Hakkının niteliği: Anayasa’nın 60. Maddesi uyarınca “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar”. Belirtmek gerekir ki; Sosyal devlet olmanın bir gereği ve sonucu, sosyal güvenlik hakkının tüm bireylere sağlanması ve güvence altına alınmasıdır. Sosyal güvenlik hakkı vazgeçilmez bir anayasal haktır ve kamu düzenindendir. Hizmet tespiti, prime esas kazancın tespiti ve buna bağlı olarak yaşlılık aylığı, bir sosyal güvenlik hakkıdır. Ayrıca vazgeçilmez olan bu hakkını kendisi kısıtladığı ve uzun süre sonra bu hakkı istemesinin dürüstlük kuralına aykırı davranış olduğu ileri sürülemez.
6. Sigortalı bu haktan vazgeçemeyeceğinden, açtığı davadan feragat edemez, davalı işvereninde bu kapsamda davayı kabul etmesinin de sonuca etkisi yoktur. Feragatin, kabulün ve en önemlisi kesin delil niteliğinde olan ikrarın dikkate alınmadığı bu davada, resen araştırma ilkesi geçerlidir.
7. Re’sen araştırma ilkesinin uygulama alanı bulduğu ve hâkimin verdiği hükme esas teşkil edecek olan dava malzemesinin toplanması ile görevli olduğu davalarda, iddianın ve savunmanın genişletilmesi yasağı uygulanmaz(Abdurrahim KARSLI, Medeni Muhakeme Hukuku, 4. Baskı, İstanbul, 2014,I, s. 469. Bu konuda ayrıca Bkz Baki KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.II, 6. Baskı, İstanbul, 2001, s.1732; Hakan Pekcanıtez/Oğuz Atalay/ Muhammet Özekes, Medeni Usul Hukuku, 14. Baskı, Ankara, 2013, s.366).
8. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun öngördüğü yasal düzenlemeler gereğince, yazılı ve basit yargılama usulünde iddia ve savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağının farklı zamanlarda başlıyor olması, re’sen araştırma ilkesinin söz konusu olduğu uyuşmazlıklar bakımından, hangi yargılama usulü uygulanırsa uygulansın herhangi bir değişikliğe sebep vermeyecek ve iddianın ve savunmanın genişletilmesi yasağı uygulanmayacağından bahisle, yargılamaya yeni vakıaların getirilmesi mümkün olabilecektir(Özmumuc, Seda. Türk Hukukunda Yargıtay Kararları Işığında Re’sen Araştırma İlkesi. S.D.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi MİHBİR Özel Sayısı. s: 145 vd.).
9. Bu maddi ve hukuki olgulara göre resen araştırma ilkesine tabi hizmet tespiti davasında davanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağı uygulanmayacağından, davacı vekilinin ara kararı ile açıklattırıldığı tarihler olan 07/07/2012-31/10/2012 tarihleri için hizmeti yönünden deliler değerlendirilerek karar verilmesi gerekecektir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir. Çoğunluğun usule aykırı onama kararına bu nedenle katılınmamıştır.