Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/534
Karar No: 2021/12588
Karar Tarihi: 20.10.2021

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/534 Esas 2021/12588 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2021/534 E.  ,  2021/12588 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : Kocaeli 1. İş Mahkemesi

    Dava, sigorta başlangıcı ile hizmet tespiti istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM
    2002 yılı Mart ayında davalı ... Ürünleri İnşaat Taahhüt San.Tic.Ltd.Şti"nde çalışmaya başladığını 28/11/2014 tarihine kadar devamlı olarak çalıştığını, işyerinde kapı imalatı yapıldığını, çalıştığı süre içerisinde sigortasının yapılmadığını belirterek sigorta başlangıç tarihinin Mart 2002 olarak tespitini talep etmiştir.
    II-CEVAP
    Davalılar ... ve ... Ürünleri İnş. Taah. San. Tic. Ltd. Şti. vekili 24.12.2014 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacının bir mizansen kurgulayarak müvekkilini mağdur ettiğini, parça başı çalışan bir esnaf olduğunu, dükkanı bulunduğunu, taktığı kapı başına ücret aldığını, hiçbir işyerinde ücretli olarak çalışmadığını, 28/11/2014 tarihinde 2 sosyal güvenlik denetmen yardımcısı ile davacının birlikte müvekkilinin işyerine baskın yaparcasına geldiklerini, düzenlenen tutanağa işyeri sahibi ..."den imzalamasını istediklerini, ..."in tutanağın doğru olmadığını, şahsın yanında çalışmadığını ifade ettiğini, müfettişlerin imzalamazsan sana 200.000 TL ceza keseriz diyerek tehdit ettiklerini, Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulundukların, 1 kişinin 12 yıl kayıtsız çalışmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının Ahmet Tok isimli bir kişiye ait işyerindeki çalışmasını bile müvekkiline yıkmaya çalıştığını belirterek davanın reddini istemiştir.
    Fer"i müdahil SGK vekili 15.01.2015 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davanın 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, bordro tanıkları ile ispat yapılabileceğini belirterek davanın reddini istemiştir.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
    B-BAM KARARI
    Bölge Adliye Mahkemesince " Kocaeli 1. İş Mahkemesi"nin 12/12/2019 tarihli, 2018/348 Esas - 2019/366 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Yasanın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, " karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davacı vekili kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek bozulmasını talep etmiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    1-Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasa"nın 86/9. maddesidir. Bu tür sigortalı hizmetlerin saptanmasına ilişkin davalar, sonuç itibariyle sigorta primlerinin işverenden tahsilini ve kurum kayıtlarının düzeltilmesini de gerektireceğinden gerçek işveren ve kurum kayıtlarında işveren olarak görünen kişilerin de belirlenerek davaya katılmaları sağlanmalı, bu yöndeki işyeri bilgi ve belgelerine ulaşılması, bir başka anlatımla, davanın sübutu, kanıtlama yükümlülüğü ve verilen kararın infazı açısından, husumetin tüm işverenlere birlikte yöneltilmesi zorunludur.
    Dava arkadaşlığının hangi hallerde zorunlu (mecburi) olduğu, maddi hukuka göre belirlenir. Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hallerde mecburi dava arkadaşlığı olacaktır.
    Davacılar arasında (aktif) mecburi dava arkadaşlığı bulunması halinde, bütün davacılar davayı birlikte açmak zorundadırlar. Dava mecburi dava arkadaşları tarafından biri veya bazıları tarafından açılmış ise, dava sıfat yokluğundan dolayı hemen reddedilmez. Mahkeme, diğer mecburi dava arkadaşlarının davaya katılmasını vefa muvafakat etmelerini sağlaması için davacıya veya davacılara süre verir. Diğer dava arkadaşları davaya katılır veya muvafakat ederse davaya devam edilir. Davayı açan davacı kendisine verilen süre içinde diğer mecburi dava arkadaşlarının katılmasını veya muvafakat etmelerini sağlayamaz ise, dava sıfat yokluğundan reddedilir.
    Davalılar arasında (pasif) mecburi dava arkadaşlığı var ise, davacı bütün davalılara karşı birlikte dava açmak zorundadır. Dava, bütün dava arkadaşlarına karşı değilde, bunlardan birine veya birkaçına karşı açılmış ise, bu halde davalı durumundaki kişinin yada kişilerin, bu davada yalnız başına taraf sıfatı (pasif husumet ehliyeti) yoktur; davalı sıfatı mecburi dava arkadaşlarının tümüne aittir. Ancak bu halde dava sıfat yokluğundan reddedilmez. Mahkemenin, davayı diğer mecburi dava arkadaşlarına da teşmil etmesi için davacıya süre vermesi, davacı bu süre içinde davayı diğer mecburi dava arkadaşlarına teşmil ederse davaya devam etmesi gerekir. Davacı kendisine verilen kesin süre içinde davasını diğer mecburi dava arkadaşlarına da teşmil etmez ise o zaman dava sıfat yokluğundan reddedilir.
    Mecburi dava arkadaşlığı halleri dışında dava arkadaşlığı ihtiyaridir. Birlikte dava açma hakkına sahip olanlar birlikte dava açmak zorunda değildir. Bunlardan herbiri ayrı ayrı dava açabilecekleri gibi dilerlerse birlikte de dava açabilirler. Davalılar arasındaki ihtiyari dava arkadaşlığı bakımından da örneğin alacaklı müteselsil borçlulardan herbirine karşı ayrı ayrı dava açabileceği gibi, isterse, müteselsil borçluların bir kaçına veya tümüne karşı birlikte dava açabilir. İşte bu iki halde de ihtiyari dava arkadaşlığı doğar.
    Davada taraf değişikliği ıslah yoluyla yapılamaz.
    HMK."nın 61 (HUMK 49) ve devamı maddelerinde düzenlendiği gibi, kendisine dava ihbar edilen veya yargılama sırasında davaya dahil edilen kişi hakkında usulüne uygun dava açılmadığı için davada taraf sıfatını kazanamaz. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 14/12/2005 2005/17-736 Esas, 2005/722 Kararı).
    Somut olayda; Dahili Davalı ...’un, dahili dava dilekçesi ile davaya dahil edildiği anlaşılmıştır.
    Yukarıdaki açıklamalar ışığında; dahili dava yoluyla davaya dahil edilen, ...’a karşı ayrıca dava açmak suretiyle husumet yöneltilip işbu dava dosyası ile birleştirilmek suretiyle yargılama yapılıp karar verilmesi gerekirken, mevcut şekilde yargılama yapılarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedendir.
    2- İnceleme konusu davada;mahkemece zaman ve bağımlılık unsuru bulunmadığından davanın reddine karar verilmiş ise de karar eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır. Öncelikle, 28/11/2014 tarihli Durum tespit raporu sonrası davacının 28/11/2013-28/11/2014 arasındaki dönemde hizmet tescilinin yapıldığı, bu denetim raporuna karşı davacı tarafından yapılan şikayetin Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığınca incelenip Kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen kararı gözetildiğinde, davacının çalışmasının hizmet akdi unsurlarını barındırdığı anlaşılmakla, davalı iş yerinde aynı dönemde bildirimleri yapılan sigortalılar tanık sıfatıyla dinlenilmeli, gerektiğinde aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ve bunların çalıştırdığı kimseler yeniden Kurum ve Kolluk marifetiyle yöntemince belirlenerek bilgi ve görgülerine başvurulmalı, toplanan deliller ışığında, elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
    3- 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
    Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/21-43 Esas, 2003/97 Karar ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri ve ücret ödeme bordroları sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını ya da kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin, ancak, eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez. Bu halde ise hak düşürücü sürenin kesinti tarihleri dikkate alınarak her bir dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir.
    Mahkemece yapılacak iş; Davacının 04/06/2009-26/06/2009 tarihleri arasında hizmet bildiriminin yapıldığı 1087601 işyeri sicil nolu işveren ... ile davalı şirket arasında organik bağ bulunup bulunmadığı araştırılmalı, organik bağ bulunmadığının tespiti halinde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında hak düşürücü sürenin geçip geçmediği irdelenmelidir.
    Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun reddine ilişkin kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 20/10/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi